Doğru olmaz translate Spanish
880 parallel translation
Onu sana tanıştırmam doğru olmaz o kendisini sana tanıtacak.
No sería técnicamente correcto que yo se lo presentara. Él mismo lo hará.
Ama o zamana kadar, herhangi bir açıklama yapmam doğru olmaz.
Pero por ahora, de ninguna manera tengo derecho a declarar.
Hem, baban söylediğinin yarısı kadar bile zengin olsa... kızgın bir çocuğun uydurduğu bir hikâye uğruna... iki haftalık bereketli bir avı riske etmek hiç doğru olmaz.
E incluso si tu papá fuera lo mitad de lo que dices no sería correcto arriesgar dos semanas de buena pesca por una historia contada por un niño enojado.
Bu doğru olmaz. Beni yanlış anladın.
Me has entendido mal.
- Bu şekilde değerlendirmek doğru olmaz.
No es un modo muy amable de expresarlo.
Bu doğru olmaz.
Eso no es verdad.
Beyaz bayrak taşıyan bir adamı vurmak doğru olmaz, Mike.
No me parece correcto disparar a un hombre que lleva una bandera blanca.
Birbirimize uygun değilsek bu doğru olmaz, ve böyle devam edersek pişman oluruz.
Seríamos incompatibles el uno para el otro, y si seguimos adelante con ésto, se que nos arrepentiremos.
Burada kalması doğru olmaz.
No puede permanecer en Viena.
Anne, Elwood dayımı yanında akrabası olmadan hastaneye yatırmak doğru olmaz.
Madre, sabes que no está bien encerrar al tío Elwood sin que algún pariente esté presente.
Onu satmak doğru olmaz.
No estaría bien venderlo.
Şimdi gitmeniz doğru olmaz.
No es apropiado que se vaya ahora.
Zaten sizin gelmeniz doğru olmaz, Güzin Hanım.
En cualquier caso, es mejor si usted no viene, Miss Guzin
O halde, kişinin... şikayet etmesi doğru olmaz mı?
Según lo que me ha explicado, yo podría denunciar a esa persona. - ¿ Podría hacerlo?
Bazı boya reklamları gördüm. Elbette az kanıtla hüküm vermek doğru olmaz, fakat...
Sabe, leí un anuncio sobre pintura y, claro, uno no debe juzgar usando tan poca evidencia...
Bence doğru olmaz Sezar'ın bunca sevdiği Marcus Antonius'un ondan sonra yaşaması.
No es bueno que Marco Antonio, tan apreciado por César... sobreviva a César.
Sabırlı olun dostlarım, okumam doğru olmaz.
Tened paciencia, queridos amigos. No debo leerlo.
- Doğru olmaz derim ben.
- No lo creo conveniente.
Onu bir anda Herod'un kollarına atmak doğru olmaz.
No puede precipitarse a los brazos de Herodes.
- Burada karar vermesi doğru olmaz.
- No es momento para decidir.
Anlıyorum, ama bir yabancı ile dans etmesi doğru olmaz değil mi? Her halde olmaz.
Bien, no parecería muy bueno empezar a bailar con un extraño, ¿ no es así?
- Bu doğru olmaz. - Anlamsız olurdu.
- Es ridículo y una tontería.
Göze batmayıp sessiz kalmak zorunda olduğumuza katılıyorum. - Parayı tutmamız hiç doğru olmaz.
Acepto que haya que ser discretos y no soltar prenda, pero no estaría bien quedarse con el dinero.
Benim herkesle aynı yüzdeyi almam doğru olmaz.
No es correcto que yo reciba tanto como los demás.
Onunla sadece söz verdiğin için evlenirsen eğer, mecbur olduğun için evleniyor olacaksın ve bu doğru olmaz.
Si te casas con ella porque lo prometiste, parecerá que lo haces contra tu voluntad y no sería justo.
Seni anlamıyorum. Bunu yapmam doğru olmaz.
No tengo derecho, debo pedir permiso.
Seçimlere katılmanızın nedenin sizi hor gören beyazlardan intikam almak için olduğunu söylemek de doğru olmaz mıydı?
¿ No es cierto que la única razón por la que busca la elección... es para vengarse de los blancos que, según Ud., lo desprecian?
Adlarını söylemek doğru olmaz.
- Ya está. - Gracias.
Tek başına bir çiftlikte çalışman hiç doğru olmaz.
No sé por qué labras las tierras tú solo.
Erken konuşmak doğru olmaz ama aşırı hassas biri gibi. - Öyledir.
No lo aparenta a simple vista, pero es un hombre extremadamente sensible.
Zamanlamam doğru olmaz. Çocuklar okulda ve karımın akrabaları tatil için ziyarete geliyor.
Los niños están de vacaciones, mis suegros están en casa.
doğru olmaz.
no puede ser justo.
Yani Maymun'cuğu tuvalete atmam doğru olmaz.
No me parece bien tirar a Apey por el retrete.
Bence bu doğru olmaz.
No me parece buena idea.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Aunque no fue tan lindo al norte cuando hacía tanto frío, ¿ no?
- Arabayı o tarafa doğru çekin. - Olmaz.
- Tiren el carro a un costado.
Bu doğru olsa bile size bir yardımı olmaz.
De ahí que no avanzásemos.
- İsim vermek doğru olmaz ama.
Mira.
Hayır, kehanetinin doğru olup olmadığını öğrenene kadar olmaz.
No. No hasta que sepa si su predicción es correcta.
Evet, doğru. Ama yakalanma olasılığın o kadar yüksek olmaz.
Es cierto, pero en algo grande pueden atraparme con más facilidad.
- O halde? - Çünkü bu doğru olmaz.
- Entonces, ¿ por qué...?
- Olmaz. Buradan doğru annene gidiyoruz.
No, vamos a ver a tu madre, y por aquí, vamos.
- Olmaz, doğru.
- Eso es verdad.
Evet doğru, kadınsız ev olmaz.
Cierto, ¿ qué es una casa sin una mujer en ella?
Efendim, gittikleri yöne doğru pozisyon alsak daha iyi olmaz mı?
General, ¿ no sería mejor avanzar con ellos?
Bu sizin için dogru olmaz.
No sería correcto para usted.
Doğru olmaz.
- No estaría bien.
Bu doğru olmaz.
Se vería mal.
Korkarım, bu elbiseleri değiştirmek için çıkarttığında, seni seyretmemiz çok doğru birşey olmaz.
Pensaba que cuando se quitara ese vestido ya no estaría tan guapa.
Doğru, hiç belli olmaz.
No, nunca se sabe.
Doğru düzgün konuşsak olmaz mı?
Te hablaré directamente.
olmaz 3739
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18