Kal translate Spanish
145,212 parallel translation
Dolayısıyla fazla para harcama niyeti olmayıp, en ucuz mekânlarda kalıp bu departmanın iliğini sömürürken bir de yaptığım işi eleştirenlere tavsiyem siktir olup Branson'a gitmeleridir.
Así que, a quienes eligen dejar una huella económica muy leve, quedarse en el hotel más barato y aprovecharse de este departamento mientras critican mi forma de trabajar, les digo : "Váyanse a Branson, carajo".
Bir sabıkalı olarak potansiyeli henüz belli değil.
Como delincuente, su potencial está aún desperdiciado.
Amcaları Russ ve Boyd ile kalıyor.
Vive con sus tíos, Russ y Boyd.
- Hoşça kalın çocuklar.
Adios, chicos. - ¡ Adiós!
- Hoşça kal. - Görüşürüz.
- Hasta pronto.
- Sullivan kafan o kadar kalın ki mermi kafandan sekti.
Sullivan, tu cabeza es muy dura, la maldita bala rebotó limpiamente.
Kalın kafa için Tanrı'ya şükürler olsun.
Te diré algo. Doy gracias a Dios por tener una cabeza dura.
Hem de ne kalın.
Es dura, está bien.
Yoksa kalıp kolcularla savaşmayı isteyenler var mı?
¿ O hay otros que quieren quedarse y luchar contra los Tonk?
İngilizce'de kalın saç demek. - Seninki?
En inglés es : "Cabello Grueso".
- Sen burada kalıyorsun ve bu haritayı kullanarak, burada beni rehberlik olacaktır.
- Tú vas a quedarte aquí y me vas a guiar hasta aquí, usando este mapa.
Çünkü kalın oluyorum bekle.'
"Espera, he estado espesa".
Bazen buzun altında ışıklar görüyoruz. Geride kal!
A veces ves luces bajo el hielo. ¡ Quédate atrás!
Bana kalırsa buradaki dostumuz sorumuzu yanıtlayabilir.
Y quizás... nuestro amigo acá puede responder eso.
- Kalıbımı basabilirim.
- Casi lo puedo garantizar.
Sadece ahmaklar her cevabı bilir. Fakat geleceğin o mahlukun acı çekmesine dayanıyorsa geleceğinin ne kıymeti kalır ki?
Sólo los idiotas conocen las respuestas. ¿ cuánto vale tu futuro?
Yemininize bağlı kalınca çok da iyi oluyormuş.
Es mucho mejor... cuando se apega a su juramento.
- Evet, altı kişi kalıyoruz.
sí. Seis de nosotros.
Daha kalıcı bir seçenek düşünmemiz için bize fırsat verir.
Eso nos dará tiempo de considerar una opción más permanente.
Orada dört yıl kalıp fizik ve matematik okuyacağım.
Me quedaré ahí cuatro años y estudiaré física y matemáticas.
Yerde kal!
¡ No te muevas, sucio judío!
Benim şirketimde en sonunda masada fazlaca para kalıyor.
Están dejando mucho dinero en mi compañía.
Eğer çok geç kalırsan elinde bir şey kalmaz.
Si entras muy tarde, no ganas nada.
Ben 2 koyacağım. Sizlere de 1'er milyar kalıyor.
Yo tomaría dos y les dejaría uno a cada uno.
Sikerler, kalıyorum.
Al carajo. Me quedo.
Axe bir ara Savannah ve Mike ile tekrar yemeğe çıkalım.
Axe. Cenemos pronto de nuevo con Savannah y con Mike.
Bu moleküller, saniyede 400 metreden daha hızlı ilerliyorsa bu sonuçları kullanarak, saç teli kalınlığının yüzde birinden daha uzağa gitmediklerini belirleyebiliriz.
Si estas moléculas se mueven a una velocidad de más de 400 metros por segundo, entonces, usando estos resultados, podemos determinar que viajan a no más de una centésima de distancia mínima.
Bu minik gaz molekülleri neredeyse akıl almaz bir hızla ilerlemesine rağmen neredeyse hiç mesafe kat etmemeleri sizce müthiş değil mi? Saç teli kalınlığı kadar bile değil!
No encuentra fascinante que, aunque esas diminutas moléculas de gas se mueven a una velocidad casi incomprensible, apenas viajan una pequeña distancia, ni siquiera la mínima.
Gerçekten bu kadar kalın kafalı mısın?
Pero yo no pedí nada de esas cosas.
Derse geç kalıyoruz.
¿ Eso qué importa?
Eğrili bir yüzey başka herhangi bir yüzeyde oluşturulursa her bir noktadaki eğri değişmeden kalır.
Si una superficie curvada es desarrollada sobre cualquier otra superficie, la que sea, el grado de curvatura en cada punto permanece sin cambios.
- Hoşça kal, Jessica.
- Nos vemos, Jessica.
Kalın kafalılık etme.
No seas tonto.
Galiba hepimiz ara sıra beklentilerin altında kalıyoruz.
Bueno, supongo que todos podemos llegar a retrasarnos
- Kalın bir siki var gibi duruyor.
Tiene pinta de tener una polla bien gorda.
- Ve de kalın taşakları.
Igual que las pelotas.
Hoşça kal Owen.
Adiós, Owen.
Hoşça kal Lucy.
Adiós, Lucy.
Tüm gece orada olacağım ve ayrılamayacağım. Ama ben burada kalıp seninle Shark Tank izlemek istiyorum.
Estaré atrapado allí toda la noche, sin poder irme, y lo que me apetece hacer de verdad es quedarme contigo
Beraber takılmak için son şansımızdı ve hoşça kal bile demeden çekip gittin.
Era nuestra última oportunidad de pasarlo bien y te marchaste sin decir adiós.
Yıllardır boğuştuğum bir soru o ama maalesef bir randevuya geç kalıyorum.
Esa es una pregunta con la que he estado luchando durante años. Pero, lamentablemente, debo ir a otra parte.
Berlin'deyken teyzem ve eniştemle kalıyorum.
Estoy quedándome con mis tíos mientras estoy en Berlín.
# Tipperary'de sığır gübreleri kalındır # Kadınlar genç ve oğlanlar hızlıdır
* Camino a Tipperary, donde la mierda de vaca es abundante, * * donde las mujeres son jóvenes y los muchachos van rápido, *
Bütün kumsal bize kalırdı.
Teníamos todo el sitio para correr.
# Tipperary'de sığır gübreleri kalındır
* Camino a Tipperary, donde la mierda de vaca es abundante, *
Hepsi, mâzimin önemli bir parçasının kalıntısı.
Muy bueno. Voy a estar en el otro cuarto atendiendo mi yesca.
Yine de evdeki Cazibe'nin kalıntıları var.
Y sin embargo el glamour en la casa permanece en su lugar.
Herr Einstein. Bir yürüyüşe çıkalım.
Señor Einstein, acompáñeme.
Hoşça kal.
Adiós.
Profesör Einstein, başka bir zamana ayarlayabilirse Excelsior'da kalıyorum.
Me quedo en el Excélsior, por si el profesor Einstein
Hoşça kal, Albert.
Adiós, Albert.
kalacağım 66
kalp 64
kalbin 16
kaldır 299
kalktı 17
kalıyorum 109
kalmadı 44
kalıyor 28
kalk 1843
kaldırın 181
kalp 64
kalbin 16
kaldır 299
kalktı 17
kalıyorum 109
kalmadı 44
kalıyor 28
kalk 1843
kaldırın 181
kalıp 21
kalabalık 41
kalmamış 19
kalbimi kırdın 25
kaldır beni 31
kalkıyorum 26
kalktım 52
kalıyorsun 17
kalmam 16
kalmak istiyorum 46
kalabalık 41
kalmamış 19
kalbimi kırdın 25
kaldır beni 31
kalkıyorum 26
kalktım 52
kalıyorsun 17
kalmam 16
kalmak istiyorum 46