Orada değil translate Spanish
3,730 parallel translation
Chuck orada değil ve telefonunu açmıyor. O buralarda bir yerde.
Chuck no está allí y no responde a su teléfono.
Senin buzluk orada değil.
Oh, tu glaseado no está ahí.
Aman tanrım, orada değil!
Oh mi Dios, él no está allí!
Lara, orada değil misin?
Lala, ¿ no estás ahí?
Şey - Orada değil, onu garanti ederim.
Pues no está allá abajo, te Io garantizo.
- Jet orada değil.
- El avión no está listo.
Orada değil gibi.
Es como si no estuviera.
Orada değil mi?
¿ No está ahí?
Bu sefer orada değil.
Pues no está.
Gördün mü, orada değil.
No está.
Şimdi orada değil.
Él no está en casa.
- Orada değil miydi?
- ¿ Qué? - ¿ Ahí no?
Bryan. Claire burada değil. Orada değil mi?
Claire no está aquí
Jon Snow orada değil.
Jon Nieve no está allí.
Vay canına, orada neler oldu, değil mi?
¿ Qué pasó ahí, cierto?
Mükemmel, harika göründü. Orada oturuyorum, ona bakıyorum, ve düşündümki, "Hayır, yeterince iyi değil."
Lo miré, pero no estaba completamente satisfecho.
Hayır, personelimi desteklemek için orada olacağım vekilin olarak değil.
No, voy a estar ahí apoyando a mi equipo. No como tu representante.
Tanrım, orada gerçekten süper bir at kuyruğu var, değil mi?
Dios mío, con esa coleta está impresionante, ¿ verdad?
Bahsettiğin o doğru yol... orada bir yerde, değil mi?
Ese camino correcto que has mencionado sigue ahí fuera, ¿ no?
Ameliyat saatine kadar orada olamayız sanırım. Değil mi?
Espero que tengamos éxito en tu intervención.
Benim için korkutucu olan ölümün kendisi değil ama sonsuzluktur,... orada olsanız da olmasanız da.
Para mí, lo que da miedo no es la muerte en sí, sino la eternidad, estés allí o no.
O sesi her duyduğumuzda So Hee hep orada duruyordu, biliyorsun değil mi?
¿ Te has dado cuenta? , cada vez que oímos ese ruido, So-hee está por ahí...
Ama biricik kızım, Emily, orada bir yerde, değil mi?
Pero mi niña, Emily, ella está allí, ¿ verdad?
Orada uyumuyorsun, değil mi, Şimşek?
¿ Estás despierto, Lightning?
Ama orada bir tek siz yoktunuz, değil mi?
Pero no son el único pueblo allí afuera, ¿ cierto?
Sonunda orada olup olmadığını öğreneceğiz, değil mi?
Bueno, lo sabremos de un modo u otro, ¿ verdad?
Orada gösteriş yüzünden değil de, gerçekten oturabilmek isterdim.
Supongo que deseaba que estábamos allí de verdad en lugar de para la demostración.
Kafandakiler yüzünden tüm gökyüzünü kapatıyorlarsa belki onu açmanın anahtarı da orada olabilir, değil mi?
Si cerraron todo el maldito cielo por lo que hay en tu cabeza quizá la clave para abrirlo esté ahí dentro, ¿ cierto?
- Bazı kamyoncu şehirde orada durdu ve beni görmek gibi değil.
- Unos camioneros... se detuvieron en la ciudad, y no se alegraron de verme.
orada mutfak zemin ve onun değil dağılmış.
Si ella no hubiera dudado, mis sesos se habrían... esparcido por el suelo, en lugar de los de ella.
Bir süre orada görevliydin, değil mi?
Estuviste apostado ahí, ¿ cierto?
Onu orada bırakmak iyi bir fikir değil.
No ha sido buena idea dejarlo allí.
- Gerçekten de henüz hazır değil. - Orada mı?
- Ella no está lista aún.
Orada gerçekten ekstra diş fırçası ihtiyacım olduğunu sormadın değil mi?
- Hola. No tienes un cepillo de dientes extra, ¿ o sí?
Ayrıca Bart orada olmak zorunda değil.
Y Bart no está obligado a ir.
- Eyaletin bizi orada tutacak parası yoksa, benim suçum değil.
No es mi culpa que el estado no pueda encerrarnos más.
Julia'nın orada, değil mi?
Ahí está Julia, ¿ no?
Oldukça zararsız görünüyordu. - Yani, şimdi bu Abby pilici, orada... Odada değil mi?
Parecía bastante inocente y esta chica Abby, ella... está allí en este momento, ¿ verdad?
Orada sıkışıp kalınca da "sikimde değil" diye bağırmış ve salak gibi ortada dolanmış.
Y cuando se quedó atascado, exclamó,'me importa una mierda,'y anduvo por ahí como un idiota.
Kendisi odasında değil, ancak bavulları orada.
Él no está ahí, pero su equipaje sí.
Herşeyden önce, onlar tüm bunları bana yaparken senin sadece orada durup hiçbirşey yapmadan seyrettiğini belgelemek için değil herhalde.
No te basto con quedarte sólo ahí y permitirles hacerme eso a mi, en primer lugar.
Onu gömeceğiz, değil mi? Yani onu orada diğer hasta insanlar gibi öylece bırakamayız.
- Debemos sepultarlo, quiero decir, no podemos dejarlo ahí tirado...
o gülüyor orada nedir tatlılar tüccar daha iyidir sizin değil daha kapa çeneni
cuál está to motivo de risa ser comerciante de dulces es mejor de su don callate
Çünkü içimden bir ses hepimizin orada olması gerek diyor, telefonda olacak iş değil bu.
Creo que todos deberíamos ser...
Sabahın 6'sı değil mi orada?
- L a las 6 am por lo que?
Orada bir seyler oldu degil mi?
Algo pasó allí, ¿ no es así?
Hey, orada mısın, değil misin?
¿ Estás por ahí o qué?
Orada benim için yeterli nakit olmayacağını biliyordun, değil mi?
Para pagarme lo que necesito, ¿ verdad? ¿ Sabías de los bonos.
Orada 110 km hız yapmanız mümkün değil,... yoksa aslında 90 km mi yapıyordunuz?
¿ Y no puede ser que donde iba a 110, fuera realmente a 90?
Orada Krayton'a sunum yaparken geri zekâlı gibi görünmek istemezsin, değil mi?
No querrás entrar ahí, presentárselo a Krayton y quedar como un imbécil.
Sende orada bulundun, değil mi?
Ellos ya estaban allí, ¿ verdad?
orada değildim 51
orada değil mi 24
orada değildin 19
orada değildi 46
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
orada değil mi 24
orada değildin 19
orada değildi 46
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154