Plan şu translate Spanish
4,895 parallel translation
Planın bu mu?
Ese es su plan?
Ajan Odum, gizli bir plan önerdi. Efsanesini, Albay'a karşı oynamaya devam edecek.
El agente Odum propuso un golpe encubierto, manteniendo su leyenda en juego con el Coronel.
Planı yutturmamız için onun varlığının gerekli olduğuna inanıyorum.
Yo pienso que su presencia es necesaria para vender la treta.
Mike, rakibinin iş planını soruyorsun şu an.
Mike, estás preguntando sobre el plan de negocios de un competidor.
Kenarda, kesinlikle çılgına dönersin, "Aman Tanrım, şu an ölecek miyim?" dersin.
En el borde te vuelves loco, en plan : "oh dios, ¿ voy a morir ahora?"
- Senin şu planın işe yarasa iyi olur.
Este plan tuyo será mejor que funcione.
Kraliçemizin planının bir parçasıdır bu mutlaka.
Esto es seguramente parte de su plan.
Anne babasını öldürmesi karısını ve çocuklarını kaçırması planın birer parçasıydı.
secuestrar a sus hijos y a su mujer son partes constituyentes de ese plan.
Görüş ayrılığına düştüğümüzden beri planının bu olduğundan emindim.
Ese será su plan, pero no sé si será posible ahora que el equilibrio se desmorona.
Kaçıranlar her kimse, şu anda, yeni bir plan için çalışıyorlar.
Sean quienes sean los secuestradores, ahora están pensando, dándole vueltas a un nuevo plan.
Biz depoyu bulmasaydık planın neydi?
¿ Cuál era su plan si no hubiéramos encontrado el almacén?
O zaman sen ve Jimmy kendi şirketinizi kurmak için plan yapmadınız mı? Hayır.
Entonces, ¿ usted y Jimmy no planean iniciar su propia empresa?
Aklından bir şeyler geçiyor,... kendi çıkarına bir şeyler, ne olduğunu öğrenmek istiyorum...
Ella tiene un plan para su propio beneficio y me gustaría saber...
Hani şu esas planı...
Su plan verdadero.
Peki, ben bu ufak planınıza nasıl dâhil olabilirim?
¿ Y cómo participo en su pequeño plan?
Zack yoluna çıktı ama onu öldürmedi sapık planını uyguluyordu, Zack'in Kristin ile gecesini bozmasına izin veremezdi.
Zack estaba en su camino. No quería matarlo, pero él ya estaba excitado, y no podía dejar que Zack arruine sus planes con Kristin.
Tamam, plânımız şu :
Bueno, este es el plan.
Espheni'nin planı beni silahları olarak kullanmak.
El Espheni planea usarme como su arma.
Doğu Gorteau'daki vatandaşların tamamının başkentte toplanması mevzusunun asıl gerekçesinin Yüce Lider'in yurttaşları katletme planı nedeniyle olduğu ortaya çıktı.
Los ciudadanos de la República de Gorteau del Este fueron llamados a la capital para ser víctimas de una masacre tramada por su Líder Supremo.
Hepinizden bu zemin planını annenizin suratından daha iyi bilmenizi istiyorum.
Quiero que se aprendan el plano mejor que la cara de su madre.
Oyunundaki her taş tahmin ettiğin gibi hareket etmemiş olabilir ama yine de istediğin yere doğru gidiyorlar. - Planı iptal etmek istiyorsun.
Tal vez cada pequeña pieza de tu juego no se ha movido como se predijo, pero aún así han encajado perfectamente en su lugar.
Planın neydi?
¿ Cuál era su plan?
Bizi canavara çevirdikleri plan kusurlu.
Su plan de convertirnos en monstruos. No es perfecto.
Çünkü tek tanığımızı sorgular, planı neydi öğreniriz diye düşünüyordum.
Porque pensé que podríamos querer a cuestionar nuestro único testigo, averiguar su agenda.
Aklında ne var?
¿ Cuál es su plan?
Seçimlere hile karıştırmak için.
¿ Para qué? Para su plan de arreglar las elecciones.
Onları çöldeki ordu toplanmasına götürecek. Orada rüşvetle veya zorla sizi koltuğunuzdan indirip, başa geçme planına destek vermelerini sağlayacak.
Va a llevarles al retiro en el desierto, donde, ya sea mediante el soborno o la fuerza, obtendrá su apoyo para su plan de derrocarle e instalarse él.
- Planın nedir?
¿ Cuál es su plan?
Eğer planı buysa, o zaman ilişkilerini gizli tutmasının sebebi bu olabilir. - Garip bir plan.
Si ese era su plan, explica por qué quería... que ella mantuviese en secreto su relación.
Konu şu ki, Queen Consolidated'ı ve şehri yeniden inşa etme planımın temel taşı bu.
La cuestión es, que es la piedra angular de mi plan para reconstruir Queen Consolidated y esta ciudad.
Planım şu, tüfeğimi alacağım ve yukarı çıkıp onu öldüreceğim!
El plan es que tomaré este rifle ¡ y subiré allí y lo mataré!
Bu sallanan delikten çıkacağız ve bizi dışarıda bekliyor olacak. Ve onun inatçı eski kafasıyla başka bir hareket planı yapacağız.
Saldremos de este agujero, y él estará esperando arriba con otro plan de acción en su vieja cabeza terca.
Sen planını başlattın, McCreary saatimi çaldı ve sahtesiyle değiştirdi.
Usted dio inicio a su plan. McCreary me robó el reloj, y luego lo sustituyó por la réplica.
Bunun anlamı şu, sorduğumuz sorular üzerinde araştırmamızı, analizimizi yorumlarımızı ve verilerimizi nasıl yürüttüğümüz konusunda bir müdahale olmadı.
Lo que esto significa es que no habían decir sobre nuestras preguntas que estábamos pidiendo, cómo se realizó la investigación, nuestro análisis, nuestra interpretación y nuestro plan de datos.
- Jessica, Louis'e istediği bir şeyi yapacağını söyledi ve o da bütün programını Sheila ile tekrar birleştirmek için düzenlemek istiyordu.
- Jessica le dio a Louis un deseo cuando firmó con Forstman, y tenía todo un plan para gestionar su programación para intentar reavivar las cosas con Sheila.
Ve kardeşini tahliye için.. bir planı var, böylece bizimle alay etmek için... başka bir aleme dalacaklar.
Y él tiene un plan para liberar a su hermano, y empezar a matar de nuevo para burlarse de nosotros.
Bu da nihai planı olabilir.
Esto podría ser su final.
Jax beni yakın çevresine soktu ve planını anlattı.
Jax me metió en su círculo interno. Explicó lo que quiere hacer.
Kiliseyi toplu konut dümenine alet etmişti.
Usando su iglesia como un plan de viviendas.
Oliver Sara'nın katilini bulmak için plana seni dahil ettiğini söyledi.
Oliver me contó su plan de involucrarte en la caza del asesino de Sara.
Majesteleri, eğer planı buysa bırakın da onunla savaşalım.
Su Majestad, si ése es su plan, déjenos enfrentarlo.
Daha sonra planınızı bir sonraki noktaya taşımanıza yardım edeceğim.
Lo ayudará cuando después siga adelante con su plan.
- Pekâlâ, planımız şu.
Muy bien, así está la cosa.
Suigetsu'ya dikkatinizi vermeyi bırakın ve şu işi halledin.
Orochimaru-sama, no lo escuches y sigamos el plan. Acabemos rápido con esto.
Malcolm "planı olan adamım" diyorsun ama benim tek gördüğüm neredeyse kardeşinin ölümüne neden olan bir hırsız.
Dices que eres "el hombre" pero todo lo que he visto es a un ladrón que casi hace que asesinaran a su hermana.
Planını desteklediğimizi bildirelim ve onu da müttefiğimiz yapalım.
Hacerle saber que apoyamos su plan, convertirle en un aliado.
Tampa Körfezi'nin Gerçek Umutsuz Ev kadınları'nda, karısına yanlış renkte Cabrio aldığı için evden kovulan Lakwando Demarius'un arka plan oyunculuğunu seyretti.
Las grabaciones de "Las Verdaderas Amas de Casa de Tampa Bay", donde vio cómo al jugador estrella Lakwando Demarius le echaban de su casa tras comprarle a su mujer un descapotable del color equivocado.
Kaçış planını yarılamış bile.
Está a la mitad de su plan para escapar.
Sanırım onlara, suikast planına dahil olduğundan bahsetmişsindir.
Supongo que los informó de su participación en un complot homicida secreto.
Çünkü 6 ayımı Langley'de bir hücrede oturup bana tuzak kuran her kimse planlarının geri kalanını üstüme yıkmalarını beklemeyeceğim.
Porque no voy a pasar los próximos seis meses en una de prisión en Langley esperando que quien me tendiera la trampa termine con el resto de su plan.
Tanrıyı gücendirmeyecek bir şekilde ve bizim için her ne planı varsa. Bir planı var. Buna kesinlikle inanıyorum.
De forma que no ofenda a Dios y sea cual sea su gran plan para nosotros. ¿ De dónde viene esa expresión, de todas maneras?