Soru translate Spanish
37,690 parallel translation
Daha iyi soru, senin niye canın sıkkın değil olmalı.
Quizás la pregunta es : ¿ por qué no lo estás tú?
Evet, yaşayacak ama daha ilginç olan soru sizinle ben ne yapacağım?
Sí, sí, vivirá. Pero la pregunta más interesante es : ¿ Qué vamos a hacer con vosotros?
Bu mükemmel bir soru.
Es una excelente pregunta.
Ve buna minnettarım ama bir soru soruyorum...
Y estoy agradecida y honrada por eso.
Bana soru sorun.
Hacedme una pregunta.
Bir askerin soracağı sonraki soru onlara nasıl ödetirim, olur.
La siguiente pregunta que haría un soldado es... ¿ cómo les hago pagar?
- Yani asıl soru, hazır mısınız?
Entonces la pregunta es, ¿ estás listo?
- Başka soru var mı?
- ¿ Hay más preguntas?
Çünkü soru sormuyordum, seni aptal fahişe.
Porque no pregunté nada, perra tonta.
Asıl soru neyi görmediğim?
La verdadera pregunta es qué no estoy viendo.
Ben soru sormuyorum.
No estoy haciendo ninguna pregunta.
Soru-Cevap bölümünün sonu.
Fin de la historia.
Soru sormadan.
Sin hacer preguntas.
Katie, sana çok önemli bir soru soracağım.
Katie, voy a hacerte una pregunta muy importante.
Asıl soru, dizlerinin üzerinde mi yoksa ayakta mı ölmek istediğin?
La pregunta es, ¿ quieres morir de rodillas o quieres morir de pie?
Böyle yaparak, insanların soru sormayı bırakacağını düşündüm.
Supuse que así, la gente dejaría de hacer preguntas.
Bilemiyorum, güzel soru.
No lo sé. Es una buena pregunta.
Soru sordum.
Le hice preguntas.
- İyiler. - Neden böyle çok soru soruyorsun?
- Están bien. - ¿ Por qué me estás haciendo tantas preguntas?
Birkaç soru daha...
Unas pocas preguntas más.
Son bir soru daha, biraz garip gelebilir ama... -... seni kapatmanın bir yolu var mı?
Una pregunta más, es un poco extraña, pero ¿ podemos... apagarte?
- Güzel bir soru.
Sí, gran pregunta.
Tamam, şimdiden bir sürü soru sordun zaten.
Vale, ya has hecho demasiadas preguntas.
Bir soru. Waylon kim?
¿ Quién es Waylon?
- Soru sormuyorum.
¿ Para qué querría un pasaporte falso?
- Soru muydu bu? - Hayır.
- ¿ Hay alguna pregunta?
Koordinasyonunuz, kardiyovasküler sisteminiz, solunum sisteminiz hepsi birden orada bulunmayan yerçekimi yükünün altında. Yani soru şu ki bu kritik varış süresi boyunca hayatta kalabilecek misiniz?
Tu coordinación, tu sistema cardiovascular, tu sistema respiratorio, todo eso de repente está bajo una carga gravitacional que nunca ha estado ahí y por lo tanto, la pregunta es, ¿ serás capaz de sobrevivir durante el momento crucial de la llegada?
Bir birleştirilmiş bir soru.
Esa es una pregunta compuesta.
Şimdi soru şu ;
Y ahora la pregunta es :
İkinci soru.
Segunda pregunta.
Bugün duruşmamda yaptıklarından sonra bu aptalca bir soru oldu.
Esa es una pregunta estúpida después de lo que hiciste en mi audiencia de libertad condicional.
İtiraz ediyorum Sayın Hakim gerçeklere dair bir soru değil.
Objeción, señoría, eso sugiere una conclusión.
- Soru mu bu?
¿ Cuál es la pregunta?
Kabul edelim derim. En azından soru sormaktan vazgeçerler. Hayır.
No, no voy a tener sexo con alguien ¡ para hacer que dejen de hablarme!
Soru "Bu bir oyun mu?" değil.
La pregunta no es si esto es un juego.
Soru "Kuralları kim koyuyor?" Yemi atan kim?
La pregunta es : ¿ Quién pone las reglas?
- Çok yerinde bir soru.
Es una buena pregunta.
Tabii. Kısa bir soru.
Seguro, pregunta rápida :
Jianyu normalde siz bana soru soruyorsunuz biliyorum ama sana bir soru sorabilir miyim?
Jianyu, sé que generalmente tú me haces preguntas, pero ¿ puedo hacerte yo una pregunta?
Ama soru şu, oraya nasıl varılacak?
Pero la pregunta es : ¿ Cómo llegas ahí?
Ama asıl soru şu, politikacılar ve şirketler aynı kulüpte olmalı mı?
Pero la pregunta real es : ¿ Deberían pertenecer al mismo club los políticos y las corporaciones?
Hayat sigortasında da bu soru var.
Es la pregunta que aparece en el seguro de vida.
Siyahların Yaşamları Değerlidir hareketinde asıl soru kimlerin hayatını daha değerli buluyoruz sorusudur.
De esto se trata el movimiento Black Lives Matter. La pregunta es la vida de quién reconocemos como valiosa.
Soru şu ki, seni kabul edeceğimi nereden çıkardın.
La pregunta es : ¿ qué te hace pensar que voy a representarte?
Asıl soru, bunu başıma kakmaya devam mı edeceksin yoksa bir numaralı müşterim olmak için tek seferlik teklifimi kabul mü edeceksin?
La pregunta es : ¿ quieres seguir recordándomelo o quieres aceptar mi única y última oferta de ser mi cliente número uno?
Neden bunun bu kadar basit bir soru olmadığı hissine kapılıyorum?
¿ Por qué siento que esa no es una simple pregunta?
Soru bir :
Pregunta número uno.
Sıradaki soru!
Siguiente pregunta.
- Trafik kamerası hakkında soru sor.
- Estaría con él.
- Makul bir soru.
Jake, no deberías.
Ne biçim soru bu?
¿ Qué clase de pregunta es esa?
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68