Yıl translate Spanish
255,837 parallel translation
Bunca yıl anneni içinde canlı tuttun canlı zihnindeki izole bir altyapı.
Todos esos años que la mantuviste viva en tu interior, una subrutina aislada en una mente viviente.
Birkaç yıl önce Toronto'da bir çalışma yapıldı.
Hicieron un estudio en Toronto hace unos años.
Dünya bir yıl sonra tamamıyla ölmüştü.
Ese mundo estaba muerto de aquí a un año.
Ardından, 14 milyar yıl önce Genişleme başladı.
The Big Bang Theory
Kaynaklar salgının bu yılın başlarında Paris'ten gelen ticari bir uçağa kadar uzanabileceğini iddia ediyor.
Las fuentes dicen que el brote puede remontarse a un vuelo comercial de París a principios de este año.
Fred Tuttle'ın bu yılın başlarında bana gönderdiği email'i biliyor olmalısın.
Ya debes saber lo del email que Fred Tuttle me mandó a principios de año.
Ama dosyasında birkaç yıl geriye gidince işler ilginçleşiyor.
Pero al ir unos años atrás en su archivo las cosas se ponen interesantes.
Son iki yıl için çoğunuzun bilmediği şey ise çalışanlarımızın ve askerlerimizin çoğunun zombi olmasıdır.
Lo que no sabéis es que durante la mayor parte de estos dos años, la mayoría de nuestro personal de apoyo y todos nuestros soldados han sido zombis.
İtlafı takiben ceset bir Kuantum Katlı odaya yerleştirilecek ve başına da en az bin yıl boyunca kalacak daimi bir muhafız tahsis edilecek.
Luego de la ejecución, el cuerpo será colocado en la cámara de Pliegue Cuántico, bajo guardia constante, por no menos de mil años.
Bin yılı aşkın süredir Veritas'ın yuvası.
Hogar del Veritas por más de mil años.
Prydonian Meclisine mensup bir Zaman Lordu olarak yemin ederim ki bu cesedin muhafızlığını bin yıl boyunca sürdüreceğim.
Por mi juramento como Señor del Tiempo del Capítulo Pridoniano cuidaré este cuerpo durante mil años.
Son saydığımda 2000 yıl olmuştu.
2.000 años la última vez que conté.
Bin yıl cesedine muhafızlık edeceğime yemin ettim.
Tengo un juramento de cuidar su cuerpo por mil años.
Biraz acil sayılır ve TARDIS sorun çıkarıyor.
Y... es un poco urgente, la TARDIS está portándose mal.
Kainattaki en çağdaş medeniyetiz ve siz insanların şu cinsiyet konusundaki takıntısını milyarlarca yıl evvel aştık.
Somos la civilización más civilizada del universo, estamos billones de años por delante de vuestras tontas obsesiones humanas con el género y sus estereotipos asociados.
Daha kaç yıl bekleyeceğim?
¿ Cuántos años más?
- Senin 2 günün onların yüzlerce yılı.
Dos día para ti, generaciones para ellos.
Burası bir zamanlar güzel bir yerdi. Fakat yüzlerce yıl önce, ilk yerleşimciler için öyleydi. Bu gemi artık yaşlandı, her şey can çekişiyor.
Una vez fue un buen lugar, hace cientos de años, cuando los primeros colonos llegaron, pero esta nave es vieja, todo se muere.
Yukarıda 10 yılını laklak yapmakla geçirdin.
Diez años pasaste ahí arriba, charlando.
- Aşağıda 10 yıl kaldım.
Estuve ahí abajo diez años.
Beni 10 yıl yalnız bıraktın, öfkelenme diyemezsin!
Me dejaste sola diez años, ¡ no me digas que no puedo estar enojada!
Tanrım, onca yıl öyle sıkıcıydın ki ama her gününe değerdi.
Por Dios, fuiste tan aburrida durante todos esos años... pero valió la pena cada día...
Köprüye vardığımızda bizi durdurmak için binlerce yıl düşünme fırsatları olacak.
Cuando lleguemos al puente, habrán tenido miles de años para calcular como detenernos.
Sen de mi gittin? - Üst üste beş yıl.
- Durante cinco años seguidos.
40 yıl önce Reynard'ın dünyadan gönderdi.
Hace 40 años, desapareció a Reynard de la Tierra.
40 yıl önce bu bina hariç her şey yanıp kül olmuş.
Hace 40 años todo se quemó, excepto este edificio.
Genellikle odak kişiler normal bir hayat sürer çoluk çocuğa karışır ve bağlantı da nesiller boyu aktarılır.
Normalmente el eje vive una vida normal, tiene su propia familia y el enlace pasa de generación en generación.
Ve o pencere artık her yere açılıyor.
Y esa ventana se abre a todo el mundo.
Bazen bir sözcük ya da ifade kafamda takılı kalıyor ve tekrar tekrar çalıyor.
A veces, me obsesiono con una palabra y la repito continuamente, sin parar y repito y repito.
Ama nasıl hem göz teması kurup hem başka yere bakarım?
Pero ¿ cómo hago contacto visual y desvío la mirada?
Peki, hanımlarla nasıl gidiyor?
¿ Y cómo te va con las chicas?
Evet. Şimdi nasıl hissediyorsun?
¿ Y cómo te sientes ahora?
Bir çakıl bulur. Genelde en pürüzsüzünü bulmaya çalışır. Ve onu dişiye sunar.
Busca un guijarro, se toma su tiempo para encontrar el más liso y se lo lleva a la hembra.
- Peki bir şeyi nasıl sterilize edersin?
- ¿ Y cómo se esteriliza algo?
Sen de benle takıl, oğlanlar gecesi yapalım.
Entonces, pasa el rato conmigo y tendremos una noche de chicos.
Penny, nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama bu benim ilk kızlar gecem ve herkesin moralini bozuyorsun.
¿ Penny? No sé cómo decirte esto, pero esta es mi primera noche de chicas y estás como aburriendo a todo el mundo.
MIT'nin sloganı, yalnız bir ergenken benim de sloganım olan "akıl ve el".
El lema del MIT es "Mente y mano", que casualmente era mi lema cuando era un adolescente solitario.
Şu arabayı kenara çekip seni atmak vardı da Penny benden ayrılırsa elimde bir sen kalıyorsun.
Detendría este auto y te echaría a patadas, pero... si Penny me bota, eres todo lo que tengo.
Efendim, siz ve silahlı adamlarınız hemen stüdyomdan ayrılın.
Señor. Usted y sus hombres armados tienen que salir de mi plató.
Hayatta kalmak için ihtiyacımız olan beyinler karşılığında Seattle'da kalacağız.
Dadnos los cerebros que necesitamos para sobrevivir, y nos quedaremos en Seattle.
- Nasıl biri?
- ¿ Y cómo es?
Bir senaryo seçeceğim, onu ileri sürüp nasıl gittiğine bakacağız.
Escojo un escenario, la bajamos a él y vemos qué tal lo hace.
O nasıl olacak peki?
¿ Y cómo va a funcionar eso?
TARDIS'in burada mahsur kaldı, sen de insanları katledip şehri ele geçirdin ve zalimliğine karşı başkaldırana kadar krallar gibi hüküm sürdün o zamandan beri de kılık değiştirerek saklanıyorsun. ... zira o aptal yuvarlak suratını herkes biliyor.
Tu TARDIS quedó atrapada, mataste a un montón de gente, tomaste la ciudad, viviste como un rey hasta que se rebelaron contra tu crueldad, y desde entonces te has estado escondiendo, probablemente disfrazado, porque todo el mundo conoce tu estúpida cara redonda.
Ayrıca bir avuç kokan insana bakıcılık yapmam için beni yukarı gönderemezsiniz!
Y para agregar más, no me va a enviar allí arriba para ser el niñero de un montón de humanos apestosos.
- Sen insanlara bakıcılık yapacaksın.
- Vaya usted y cultive a los humanos. - Escucha.
Aşağılık küçük kurnaz.
Esa pequeña y astuta comadreja.
Yeryüzünün en büyük şovunu yapmak üzereyiz. w w w. t u r k c e a l t y a z i. o r g
Estamos a punto de sacar el mejor espectáculo del mundo.
- Bak, albüm aç gözlülük ve akıl hastalığı temalarını keşfe çıkıyor.
Mira, el álbum explora temas de - codicia y enfermedad mental.
Önce Weckler, Roxanne'i öldürdü, sonra Gary, Weckler'ı. Sonra Gary büyük miktarda parayla denize açılıyor ve kayıplara karışıyor.
Luego a Gary le llega una gran suma de dinero, se va de crucero y desaparece.
Gidip ailesinin gözlerinin içine bakarak nasıl öldüğünü anlatmalıyım.
Debo ir y ver a sus padres en persona... Decirles cómo murió.
yıldız 71
yıllardır 65
yıllar 31
yıldırım 48
yılan 116
yıldızlar 59
yıllarca 52
yılda 34
yıldönümü 20
yılanlar 49
yıllardır 65
yıllar 31
yıldırım 48
yılan 116
yıldızlar 59
yıllarca 52
yılda 34
yıldönümü 20
yılanlar 49