Çok karışık translate Spanish
2,097 parallel translation
Şu anda çok karışık şeyler hissediyorum.
Estoy un poco confundida. Sí.
Divya ve ebeveynleri, çok karışık bir aile.
Son una familia complicada Divya y sus padres.
Çok karışık her şey.
Y me jode la mente totalmente.
Sadece, mutluluk, benim için çok karışık ve zor.
Supongo que para mí la felicidad... Es complicada.
Eğer baktığında çok karışık olduğunu görürsen kes gitsin.
Si entras, y es muy complicado, corta el cordón.
Ayrıca kafası çok karışık.
Y la tiene muy confundida y juega con su mente.
Her şey çok karışık.
Es un maldito desastre
Hafıza kaybı çok karışık olabilir.
- La amnesia puede ser muy complicada.
Çok karışık.
Es muy complicado.
Şu aralar her şey çok karışık.
Es sólo que todo está tan loco ahora.
Yani Dale, Misty'yle, onun bedava hattını kullandığı için ayrılmaktan vaz geçti. Bu çok karışık.
Dale volvió a salir con Misty porque se agregó a su plan de celular y es muy complicado.
Evet. Bu konuyu düşündüm ve yaptığın şeyi yaptığın sırada çok karışık duygular içinde olman gerektiğini fark ettim. Ben de aynı şeyi yaşadım.
Sí, lo pensé, y me di cuenta que debes haber estado en en un estado muy emocional para hacer lo que hiciste, y ya me pasó.
Bu çok karışık bir olay..
Es un caso muy complicado..
Bunlar çok karışık makineler, belirli sırayla kapanış prosedürü uygulanmalı.
Son piezas complejas de maquinaria que requieren secuencias precisas de apagado.
Ama hayatın çok karışık ve ben de neyin içine girdiğini biliyorum.
Pero tu vida es bastante complicada y sabía en lo que me estaba metiendo.
Anlık memnuniyet çok karışık bir iştir.
La gratificación instantánea es un negocio muy complejo.
Çok karışık!
Tengo que escribirlo. ¡ Es complicado!
Neler olduğunu öğrendiğimde çok karışık duygular yaşadım.
Tuve sentimientos encontrados cuando supe lo que pasó.
Çok karışık geldi bana.
No lo entiendo.
Çok karışık.
Es complicado.
Televizyonunu yeni açanlar için, burada durum çok karışık...
Para uds. que se unen a nosotros ahora, esto es muy caotico...
Doğrusu, kafam çok karışık.
Con toda franqueza, ahora mismo estoy muy confundido.
Hastamızın hafızası çok karışık. Fakat hastalığın belirli bir safhasında en eski hatıraların bile ayrıntılı bir şekilde geri gelmesi rastlamadığımız bir durum değil.
La memoria de nuestro paciente es confusa pero no es inusual en cierta etapa de su enfermedad que los recuerdos muy viejos resurjan con gran detalle.
Tüm olanlar sana çok karışık gelebilir ama sandığından daha basit aslında.
Todo esto debe parecerte muy complicado pero es más simple de lo que crees.
Aslında çok karışık bir konu bu, Nathaniel çok karışık birisidir.
Es complicado. Nathaniel lo es.
- Kafam çok karışık.
- Estoy confundida.
Kafam çok karışık evet.
Sí, estoy confundido.
Dünyayı çok karışık ve alt üst buluyorum... Lütfen bir yere oturun.
Encuentro el mundo muy confuso y caótico...
Karısı çok incindi ve kızdı.
Y ella está dolida y herida.
Çok fazla karışıklık var.
Hubo una gran confusión.
Çok üzgün, kızgın, aklı karışık... ve umutsuzca her şeyi düzeltecek birini arıyor.
Ella está tan triste, confundida y furiosa que busca desesperadamente a alguien a quien aferrarse y mejorar las cosas.
Bu tümör tehlikeli karışık, akıllı çok güzel.
El tumor es peligroso... Es la razón por la que estudié medicina en primer lugar.
Kilitleri açmaktansa karışık turşu yapmak daha çok sana uyar.
Que no creo que puedas romper cerraduras.
Sizden de çok lezzetli bir karışık salata olur!
¡ Serán deliciosos!
Burası çok karışık.
Este sitio es un lío.
Birçok yönden çok yoğun ve karışık olsa da genel okuyucu kitlesinde coşku yaratmıştır ve onu kayda değer kılan da budur.
Tan denso y tan complicado, pero siempre pleno de esta vida realmente conmovedora entre los lectores comunes, y que es lo que lo hace tan notable.
Ve o zamana kadar senin gibiler çok fazla para kazanacaklar,... köylü takımından birçoğunu öldürmüş ve onların karılarının ve kızlarının zevkini çıkarmış olacaklar.
Entonces, durante ese tiempo, gente como tú hará un montón de dinero, matando un montón de campesinos de mierda y disfrutando de sus esposas e hijas.
Karışık ama en basit cevap şu... Davadan sonra hayatımızın çok daha iyi olacağını umuyordum...
Es complicado, pero la respuestas es que yo esperaba que la vida mejorara después del juicio.
Bir gün, aniden "Yalan Oyunu" na karışmış olan ben dahi dolandırıcı Akiyama Shinichi-san'dan yardım isteyip çok yüksek miktarda parayla bahse girilen bu hilekarlık oyununda mücadele ettim.
Luego de verme envuelta en el LIAR GAME... le pedí ayuda a Shinichi Akiyama, un genio ex estafador. Y logré salir de este terrible juego... que obliga a los jugadores a mentir por dinero.
Bir gün, aniden "Yalan Oyunu" na karışmış olan ben dahi dolandırıcı Akiyama Shinichi-san'dan yardım isteyip çok yüksek miktarda parayla bahse girilen bu hilekarlık oyununda mücadele etmiştim.
Luego de verme envuelta en el LIAR GAME... le pedí ayuda a Shinichi Akiyama, un genio ex estafador. Y logré salir de este terrible juego... que obliga a los jugadores a mentir por dinero.
Bir çok denek, buna oranla daha karışık görevler için ayrı, ayrı programlandı. Artı, denekler birbirine bağlı olarak çalışıyor.
Múltiples sujetos, cada uno programado individualmente con tareas relativamente complicadas, y además, sujetos actuando en parejas.
Ama sanırım uyum sağlamak göründüğünden çok daha karışık.
Pero creo que ajustarse puede ser más complicado de lo que parece, ¿ no?
Mektupta çok fazla şey yazıyordu. Diğerlerininkiler de öyle karışık mı?
Dice todo ahí, ¿ las notas de los demás eran tan complicadas?
çok korkunç, karışık sinyaller ve dışarı bir çekiş bile mümkün bu yalnızca başka bir şekil değil mi?
¿ Te puedes imaginar lo que me cuesta decirte esto, que estoy aterrorizado, y que hasta sea posible que el patrón de enviar impresiones equivocadas y de retraerse sea sólo otro modo de retraerse?
çok seksiydi. karışık ve soylu birinden başka bir şey değildi.
Y no hay nada más complicado o noble que eso.
Cleveland'ın kışında müzik yapamazsın, kar, buz çok olur.
No se puede tocar en Cleveland en invierno por el hielo y la nieve.
Çok hafif bir uçakla, sakatlanmış bir kar kazı sürüsünü Miami'de kışı geçirdikleri bölgeye doğru takip ediyordu.
Con un ultraliviano, estaba guiando a una bandada de gansos discapacitados a su lugar de cría en Miami.
Sona, çok gergin uyuyordun. Uyanacağını sanmıyorum. Seni dün çıkardığın karışıklık için kutlayamadım.
Sona, te dormiste rápido ayer, no quise despertarte.
Lütfen, bu çok kişisel ve karışık.
Por favor. Es personal y complicado.
" Çok yalnızım, kafam karışık ve çok susadım.
" Estoy sola y confundida, y muy sedienta.
Ama hâlâ yıllar önce çok sevdiğim kafası karışık, huysuz küçük çocuk gibisin.
Y sin embargo, sigues siendo el mismo niño confundido y caprichoso que yo amaba entrañablemente tantos años atrás.
karışık 25
çok kötüyüm 33
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok kötüyüm 33
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok küçük 77
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok korktum 176
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kısa 47
çok komiksiniz 18
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok korktum 176
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kısa 47
çok komiksiniz 18