Çok kötü durumda translate Spanish
366 parallel translation
Gerçekten çok kötü durumda.
Sí, me enteré de que está muy enferma.
- Bacağı çok kötü durumda efendim.
Su pierna está en mal estado.
Çok kötü durumda olmasına rağmen devam ediyor..
Aún sigue mal, pero resiste.
Bu adam çok kötü durumda.
Está en muy mal estado.
- Çok kötü durumda.
- Está muy mal.
Kız çok kötü durumda ama yakında anlarız.
Está muy mal, pero pronto lo sabremos.
Annen çok kötü durumda.
Su madre está muy grave.
- Çok kötü durumda. - Biliyorum.
Está aterrorizado.
Van Gelder çok kötü durumda ve sizin tehlikede olduğunuzu söylüyor.
Van Gelder está muy nervioso y le advierte que corre peligro.
Bacağım çok kötü durumda, Julia da dans etmeye bayılır.
Me duele la pierna, mucho. Y Julia se muere por bailar.
Çok kötü durumda.
Que la situación es complicada.
Patsy Wheelan çok kötü durumda.
La pobre Patsy Wheelan tiene dificultades.
Bacağı çok kötü durumda ve enfeksiyon çok hızlı yayılıyor.
Su pierna se ve horrible y la infección se extiende rápidamente.
Çok kötü durumda.
Está muy mal.
Çok kötü durumda.
Pobrecilla. Está en la habitación 36.
Sanırım o çok kötü durumda.
Está realmente mal, creo.
SOUYA çok kötü durumda ve yakıtımız da kalmadı.
- El Soya está en baja forma y no nos queda combustible.
O adamlar çok kötü durumda olacak. Bunlar gibi.
Los hombres vamos después estaremos muy rudos... como algunos hombres aquí.
Isabel çok kötü durumda.
Isabel en muy mal estado.
Çok kötü durumda, değil mi? - Ama çok büyük ve pahalı da değil.
Está en muy mal estado, pero es grande y barato.
Çok kötü durumda bir oda istiyoruz.
Requerimos una habitación muy pobre.
Hastaneden aldığım son bilgilere göre çok kötü durumda. Eğer hemen ameliyat olmazsa muhtemelen...
Acabo de oir en el hospital que ella está bastante mal y que si ellos no operan pronto, ella podría...
Zavallı adam, çok kötü durumda.
Pobre, está totalmente ido.
Bayan Havering çok kötü durumda.
La Sra. Havering está muy afectada.
Çok kötü durumda. Gözleri dışarı fırlamış boynunda iğrenç yaralar var.
Le cuelgan los ojos, tiene tripas alrededor del cuello, le faltan sus partes pudendas.
Yengem, Lady Clarke'ın sağlığı çok kötü durumda.
Mi cuñada, Lady Clarke, está muy mal de salud.
Çok kötü durumda.
Está en muy mal estado.
Bu iş çok kötü bir alışkanlığa dönmüş durumda!
¡ Se está convirtiendo en una mala costumbre!
Bacağı çok kötü durumda.
El tiene la pierna muy mal.
Beni çok kötü bir durumda bıraktın.
Hiciste que pasara mucha vergüenza.
Kaybediyoruz. Bugün o, iki yıl öncekinden çok daha kötü durumda.
Está peor que hace dos años.
Bakın, göz bandım olmadan, çok sağlam bir gözüm ve aşırı miyop durumda kötü bir gözüm var.
Tengo un ojo bueno, con veinte de visión y otro ojo malo con una extrema falta de visión.
Bu beni çok kötü bir durumda bırakıyor.
Esto me pone en un terrible dilema. ¿ Qué puedo hacer?
- Maalesef çok kötü durumda.
Pero se encuentra en tan mal estado.
Doğrusu pek ateşli değiliz. Bizden çok daha kötü durumda olanlar da var.
Quizá no hay tanta pasión como antes, pero los hay que les va peor.
Taşra buralardan çok daha kötü durumda.
No es ni parecido al campo.
Hayatını daha önce dağda da tehlikeye atmıştın. O gerçekten çok kötü durumda!
¿ No te das cuenta de que no te encuentras bien?
Çok kötü bir şekilde korkmuş durumda.
Está muy asustada, doctora.
Çocuğun çok kötü bir durumda olduğu apaçık.. Bunu zaten biliyorum.
Es abominable.
Çok kötü durumda.
Está muy mal herido.
Onu çok kötü durumda bıraktık.
Le tratamos mal.
Bir şey yapmalısın. Gerçekten çok kötü durumda ve bu senin suçun.
- Tienes que hacer algo.
Eğer bu durumda, yani sistemimiz yeni ve zayıfken. Düşmanlarımız ufak bir çatlak dahi bulabilirlerse bunun çok kötü sonuçları olur.
Si en esta etapa cuando nuestro sistema es aún joven y vulnerable, nuestros enemigos llegaran a encontrar la menor falla, la más ínfima fisura... podría tener consecuencias inconmensurables.
Onları bazen derileri olmadan, ve bazen çok, çok daha kötü durumda bulduk.
Algunas veces los hallamos sin piel, y otras veces era mucho, mucho peor.
Bazen bahtsız bir insan bir hayaletten çok daha kötü durumda olabilir.
A veces es peor ser hombre que ser fantasma.
Atılgan otomatik pilotta uçabilir, ama o virüsle, işler kötü gidecek olursa kendimizi çok beter durumda buluruz.
El Enterprise puede viajar en automático con ese virus la tripulación lo pasará mal si empeoran las cosas.
Ekonomiden anlamam ama sizi Birleşik Devletler dâhilinde çok daha kötü durumda ki yerlere götürebilirim.
No sé mucho de la economía, pero puedo llevarte a lugares en el país que están peor que Flint, Michigan. No creo que sea una ciudad tan mala.
Evet, biliyorum. Ama o gerçekten çok kötü bir durumda, efendim.
Lo sé, pero está muy mal, y no sé a dónde llevarlo.
En kötü durumda vergimi çok çok sonra mı ödeyeceğim?
Lo peor sería que pago mis impuestos mucho más tarde.
Araba çok kötü durumda.
El coche está en muy mal sitio.
Görüyorsun, O'Shea kendini kadının işinin içine karıştırmış durumda. tüm moda dünyasında, aslında, çok kötü yöntemlerle.
O'Shea se ha metido en su negocio, de hecho, en el mundo de la alta costura, de un modo muy, muy, malo.
çok kötüyüm 33
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü değil 64
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü değil 64
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüydü 74
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok küçük 77
çok karışık 33
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok küçük 77
çok karışık 33
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok korktum 176
çok kısa 47
çok komiksiniz 18
çok kolay 330
çok kalabalık 43
çok kızgınım 30
çok kolay olacak 36
çok komikti 68
çok korkutucu 28
çok kolaydı 43
çok kısa 47
çok komiksiniz 18
çok kolay 330
çok kalabalık 43
çok kızgınım 30
çok kolay olacak 36
çok komikti 68
çok korkutucu 28
çok kolaydı 43