Acıklı translate French
9,578 parallel translation
Öyle. Acıklı.
C'est vieux... et c'est triste.
Bu, duyduğum en acıklı şeydi. Bu kostümlerle sevişmişliğim bile var yani.
Je n'ai jamais rien entendu de plus pathétique, et je baise avec ces costumes toutes les nuits.
Biz Gwen'in dışarıda biraz üzücü, acıklı kurban gibi sürünmesine izin vermiyoruz..
Vous ne vous servirez pas de Gwen pour apitoyer les gens.
Bu acıklı biraz.
C'est plutôt pathétique.
Olmadığın birisi gibi davranmaktan daha acıklı bir şey olamaz.
Il n'y a rien de plus pathétique que de faire semblant d'être quelqu'un qu'on est pas.
Sen acıklı, biliyor musun?
Vous êtes pathétique, vous savez quoi?
Çünkü bu ifşa ile her şey açıklığa kavuşacak.
Et bien parce qu'avec cette révélation, tout va s'éclaircir.
Zaten kayıtlı. Banka soyguncusuymuş, Starling Bankası olayını açıklıyor.
Vol de banque en série, ce qui explique Starling National.
Bu da güvenlik kamerasının yönünü açıklıyor.
Ça explique la direction de cette caméra.
Durum açıklığa kavuşur kavuşmaz başkente yola çıkacağız Sayın Bakan.
Dès que j'ai l'autorisation, nous décollerons pour Washington.
Bu neden bozulduğunu açıklıyor.
Ca explique pourquoi il est cassé.
Korkarım bu arınma seramonisi, bizim konuşmamızın açıklığı için faydalı olmadı.
J'ai bien peur que la cabane à sueur n'ait pas amélioré la clarté de nos conversations.
Bu erimeden sonra neden hiç radyasyon olmadığını açıklıyor.
Cela explique pourquoi il n'y eu aucunes radiations après l'effondrement.
Bu adamın rap'teki karışıklıkları sokak ve D-Boy sözleri açısından Tupac'la eşit düzeyde.
Les subtilités de rap de ce gars vont de paire avec celles de Tupac aussi loin que la rue et les paroles de D-Boy.
Kimisi açıklığın ve özgürlüğün tadını çıkarıyordu. İyi niyetlerimizin bir gölgesiydi yalnızca.
Certains exploitaient l'ouverture et la liberté, c'était l'ombre de nos meilleures intentions.
Fakat şunu açıklığa kavuşturalım polis geri dönecek mi?
Mais... Soyons bien clair... La Police va revenir?
Bu her şeyi açıklıyor.
C'est pour ça.
- Neyi açıklıyor?
- Quoi?
Açıklığa kavuşsun diye soruyorum. Gündüz "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" derken ne demek istemiştin?
Alors, juste pour clarifier, quand tu as dit que cette situation ne durerait pas, qu'est-ce que tu voulais dire?
Bu seri cinayetleri açıklığa kavuşturduğu için övülecek.
Résoudre ces meurtres en série sera bon pour lui.
Şunu açıklığa kavuşturayım.
Laissez-moi juste vous dire ceci.
Bu, kasabaya bölüm bölüm elektrik verilmesini açıklıyor.
Ok, ça explique pourquoi le courant arrive en ville dans un quartier à la fois.
2016 için adaylığımı açıklıyorum.
J'annonce ma candidature pour 2016.
Açıklığa kavuşturuyorum, ırkçı biri mi?
Juste pour être clair, est-il un raciste?
Bu yüzleşmeyi konuyu açıklığa kavuşturmak için düzenledim.
J'ai sollicité la confrontation pour que les choses soient claires.
Bünyesine sızmış olmalı. Bu yükselen değerlerini açıklıyor.
Cela explique ses analyses.
Bu, beta blokerlerin onu neden kötüleştirdiğini de açıklıyor.
Cela explique pourquoi les bétabloquants empiraient son état.
- ve felci açıklıyor.
- et puis l'attaque.
Önce birkaç şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Önce mi?
Je veux mettre quelques points au clair d'abord,
- Bu da açıklıyor ki...
- Ce qui est explique qu'elle
Bunu açıklığa kavuşturacak olursak o gece Bay Lahey'le eşiniz arasında fiziksel bir münakaşa olduğunu mu iddia ediyorsunuz?
Bon, soyons clairs... Vous affirmez qu'il y a eu une altercation physique entre Mr Lahey et votre mari cette nuit-là.
Şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Laissez-moi être claire.
Derin bir anlamı olduğunu fark etmemişim. Şimdi açıklığa kavuştu ama.
Je ne savais pas qu'il y en avait un, mais maintenant on a éclairci ça.
- Bir şeyi açıklığa kavuşturmalıyız. - Tamam.
Nous devrions clarifier une chose.
Bence teke tek kapışma her şeyi açıklığa kavuşturabilir.
N'importe quel jour, n'importe quelle heure.
Bir şeyi açıklığa kavuşturayım, bu bahsettiğimiz kadın yakın bir dostumuzdur.
Juste pour que tu comprennes, la femme en question est une très bonne amie à nous.
Açıklığa gidin.
Dans la brèche.
Durun da şu konuya iyice açıklık getireyim.
Laissez moi être très clair.
Bu gördüklerimizin gerçekten hiçbir mantıklı açıklaması yok.
Il n'y a littéralement aucune explication logique pour ce qu'on est en train de voir.
Mantıklı bir açıklamayı dinleyecek birisi yok mu burada?
Il n'y a personne ici qui entendra raison?
- Ben sadece durumu açıklıyorum.
Je vous dis les choses telles qu'elles sont.
- Bu da ayakkabıları açıklıyor.
- Ça explique les chaussures.
Bir konuyu açıklığa kavuşturalım Marcus. Asıl gün yarın olduğu için sana ne aldığımı söyleyemem. Ama ipucu olarak kesinlikle istediğin bir şey olduğunu söyleyebilirim.
Laisse-moi te dire quelque chose, je peux pas te dire ce que je t'ai pris parce qu'évidement c'est demain le grand jour, mais ce que je peux te donner comme indice c'est que c'est exactement ce que tu voulais.
Eminim bunun mükemmel mantıklı bir açıklaması vardır.
Je suis sûre qu'il y a une bonne explication.
En mükemmel mantıklı açıklama, Wells'in tuzağa bir şeyler yaptığı.
Une bonne explication c'est que Wells a fait quelque chose au piège.
Peki polisin Danny'nin cesedi yanında, üzerinde DNA'nız bulunan dört adet sigara izmaritini bulmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Comment expliquez-vous que la Scientifique a découvert quatre mégots avec votre ADN à côté du corps?
Sağlık açısından. Sağlıklı.
En bonne santé.
- Konvoy raporunu açıklıyor musun?
Tu vas publier le rapport sur le convoi?
Bu herkesin neden kanser olduğunu açıklıyor.
Ça expliquerait pourquoi tout le monde a le cancer là-bas.
- Açıklığa kavuşturduğumuza sevindim. Otur.
Heureux d'avoir élucidé ça.
Audrey ve arkadaşlarının terk edilmiş hastanede ne bulduklarını açıklığa kavuşturmam lazım.
J'ai juste besoin de clarifier quelque chose à propos de ce qu'Audrey et son amie ont trouvé dans l'hôpital abandonné.