Açıklamak zorunda değilsin translate French
142 parallel translation
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
Vous n'avez rien à expliquer.
Bana açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas a t'expliquer.
- Açıklamak zorunda değilsin Bill. Sağ olun.
- Vous n'avez pas à expliquer Bill.
Bana açıklamak zorunda değilsin.
Vous n'êtes pas obligée de tout m'expliquer.
Bunu bana açıklamak zorunda değilsin.
Vous n'avez pas à vous justifier.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Oui? Tu avais raison.
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à t'expliquer.
- Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
Ne leur dis rien.
İstemiyorsan açıklamak zorunda değilsin.
Pas la peine de m'expliquer, si ça vous ennuie.
- Ona hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
- Tu n'as rien à expliquer.
Hiç kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsin.
Abraham, tu n'as rien à expliquer à personne. Venez dans mon bureau.
Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as rien à m'expliquer.
Sorun yok. Açıklamak zorunda değilsin.
D'accord, tu n'as pas à t'expliquer.
Sorun değil. Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas besoin de te justifier.
Hiçbir şeyle savaşmak zorunda değilsin, hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin ya da hiçbir şeyden kaçınmak zorunda değilsin.
Pas besoin de se battre, de se justifier ou d'éviter quoi que ce soit.
- Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à te justifier.
Açıklamak zorunda değilsin.
Pas besoin d'expliquer.
Kimseye bişey açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as plus besoin de l'expliquer à quelqu'un.
- Unut gitsin. Bana açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à m'expliquer.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Garde tes explications.
Bana kendini açıklamak zorunda değilsin.
Tu ne me dois aucune explication.
Bana açıklamak zorunda değilsin.
Vous n'avez pas d'explication à me donner.
- Kişisel değildi. - Açıklamak zorunda değilsin.
- Ça n'était pas personnel.
Açıklamak zorunda değilsin, Richard.
Tu n'as rien à expliquer Richard.
Gerçekten açıklamak zorunda değilsin.
Vraiment, ne vous justifiez pas.
Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas besoin de t'expliquer.
- Hiç önemli değil. - Bu sabah gitmem gerekiyordu ama işim çıktı. - Açıklamak zorunda değilsin.
Ce matin j'étais débordée et du coup... lnutile de te justifier.
Tamam, açıklamak zorunda değilsin.
- C'est inutile.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Tu n'as pas à t'expliquer.
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
T'as rien à expliquer
Oh, sen, açıklamak zorunda değilsin.
Oh, tu n'as pas à t'expliquer.
- Açıklamak zorunda değilsin
- A propos de Nicole... - Inutile de te justifier.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Tu n'as pas à me donner d'explication.
Tyler, hiç bir şey açıklamak zorunda değilsin. Biz oradaydık, ne olduğunu gördük.
Tu n'as rien à te reprocher, on était là, on a vu ce qui s'est passé.
Tatlım, bana sebebini açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as aucune explication à me donner.
Lütfen, açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligée... d'expliquer.
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
- Je peux tout expliquer. Tu n'as rien à expliquer.
Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligé de te justifier.
Açıklamak zorunda değilsin.
Ça ne fait rien.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Pas la peine.
Herhangi bir şey açıklamak zorunda değilsin.
Je n'ai rien à t'expliquer.
Hiçbirşeyi açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as rien à justifier.
- Açıklamak zorunda değilsin.
- Pas besoin d'expliquer.
Bana açıklamak zorunda değilsin, ama ona açıklamak için geç kaldın.
Tu n'as pas d'explication à me donner et il est trop tard pour lui en donner, à lui.
- Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à te justifier...
- Ben, açıklamak zorunda degilsin.
T'as pas besoin de m'expliquer.
Açıklamak zorunda değilsin.
Tu n'as pas besoin de te justifier.
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin Tony.
Inutile de t'expliquer.
Açıklamak zorunda değilsin.
- Je vous explique. - Pas la peine.
Bunu açıklamak ya da gerekçeler ortaya koymak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à le justifier ou à l'expliquer.
Bana açıklamak zorunda değilsin. Sadece kol mesafesinde durmamı iste.
Qui est ce qui est venu me dire de tenir le coup quand c'était dure?