Aynı yerde translate French
1,628 parallel translation
Aynı yerde tesadüfen iki kadın daha ölü bulunmuştu.
ont coïncidé avec des événements tragiques où des femmes ont été retrouvées mortes.
Lorelai'la ayrılmamızın sebebi uzay-zaman sürekliliğinde aynı yerde olmamamız veya solucan deliği olmaması değil.
Lorelai et moi, on ne s'est pas séparés parce qu'on n'était pas au même endroit sur un continuum espace-temps ou parce qu'on manquait de raccourci.
Aynı yerde.
Au même endroit.
Aynı yerde bulunmuş olma ihtimalleri var mı?
C'est possible qu'ils aient été au même endroit?
Ve aynı yerde bir daha asla buluşulmazmış.
Il ne doit pas y avoir deux endroits identiques.
Ya birbirlerinden kapmışlar, ya da aynı yerde.
Ils se la sont refilée, ou l'ont attrapée au même endroit.
İşte orda aynı yerde 6 ay önce yürürken Marshall ı Lily ile ayrıldığı için, ağlarken bulduğum yerde, Yeniden buldum.
Juste ici, à l'endroit exact où 6 mois plus tôt j'avais trouvé Marshall seul, pleurant sur sa rupture avec Lily, je le retrouvais.
Aynı yerde çalışıyoruz.
Son nom est Phuchit. C'était un collègue de travail.
İkimiz de aynı yerde yedik evet ama ben bol baharatlı yumurta yemedim
Oui, mais je n'ai pas eu de petit pain aux oeufs épicé. Ouais.
Aynı yerde, aynı düzende.
Même endroit, même disposition.
Belki de sevdiği herkesin sonunda aynı yerde son bulmasını istemiştir.
Peut-être qu'il voulait juste que tout ceux qu'il aime finisse au même endroit.
Aynı yerde.
Toujours pareil.
Zarkov yarıkların hep aynı yerde açıldığını söylüyordu.
Zarkov dit que les failles s'ouvrent aux mêmes endroits.
Aynı yerde saymak çok daha kötü.
Rester immobile est la pire chose que je puisse faire.
Hiç bir şeyini gizlemiyor ve 4 yıldır aynı yerde yaşıyor.
Il n'essaie pas de se cacher et il vit au même endroit depuis 4 ans.
Ve her şeyin içindeki parçacıkların asla aynı yerde olmadıklarını da.
J'imagine que tu ne me vois pas là. Enfin, quand on comprend la physique, ce qui n'est pas mon cas.
Tamam, Marjorie. Aynı yerde çalışıyoruz. Oldukça sarhoş.
Ça va Marjorie, on travaille ensemble.
Hayır. Evet, Megan'la aynı yerde çalışıyordu.
- Elle travaille avec Megan.
Neden ikinizde aynı yerde bekliyorsunuz?
Vous, à la porte latérale. Vous, prenez l'entrée.
Doğduğum yerde büyüdüm. Muhtemelen de aynı yerde öleceğim.
Je suis née là, j'ai été élevée là... et je mourrai probablement là.
Onlarla aynı yerde çalışıyorum, iş arkadaşlarım.
On bosse ensemble, ce sont mes collègues.
Tahmin ediyorum o da benimle Aynı yerde buluşmak istiyor.
- Je présumé qu'il veut me voir là. - Whoa!
Yarın, aynı yerde, aynı zamanda. Seni görmem lazım. "
"On peut se revoir demain." "Je dois te revoir."
Yani, Megan Shaw da aynı yerde kayboldu.
Alors, Megan Shaw a disparu au même endroit.
Vahşet eğilimli psikoz krizi yaşayan birden çok Bilinmeyen Şahsın aynı yerde bulunması pek muhtemel değil.
La présence de plusieurs tueurs dans ce cas oeuvrant exactement au même endroit est extrêmement improbable.
Bana seminerde bir Protestan ve özgürlükçü ile aynı yerde olacağımı söyleselerdi buna inanmazdım. Biz senin dostlarınız.
Si, au séminaire, on m'avait dit que je finirais entre un libre-penseur et un protestant je l'aurais jamais cru.
Ve haftaya aynı saatte aynı yerde buluşuruz, tamam mı?
On se revoit la semaine prochaine, même heure, même endroit.
Aynı yerde dolaşıp duruyoruz.
Je crois que je me suis perdu.
Sana yanlış yapan tüm insanlar aynı zamanda aynı yerde.
L'opportunité était trop belle pour la laisser passer.
Fakat başka bir yerde öldürüldü ve aynı tarzda bırakıldı. Tıpkı tüm diğerleri gibi.
- On l'a tuée ailleurs, puis exposée comme les autres.
Yolları kesme zamanınız arabaları değiştirme zamanıyla aynı sayılır. Buralarda bir yerde.
Les barrages ont été mis en place quand elles ont changé de voiture, juste là.
"Tam yedi yerde aynı kadın resmi var."
- "Non, mais regardez, à 7 endroits vous avez la même femme."
Onunla aynı yerde olamam... olamam.
Je peux pas l'avoir ici. Je peux pas.
Yerde yatıp aynı çalıya mı işeyeceksiniz?
Dormir par terre, pisser derrière le même buisson que tout le monde?
Keşke aynı anda iki yerde olabilseydim.
J'aimerais pouvoir être à deux endroits en même temps.
Bir insanın aynı anda iki yerde birden olamayacağı fikrine katılıyor musunuz?
Vous admettez qu'un homme ne peut être en deux endroits à la fois?
Bir adam aynı anda iki yerde birden bulunamaz.
Un homme ne peut être en deux endroits à la fois.
ve sürekli aynı yerde açılıp duruyorlar.
Mais au lieu de finir par disparaître, elles deviennent plus fréquentes. - Et ça reste ouvert au même endroit.
- Eşinizle aynı yerde çalışıyorum.
- Oui c'est moi.
O halde asıl soru, McEnroe'nun nasıl olup da aynı anda iki yerde olabileceği.
Alors la question est : Comment John McEnroe a t'il pu être à deux endroits en même temps?
Valensiya, Paris, her yerde aynı hikaye. Ve diğer bir şey...
Valence, Paris, toujours la même histoire.
Yalnızca ben yerde yatarken, eklem yerlerini üstüme yıkadığından değil,... ... aynı zamanda hayatını bir düzene oturtmuş olduğundan.
Pas seulement parce qu'il se douchait pendant que je dormais par terre, mais surtout parce qu'il avait une vie incroyable.
Aynı anda iki yerde birden olmayı dilerdim canım ama imkansız. Üzgünüm.
J'aimerais être à deux endroits en même temps, mais c'est impossible.
Dört farklı yerde aynı yüzler gözüküp şüpheci sorular sorarsa,... sen daha "monogami" diyemeden üstüne çullanırlar.
Les mêmes visages posant des tas de questions à 4 endroits différents, on sera pris plus vite que le temps de dire "monogamie".
Her yerde aynı mutfak.
Une cuisine, c'est partout pareil...
Ve bu kristal cam, üç yerde de bulduğumuz camla aynı.
Et ce verre cristallin est le même que celui trouvé aux trois endroits concernés.
Ama ilerde hepinizi aynı gece bir yerde çıkarmayı düşünmüyorum. Çünkü aynı şarkıları söylüyorsunuz, tamam mı?
À l'avenir, cependant, je ne vous ferai pas jouer le même soir parce que vous jouez les mêmes chansons.
Shawn, iki dakika içinde, katille aynı yerde olacağız.
En parlant du jour du meurtre, c'est vraiment ce que tu comptes porter?
Aynı anda iki yerde olamaz.
Deux endroits au même moment. Impossible.
Karen Darling'le büyülü yazlar geçirdiğin bir yerde aynı çatı altında bulunmayacağım.
Je ne passerai pas la nuit dans un endroit où toi et Karen Darling avez passé une douzaine d'étés magiques ensemble.
Aynı anda birkaç yerde bulunmam nasıl mümkün olabilir?
Comment pourrais-je être à plusieurs endroits en même temps?
yerde 65
yerde kal 46
yerde kalın 17
aynı senin gibi 61
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı anda 52
aynı zamanda 238
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26
yerde kal 46
yerde kalın 17
aynı senin gibi 61
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı anda 52
aynı zamanda 238
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26