Babamız translate French
5,344 parallel translation
Babamızın muhteşem seli Dünya'yı temizlemek için gönderildi.
Le Grand Déluge de Père, envoyé pour nettoyer la Terre.
Babamızın yerine bizim türümüze tapmaya başladılar.
Ils ont commencé à adorer notre espèce plus que Père.
Babamız hep bize işlerimizi yarım bırakmamamız gerektiğini öğretti.
Père nous a toujours appris à ne pas laisser nos corvées inachevées.
Sana şu an bu sırrı söylüyorum çünkü annemiz ve babamızın biz yaşayalım diye kendi hayatlarını feda ettiğini bilmeni istiyorum.
C'est un secret que je te dis maintenant parce que j'ai besoin que tu réalises que maman et papa, ils se sont sacrifiés pour que nous vivions.
Bu da cesur babamızın.
Et pour son superbe père.
Mevzu Luncheonette değil, babamız.
Ce n'est pas à propos de la luncheonette. C'est à propos de notre père.
Bizim babamız o.
Il s'agit de notre père.
Cennetteki babamız, adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin, gökte olduğu gibi yeryüzünde de istediğin olsun. Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver ve bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi bizi bağışla.
Notre Père, qui es aux cieux, que ton nom soit sanctifié, que ton règne vienne, que ta volonté soit faite, sur terre comme au ciel, donne-nous aujourd'hui notre pain quotidien, et pardonne-nous nos offenses
Teşekkür ederim, Göksel babamız bu sevecen insanlar bu yemek ve harika gün için.
Je te remercie, Notre Père, qui êtes aux cieux, Pour cette nourriture, ce grand jour, Ces gens adorables.
- Babamız döndüğünde.
Au retour de Père.
Bunu babamıza yapamayız.
Nous ne pouvons faire ça à Papa.
Sen bizim babamız değilsin lan.
T'es pas notre père.
Brian, annemle babamız ayrıldığında değişmeye başladı.
Brian a commencé à changer quand nos parents se sont séparés.
Mesele babamız.
Il s'agit de notre père.
Charlotte, ikimiz de biliyoruz ki annen istediğini elde etmek için her şeyi yapar, babamızı riske atmak dahil.
Nous savons toutes les deux que ta mère est capable de faire tout ce qu'il faut pour avoir ce qu'elle veut, y compris mettre en danger la vie de notre père.
Babamızı kullanıyor.
Elle le manipule.
Ve babamızın nerede olduğunu bile bilmiyoruz.
Et nous ne savons pas où est notre père.
Anne-babamızı neden göremiyoruz?
Pourquoi on ne peut pas voir nos parents?
Hepimiz babamızın iyi yanlarını hatırlarız.
Nous voulons tous croire au meilleur de nos pères.
Babamız senin için en iyisini istiyor.
Notre père veut ce qu'il y a de mieux pour toi.
Babamız değildi.
Ce n'était pas papa.
Anne ve babamız berbattı ama lanet olası evi yaktığında eline kibriti veren onlar değildi!
Maman et papa étaient sévères, mais ils n'ont pas mis l'allumette entre tes mains quand tu as brûlé cette foutue maison!
Annemle babamı çocuklarla yemeğe postalarım biz de evde yalnız kalmış oluruz, tamam mı?
Je dirai à mes parents de sortir dîner avec les enfants, et on aura la maison.
Hani şu senin sınıftaki kızıl saçlı Hal'e takık olan vardı ya, babamın öldüğü yıl.
La rouquine qui était dans ta classe l'année de la mort de papa, qui craquait sur Hal.
Babam sandığımız gibi biri değildi.
Papa n'était pas l'homme que l'on croyait.
Babam onlarla bağımızı 20 yıl önce kopartmaya çalıştı.
Mon père a essayé coupé les liens il y a vingt ans.
Bat Mitzvah'ımı yapamadığımızı söylüyorsun çünkü babam ormana gitmek istemiş ve bir kadın gibi giyinmeyi?
Tu es en train de me dire que je n'ai pas eu de "Bat Mitzvah"... Parce que Papa voulait aller dans les bois... Pour s'habiller comme une femme?
Babam hakkındakini çocuklara söylemem birlikte yapmış olduklarımız gibi.
Comme parler aux enfants à propos de mon père, nous aurions dû faire cela ensemble.
Qingdao'dan geldiğinize göre babamı da iyi tanıyor olmalısınız.
Si vous fréquentiez Cheongdon vous devriez bien connaitre mon père.
- Babamın ne yaptığını biliyor olmalısınız.
- Vous savez ce qu'il a fait.
- Babamı kurtarmalıyız.
Nous devons l'éloigner d'elle.
- Babamı mı doğradınız?
- Vous avez haché papa?
Şunu bir açıklığa kavuşturalım. Tüm gün planlayıp, paralar yağdırdığım cenaze yerine babamın parçalarını Derek Jeter'a atasınız diye doğradınız öyle mi?
Donc, au lieu de venir à l'enterrement que j'ai payé et organisé, vous avez fait hacher le corps de papa pour pouvoir le jeter sur Derek Jeter?
Babam başarısız bir romancıydı.
Mon père était un écrivain raté.
Babamı yalnız bırakamam.
Je peux pas abandonner mon père.
Babam ve sen benden daha uzun süredir aşıksınız.
Toi et papa êtes amoureux depuis plus longtemps que moi.
Babam öldüğünden beri, sadece annem ve ben varız.
Depuis que mon père est mort, c'est juste maman et moi.
Evet, çünkü babam kızıl saçlı olduğun için ve IRA en sevdiği restoranı patlattığından beri İrlandalılardan nefret ettiği için kapıdan geçmene bile izin vermezdi.
- Ouais, parce qu'il ne te laisserait pas franchir la porte parce que tu es rousse et qu'il déteste les Irlandais depuis que l'IRA a fait sauter son magasin de frites préféré.
Sadece babam Sara'nın katilini bulup adalete getirmen için sana zaman verdi ama başarısız oldun.
Mon père a simplement décidé de t'accorder du temps pour amener le tueur de Sara devant la justice, et tu as échoué.
Hepiniz büyüdüğünüzde hanımlar ; ve evlendiğinizde nereden geldiğinize bakacağız. "Kardeşlerimle yaşayamadım ama babam onları iyi tanımama olanak sağladı" diyeceksiniz.
Quand vous serez des dames et que vous vous marierez, quand on repensera à quand vous veniez, vous direz : " Je ne vivais pas avec tous mes frères et s?
Demek istediğim, elini mi tutuyorsun, öpüyor musun yoksa... Hayır, babam ortak noktalarımızı bulup, oradan yürümem gerektiğini söyledi.
Ce que je voulais dire, c'est est-ce que tu lui as tenu la main, tu l'as peut-être embrassée, ou quelque chose- non, papa dit que je dois commencer par trouver des centres d'intérêt communs
- Sayımızın azaldığını bilse babam nasıl hayal kırıklığına uğrardı düşünebiliyor musun?
Tu sais à quel point papa serait déçu s'il savait que notre numéro était truqué?
Ben bir kız kardeş kaybettim, ama annem ve babam onlar bir evlat kaybetti.
J'ai perdu une soeur, mais ma mère et mon père, ont perdu un enfant.
Sanırım babam ile hala ortak noktalarımız var.
J'imagine que mon père et moi avons quelque chose en commun.
Şey... Babamı nereden tanıdığınızı söyleyebilir misiniz?
Ça vous dérangerait de me dire comment vous avez connu mon père?
Babam öldürülmeden iki gün önce Paul Clayton'ın kızını arayıp elinde yeni bir ipucu olabileceğini söylemiş.
Quelques jours avant que mon père ne soit tué, il a appelé la fille de Clayton, et lui a dit qu'il avait peut-être une nouvelle piste.
En önemlisi, bugün yeni kız arkadaşıyla birlikte babam geliyor ve bana French press gerek.
Plus important, mon père vient avec sa nouvelle copine, Et j'ai besoin des journaux français.
Pekâlâ, Cecilia, babamın eski kız arkadaşlarının üstüne çok gittiğimi biliyorum.
Cecilia, je sais que j'ai été un peu dure avec les copines de mon père...
Ama babam hakkında konuşmalıyız.
Mais on doit parler de mon père.
Babamı mı çıkartacaksınız?
Vous déterrez mon père?
Çok gençtim ve ilk evliliğimi, babam zengin birinin kızıyla ayarladı.
J'étais jeune, lorsque je me suis marié la première fois, une correspondance riche que mon père a fait.
babam 1009
babama 39
babam gibi 16
babamın 68
babam geldi 53
babam nerede 162
babamı 46
babamla 21
babam dedi ki 23
babam da 18
babama 39
babam gibi 16
babamın 68
babam geldi 53
babam nerede 162
babamı 46
babamla 21
babam dedi ki 23
babam da 18
babamı istiyorum 35
babam nasıl 37
babamdan 21
babam öldü 106
babam için 21
babam mı 100
babamı öldürdün 18
babamdı 18
babam haklı 24
babamındı 21
babam nasıl 37
babamdan 21
babam öldü 106
babam için 21
babam mı 100
babamı öldürdün 18
babamdı 18
babam haklı 24
babamındı 21