Başka bir şey değil translate French
1,642 parallel translation
Beckett'in ölümü. Aslında belli mantığı olan basit bir oyundan başka bir şey değil.
Même Beckett, maintenant il vient à être un simple et logique jeu.
Sen sadece bir olasılık gördün. Bundan başka bir şey değil.
Vous n'avez vu qu'une possibilité.
Panayır gösterisinden başka bir şey değil bu.
Vous n'êtes qu'un charlatan de fête foraine.
Kelime listelerini ezberleyen küçük bir robottan başka bir şey değil o.
C'est un petit robot qui apprend une liste de mots.
Bu yol sana sadece sorun getirir, başka bir şey değil.
Il décide de mettre sur la même route 2 personnes.
Senin Zhao kung-fun kötü bir hödüklük gösterisinden başka bir şey değil.
La boxe des Zhao est nulle!
Bugün İspanya büyük bir fahişe mekanından başka bir şey değil.
Aujourd'hui, l'Espagne est devenue un gros bordel.
Başka bir şey değil- -
Je suis...
Aradığınız mutluluk... yaşayan bir ölüden başka bir şey değil!
Le bonheur que vous cherchez n'est plus qu'un cadavre, rien d'autre!
Açıkçası, ona göre, Sarah bir dosya numarasından başka bir şey değil.
Soyons réaliste, pour lui Sarah n'est qu'une affaire de plus.
Bu lanet olası kibir işte, başka bir şey değil.
C'est de l'arrogance, rien de plus, bon sang.
Senin hislerinden başka bir şey değil.
Tu ne ressens rien d'autre.
Bu yeni McCartisizm, başka bir şey değil!
C'est du néo-macCarthisme, voilà ce que c'est.
Ve hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için lafları ve Vic'in sizi beslediği saçmalıktan başka bir şey değil.
Ses discours "un pour tous, tous pour un", c'est des conneries.
İstismardan başka bir şey değil.
Avec tous les coups qu'il reçoit.
Burada bulunmamın sebebi, o silahtan başka bir şey değil.
Je suis là uniquement à cause de ce revolver.
Bu iş zaman kaybından başka bir şey değil.
C'est une perte de temps.
Russell, o... o banyo dışındaki bir insandı, at ya da geyik ya başka bir şey değil.
Russell, c'était... c'était une personne qui était à l'extérieur de la salle de bain, pas un cheval ou une biche ou je ne sais quoi.
Tesadüf, başka bir şey değil.
Une coïncidence et rien d'autre.
Bence çok etkili olabilir. Saçmalıktan başka bir şey değil.
- C'est des conneries!
Vergi getirisi için limanı satmanıza tahammül edilebilirim. Ama bu yaptığınız, toplumu sömürmekten başka bir şey değil.
C'est une chose de vendre le front de mer pour les impôts, mais là vous enlevez des emplois à ma circonscription.
Biz arkadaşız... başka bir şey değil.
Nous sommes amis... rien de plus.
Başka bir şey değil...
J'ai pas la TiVo, moi.
Bu bir sıkıntıdan başka bir şey değil.
C'est un désagrément. Rien de plus.
Tembel bilinen her çeşit içkiyle sarhoş olmaya çalışan toy genç sürüsünden başka bir şey değil.
Une gang de gars paresseux et immatures qui se soulent... avec un tas de boissons.
Bütün bu okul, bütün bu olanlar, davranış şekilleri, hepsi, dışarısı için antrenmandan başka bir şey değil.
Vous savez... l'école... leur façon de se comporter, c'est un entraînement pour la rue.
Size söylüyorum ; bu ismin siyahla yazılması, saçmalıktan başka bir şey değil.
Et je dois dire que ce nom sent mauvais.
Başka bir şey değil.
rien autrement.
Ben kokulu bir deneyimin sesiyim... Başka bir şey değil.
Je suis simplement la voix des mauvaises odeurs.
Çünkü her şey için yaşamak uzunca tükenmekten başka bir şey değil.
Parce que vivre pour tout et n'importe quoi est juste une perte de temps.
Tamam. Bu belki de tanrının planı veya başka bir şey değildir. Umurumda değil.
Bon, c'est peut-être pas le "plan de Dieu." Je m'en fiche.
Saat, sadece nabzını ölçüyor başka bir şey değil!
Oh, la montre indique bien ton rythme cardiaque, mais c'est tout.
Bilim, derin bir rüyanın karşısında çöplükten başka bir şey değil.
Face à la complexité des rêves, je pense que la science ne vaut rien.
Yani derinlerden gelen ve sizi parçalara ayırabilecek bu soğukkanlı canavar hakkında bilinçaltımızda yatan bir tiksinme var fakat bu gerçekle alakası olmayan bir efsaneden başka bir şey değil.
Il suscite une vraie phobie depuis toujours, ce monstre à l'œil noir qui surgit de l'abysse et vous taille en pièces, mais c'est un mythe, pas une réalité.
Başka bir şey bulmalısın çünkü komik değil.
Trouvez-vous un but dans la vie, c'est pas drôle.
Yunus raporuna rağmen, değil mi? Silah olmadığını söylemelerine rağmen. Ne kitle imhâ silahı, ne başka bir şey.
Même après que le rapport Duelfer ait affirmé... qu'il n'y avait pas d'armes, pas d'A.D.M., qu'il n'y avait rien, une enquête de l'université du Maryland révèle que 72 % de ses partisans croient toujours
Ve söylediğin başka bir Allahın cezası şey de umurumda değil.
Et je ne veux pas entendre un mot de plus.
O şov sadece para kazanmak içindi, başka bir şey için değil.
J'ai accepté ce rôle juste à cause du fric, rien de plus.
Oyunu oynayacağız, Red, ve sana söylüyorum, günün birinde bugün değil, yarın değil, bu sezon değil muhtemelen gelecek sezon da değil, ama bir gün, sen ve ben uyanacağız ve aniden kazanmanın her şey olduğu başka hiçbir şeyin önemli olmadığı her spordan, her takım gibi olacağız.
Qu'on joue'Red. Et je te jure, un jour, pas aujoÏ... rd hui'pas demain pas cette annà © e'sans doute pas l'annà © e prochaine'mais Ï... n jour, toi et moi on rà ¨ alisera qÏ...'on est comme toÏ... tes les aÏ... tres à © quipes dans tous les sports pour qÏ... i gagner est ce qui compte plus que tout.
Yapabileceğim başka bir şey yoktu. Değil mi?
Je n'avais pas le choix, non?
Bu, her zaman seninle bir şey veya başka değil mi?
Vous avez toujours une excuse.
Hala hayatta olduğumuza göre, başka hiç bir şey umurumda değil.
Du moment qu'on est vivantes, c'est tout ce qui compte.
Sen kanunları çiğnemekten başka bir şey yapamazsın, değil mi?
Vous ne pouvez pas vous empêcher de violer la loi.
Sözcüklerden de derin şeyler vardır dostum, sözcüklerden derin, ama sen bunun hakkında bir şey bilmezsin, çünkü kimsenin yüzeyinden başka yerine bakmazsın değil mi?
En fait, il y a des choses plus profondes que les mots, mon ami, plus profondes que les mots, mais tu... ne peux pas comprendre parce que tu ne regardes jamais au-delà des apparences, n'est-ce pas?
Şu an biz konuşurken Niam'a yükleniyor... - Başka bir şey keşfettim. Dahice olmayan bir şey değil, söylemem gerekirse.
Ça se télécharge dans Niam au moment où nous parlons, mais j'ai découvert quelque chose d'autre, quelque chose de remarquable, je dois dire.
Artık, bir moda deyiminden, çocukların sevişmek ve sosyal hayat sahibi olmak için bir kimlik olarak kullanılmaktan başka bir şey değil.
Now? Become only a declaration of fashion and identity? ..
Sen varken başka hiç bir şey göremiyorum. Aşk kördür, öyle değil mi, Danny?
quand vous êtes devant moi, je ne peux pas voir toute autre chose l'amour est aveugle, est-ce vrai, danny?
Bir şey değil. Başka bir sorununuz olursa da arayın ve Lee'yi isteyin.
En cas de problème rappelez et demandez Lynn...
Başka bir şey söylemedi, değil mi? Benim hakkımda veya... bizim hakkımızda?
Elle n'a rien dit d'autre... sur moi ou... sur nous?
Kahretsin! Kemik çatırtısını andıran seslerden başka bir şey duymak mümkün değil.
On peut presque entendre les os craquer sur ce coup-là.
Ama değiştirmek istediğin başka bir şey yok, değil mi?
Mais tu ne veux rien changer d'autre, n'est-ce pas?
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23