Bir şekilde translate French
40,462 parallel translation
Patlama bir şekilde durumumuzu değiştirmiş olmalı.
L'explosion a du altérer notre état d'une façon ou d'une autre.
Aida'nın eklemeyi ihmal ettiği şey : Çekirdeğin diğer yarısını düzgün bir şekilde yerleştirip geçidin geri kalanını da zamanında oluşturmadığımız sürece işe yaramayacağı.
Ce qu'Aida a oublié de dire, c'est que le cœur est inutilisable tant que l'autre moitié n'est pas correctement en place et que le reste du portail soit prêt à temps.
İnsan duygularını düzgün bir şekilde yansıtmam gerekiyor ve hissetmek için programlandım.
Je dois montrer au mieux les sensations humaines, et j'ai été programmée pour les ressentir.
Şimdi. Hızlıca duş alırsan, son 5 dakikayı farklı bir şekilde değerlendirebilirsin.
Si tu fais vite, on peut faire 5 min d'exercice d'un autre genre.
Ama bu sefer, yani bu noktada, sadece, yani, bir şekilde... orta yolu bulamaz mıyız?
Mais maintenant, on ne pourrait pas... tourner la page?
O zamana kadar da, bu 2 yılımı sessiz, sedasız acısız ve dramadan uzak bir şekilde geçirmek istiyorum.
D'ici là, j'ai l'intention, pendant les deux années à venir, de travailler sans douleur et sans drame.
İklim değişikliğiyle etkin bir şekilde baş etmemiz için ekonomimizin çoğunun fosil yakıtlara bel bağladığını kabul etmeliyiz.
Pour combattre ce problème efficacement, on doit d'abord reconnaître que notre économie est basée sur l'énergie fossile.
Haysiyetli bir şekilde bir göç politikası uygulamaya koyduk.
Nous avons une politique de migration dans la dignité.
İşin bilimsel yönünde, kaçınılmaz bir şekilde felakete doğru sürüklendiğimizi görüyoruz.
Mais il y a un fait scientifique : nous allons inéluctablement vers des problèmes.
Kasımdaki Paris İklim Zirvesi'nde dünya liderleri düzgün bir şekilde ortak paydada buluşursa, daha stabil bir gezegen için küçük de olsa hâlâ bir fırsatımız var.
Si au sommet de Paris sur le climat les dirigeants mondiaux trouvent un accord, on peut espérer une transition vers une planète à nouveau stable.
Sonunda bu sorunla ciddi bir şekilde ilgilenmemize yarayacak bir temel yarattı.
C'est un cadre qui permettra enfin d'attaquer le problème frontalement.
İnsanların, bu kafa karışıklığından veya bir sorunun beraberinde getirdiği ilk belirsizlikten kurtulup, tehdidi gerçekçi bir şekilde kabullenip, bundan kurtulmanın en iyi yolu hakkında bilgilendirilirse harekete geçeceğini düşünüyorum.
Quand le brouillard de confusion se dissipera, les gens verront que le problème est réel, ils prendront la pleine mesure de la menace. Quand ils seront informés des solutions pour la combattre, ils passeront à l'action.
Yani medeni bir şekilde sorgulanma ihtimaliniz... tamamen rafa kalkmış durumda.
Ce qui signifie que l'opportunité de discuter d'un échange civilisé n'est plus possible.
Bir şekilde sende bundan daha fazlası olduğunu biliyordum.
Curieusement je me disais bien que t'étais plus que ça. Plus que quoi?
Yaratıcı bir şekilde yapmışlar.
De façon créative.
Ama başka bir şekilde kutlayabiliriz.
Mais on a l'option n ° 2...
Zor olan duygularını ifade ettin basit ve olgun bir şekilde gençken bunların içimizde..
Vous avez exprimé un sentiment difficile... De manière claire... Avec beaucoup de maturité.
Kanlı canlı bir şekilde seni burada görmek.
En personne pour te voir ainsi, n'est-ce pas?
Hadi gel, Vali Royce'a ulaşalım bir şekilde.
Tâchons de joindre le gouverneur au téléphone.
... kötü olsa da, daha güçlü bir şekilde küllerimizden doğacağız.
... je vous promets que nous nous relèverons, meilleurs et plus forts.
Bence Royce'a, açık ve net bir şekilde...
Il est temps de dire au gouverneur de manière claire que....
Anlayacağın bir şekilde tekrar açıklayayım.
Laissez-moi vous l'expliquez de façon compréhensible.
Farklı bir şey denesek farklı bir şekilde irtibat kursak?
Si j'essayais différemment, en changeant les règles?
Emin olun, Başkan Kirkman, Michigan'daki açmazı barışçıl bir şekilde çözmeye kararlı.
Je peux vous assurer que le président est résolu de voir l'impasse du Michigan se résoudre pacifiquement.
Neden açık ve net bir şekilde sormaya geldiğiniz şeyi sormuyorsunuz Bayan Kirkman?
Pourquoi ne pas me dire directement ce que vous voulez, Mme Kirkman?
Onun bir şekilde suçlu olmasını istedim sırf diğerleri ölürken sağ kaldığı için onu suçlayabilmek adına.
Je voulais qu'il soit coupable pour l'accuser d'être vivant alors que tout le monde est mort!
Cezayir'deki saldırı, plana uygun bir şekilde tamamlansın.
Je voudrais engager l'attaque en Algérie comme prévue.
Ama tuhaf bir şekilde sana yardım etmek bana bu şansı verecektir.
Alors, d'une façon bizarre, t'aider, me donne une autre chance de le faire.
- O yaptı. İkna edici bir şekilde.
De manière convaincante.
Ama onu bir şekilde geliştirmişler.
Mais ils l'ont "améliorés" d'une certaine façon.
Bir şekilde seni hayal kırıklığına uğratmışım gibi geliyor.
J'ai l'impression que... que je te laisse tomber d'une certaine manière.
Yaptığımız her şey bir şekilde sarpa sarıyor.
Tout ce qu'on fait, fout en l'air autre chose.
"Hindenburg" da olan birşey bir şekilde... anne babanı etkiledi.
Quelque chose s'est passé sur le Hindenburg qui a affecté tes parents.
Star Wars'ta stormtrooperlar mükemmel bir şekilde yürür, sivilleri taciz ederken hiç mi "Bu ben olabilirdim" diye düşünmediniz?
Dans Star Wars, quand les stormtroopers marchent en formation parfaite, harcelant les civils, vous ne vous êtes jamais dit, "Ça pourrait être moi?"
Gizli kalmak kaydıyla ama benim bilmem gerekiyor Kurtwell size herhangi bir şekilde şantaj yapabilir mi?
Sur un plan strictement confidentiel, j'ai besoin de savoir : Avez vous donné l'occasion à Kurtwell de vous faire chanter?
İşte bu, başı kesilmiş iki cesetteki yanıklarla mükemmel bir şekilde eşleşiyor.
Et ça correspond parfaitement aux brulures de mes deux corps décapités.
Bir şekilde kendilerini dahil etmeleri gerekiyordu.
Il fallait qu'ils se mouillent. Je pense que,
Sonunda bir şekilde sırları ortaya çıktı.
Finalement, son secret est révélé de toute façon.
Bu işi bir şekilde batırdık ve düzeltememe ihtimalimiz de var.
Je dis juste qu'on bouleverse tout, qu'il y a une chance de non retour, tu vois?
BaşarıIı bir şekilde yakalarsak 24 saat sonra oradayız.
On vous revoit dans 24 heures avec une capture victorieuse.
Ve bu şekilde kaldığından emin olmak için Ajan Hart sizinle burada kalacak ve şeytana uyup bilgisayar başına geçmediğiniz ya da bir şekilde ekibinizle... -... iletişim kurmadığınızdan emin olacak.
Pour être sûr que vous restiez ici, l'Agent Hart restera avec vous pour que vous ne soyez tenté d'utiliser votre ordinateur ou de contacter votre équipe d'aucune façon.
Bu da bizi insanlığı bilinçli şekilde besleyemeyeceğimiz bir yere götürecek.
On ne sera plus en mesure de nourrir l'humanité.
Muhteşem bir şey bu. Bunu yapmanın yolu bu. Bu şekilde ne olduğunu gerçekten görüyoruz.
Comme ça, on voit vraiment ce qui se passe.
Üç saat boyunca İtalyan Operasına katlanmak zorunda kalmıştım sahte bir şekilde kalbime dokundu...
J'ai assisté à un Opéra de 3h.
Birbirlerini o an için uygun olmayan bir sekilde teselli ediyorlardi.
Ils se réconfortaient avec des signes d'affection déplacés à ce moment-là.
Amanda'ya hiçbir sekilde benzemeyen bir kiz hayal etmek isterseniz, o kiz Meredith olurdu.
Imaginez une fille en tous points différente d'Amanda, ce serait Meredith.
Çok sert bir sekilde elestirdim.
J'ai critiqué ça violemment.
Şu şekilde Başkan'ın Uzaylı Af Yasası'yla National City'ye kayıtlı bir Brevakk var.
Justement, un seul Brevakk s'est enregistré à Natinonal City après le décret d'amnistie des aliens de la Présidente.
Benimkinden daha hızlı bir şekilde.
Plus rapidement que moi.
Ayrıntılı şekilde bir açıklama istiyorum.
Je vais avoir besoin d'explications.
Utanmak istemiyorum. Öyleyse sakın bir daha o şekilde selam verme.
Alors ne dit plus jamais "salut" comme ça.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir saniye 1866
bir saat sonra 47
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir saniye 1866
bir saat sonra 47
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17