Doğrudur translate French
2,165 parallel translation
- Ed ne diyorsa doğrudur.
Ed dit ce qu'il pense.
Kusursuz bir dünyada görev yapmıyorum, doğrudur.
Je ne suis pas dans un monde parfait.
Doğrudur. Palmetta Bay'daki mi?
Oui, à Palmetto Bay.
Bana daha çok Kris Kristofferson gibi gelmişti ama evet, doğrudur.
J'aurais dit Kris Kristofferson, mais oui, c'est vrai.
Belki bazı insanların ölmeyi hak ettiği doğrudur. Ama ben polisim. Bu sıçtığımın kararını ben vermem.
Certains méritent peut-être de mourir, mais je suis flic et ça ne dépend pas de moi.
Belki de doğrudur. Birlikten kuvvet doğarmış cidden.
C'est peut-être vrai que les paires survivent mieux dans la nature.
- Bu ikisi aynı taraftaysa muhtemelen doğrudur.
Aller, Percy. Si elles disent la même chose, c'est que c'est vrai.
- Doğrudur. Danny, bu insanlar atış talimleri için görgü tanıklarını kullanıyor, tamam mı?
Danny, ces gens tirent sur tout ce qui bouge.
- Son zamanlarda onları anlamakta güçlük çekiyorum. - Doğrudur.
Dernièrement, j'ai beaucoup de mal à les comprendre.
Doğrudur, yapacak çok şey var ama hazırlanmamız için de dokuz ayımız var.
C'est vrai, on a beaucoup à faire, mais on a 9 mois pour se préparer.
Doğrudur.
- Laisse tomber!
O dediyse doğrudur, çünkü o bir çiçekçi.
S'il l'a dit, ça doit être vrai, parce qu'il est fleuriste.
Doğrudur.
C'est vrai.
Bu beni rahatsız ediyor çünkü ben sizi seviyorum, annenizi seviyorum ve bu doğrudur.
Ça me rend malade, car je vous aime et j'aime votre maman, et c'est la vérité.
Sorun yok, Mr. Kaiser. Bilgiler doğrudur.
C'est extrême, M. Kaiser, mais factuel.
Herhalde doğrudur.
C'est sans doute vrai.
Doğrudur.
Sincère.
Birinin kendine has yöntemleri olması ve bir diğerinin bağımlı olmayı öğrenmesi doğrudur.
J'étais le seul enfant. J'avais douze ans...
Evet, doğrudur efendim.
C'est exact.
- Yani silahları size getirdi nereye saklayacağınızı gösterdi ve isteğiniz dışında silahları saklamaya mı zorladı? Doğrudur.
Il les a apportées, vous a montré où les cacher et vous a obligé à les dissimuler contre votre gré?
Doğru olan doğrudur adamım.
Il faut rester juste.
Doğrudur. Bazı kadınlar iyi bir eşcinselin kıymetini bilmez.
Ouais, y a des femmes qui aiment pas ça.
George'un dayandığı ilke-ki doğrudur -... kendisini güldüren ve kendi kalbine hitap eden... ölçütler kullanmasıydı.
L'existence est marrante à cause de notre temporalité. On se balade, on se sent roi, empereur, mais on meurt, vite fait bien fait.
Söyleyeceklerim kelimesi kelimesine doğrudur daha önce orgazm olmadım, bu yüzden boşalmadım da.
Il faut que tu saches un truc. Je n'ai jamais atteint l'orgasme, alors pas de prise de tète.
Belki de hakkında söylenenler doğrudur.
Ils ont peut-être raison, ceux qui parlent contre toi.
Ve eve bir buçukta geldiğimi söylüyorsa, doğrudur.
S'il dit que je suis revenu à 13h30, alors c'est vrai.
Büyük ihtimalle doğrudur.
C'est très possible.
Doğrudur.
Ouais.
Doğrudur.
Et comment!
Doğrudur, güzel isim.
Certain. C'est un nom super.
Evet, efendim, doğrudur.
Oui, monsieur, c'est exact.
Umarım doğrudur.
J'espère que c'est vrai.
Doğrudur ama ben yere sağlam basarım.
Oui, mais je suis elance.
Ben, Karen Brown, Teksas Hemşireler Birliği Bölge 5, resmen yemin ederim ki söylediğim rakam doğrudur.
Je, soussignée Karen Brown, présidente de l'Association des infirmières du Texas, jure que les informations que je viens de donner sont exactes.
- Evet, doğrudur bey'fendi.
C'est exact.
Yardımcılar çok para istiyor. - Doğrudur.
Les super gars coûtent cher.
Doğrudur.
Exact.
Doğrudur, efendim ancak araba ve banka soygunlarından geçen yıl 6.5 milyon dolar ele geçirdik ve bizim bütçemiz iki milyon dolar.
C'est exact, monsieur, mais les butins retrouvés l'an dernier totalisent plus de 6,5 millions. Notre budget n'est que de 2 millions.
İçlerinden birisi doğrudur dedim.
- L'un devait être le bon.
Doğrudur.
Je dirais que c'est ça.
- Evet, komutanım. - Doğrudur, komutanım.
Affirmatif, chef!
Doğrudur, sekiz yıldır Lockhart / Gardner gibi insanların karşısında ve buna benzer grup davalarını bozmak için çalıştım ve gayet iyi para kazandım.
Il est vrai que pendant huit ans, j'ai plaidé contre des cabinet tel que Lockhart / Gardner et tout fait pour détruire de actions comme celle-ci, et j'étais payer grassement pour ça.
- Doğrudur, Sayın Hâkim.
Canning?
- Doğrudur, Sayın Hâkim. Tek fark, Bay Canning, bu belgeyi Hedge fonu şirketine göstererek gizliliğini kendi zedeledi.
c'est exact, votre honneur, sauf que Mr Canning n'a pas respecter ceci en montrant ce document a une partie civile.
Belki de bu yer hakkında söyledikleri doğrudur.
La rumeur doit être fondée.
Aslında tam tersi doğrudur.
- C'est même le contraire.
Bu, bazı dönemler için doğrudur.
Musée du Louvre C'est vrai pour certaines périodes.
Doğrudur.
c'est vrai.
Zarafet, doğrudur. Ama İngilizce?
Je suis d'accord.
Doğrudur.
C'est exact.
Evet, sanırım, doğrudur.
Oui, je le pense, c'est vrai.
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187