Doğru olmaz translate French
668 parallel translation
Onu sana tanıştırmam doğru olmaz o kendisini sana tanıtacak.
Vous comprenez que, bien sûr, ce ne serait pas correct, techniquement, de vous présenter. Il se présentera lui-même à vous.
Hem, baban söylediğinin yarısı kadar bile zengin olsa... kızgın bir çocuğun uydurduğu bir hikâye uğruna... iki haftalık bereketli bir avı riske etmek hiç doğru olmaz.
Même si ton père est la moitié de ce que tu dis, on perdrait pas deux semaines de pêche pour un gamin naufragé.
Bu doğru olmaz. Beni yanlış anladın.
Vous allez rentrer seule.
- Bu şekilde değerlendirmek doğru olmaz.
Formulation peu flatteuse.
Cevap ver! - İsim vermek doğru olmaz ama.
Je ne citerai personne!
Beyaz bayrak taşıyan bir adamı vurmak doğru olmaz, Mike.
On tire pas sur un homme avec un drapeau blanc.
Anne, Elwood dayımı yanında akrabası olmadan hastaneye yatırmak doğru olmaz.
Maman, on ne peut pas interner oncle Elwood... sans que l'un de ses parents soit présent.
Onu satmak doğru olmaz.
Ça serait pas correct de le vendre.
Şimdi gitmeniz doğru olmaz.
Vous ne devriez pas partir maintenant.
O halde, kişinin... şikayet etmesi doğru olmaz mı?
Dans ce cas, on peut donc porter plainte, c'est bien ça?
Elbette az kanıtla hüküm vermek doğru olmaz, fakat...
Je ne jugerai pas sans preuves, mais...
Bence doğru olmaz Sezar'ın bunca sevdiği Marcus Antonius'un ondan sonra yaşaması.
Pour moi, Antoine, si aimé de César, ne doit pas lui survivre.
Sabırlı olun dostlarım, okumam doğru olmaz.
Patience, amis! Ce n'est pas à moi de le lire.
- Doğru olmaz derim ben. - Neden?
- Je ne le crois pas.
- Burada karar vermesi doğru olmaz.
- II n'a pas à décider sur le champ.
Bu doğru olmaz.
Pas du tout!
- Bu doğru olmaz. - Anlamsız olurdu.
- C'est ridicule et fou
Benim herkesle aynı yüzdeyi almam doğru olmaz.
C'est presque anormal, que j'aie autant que les autres.
Onunla sadece söz verdiğin için evlenirsen eğer, mecbur olduğun için evleniyor olacaksın ve bu doğru olmaz.
Si tu te considères comme engagé... Elle pensera que tu l'épouses par devoir.
Bunu yapmam doğru olmaz. Ama izin vereceğim.
Je n'ai pas le droit, je devrais demander la permission.
Bu doğru olmaz. Belki izliyordur.
Il guette peut-être.
Tek başına bir çiftlikte çalışman hiç doğru olmaz.
C'est pas normal que tu travailles seul à la ferme.
Erken konuşmak doğru olmaz ama aşırı hassas biri gibi.
Ça ne se voit pas tout de suite, mais il est très sensible.
Herneyse. Zamanlamam doğru olmaz.
Ce n'est pas le moment.
Bu doğru değil... doğru olmaz.
C'est injuste!
Etik olarak benim bir görüş bildirmem doğru olmaz.
Etant donné ma position, l'éthique m'interdit de donner mon opinion.
Hayır bu doğru olmaz.
Non, surtout pas.
Bu haberlerden bahsetmek doğru olmaz.
Ce que disent les journaux est faux!
Yani Maymun'cuğu tuvalete atmam doğru olmaz.
C'est pas juste de balancer Ape dans la cuvette des W-C.
Bence bu doğru olmaz.
Je ne crois pas que ce soit une bonne idée.
İnanın bana Matmazel bunu yapmamız hiç doğru olmaz.
- Franchement mademoiselle... Je crois que je ne devrais pas.
Bununla birlikte devam etmem doğru olmaz fakat... eğer gerçekten istiyorsan devam edebilirim.
D'ailleurs, ce ne serait pas correct de continuer. Mais si tu y tiens, je peux continuer.
Onları ortalıkta bırakmanız doğru olmaz, değil mi?
Vous ne devriez pas les laisser ici.
Bütün sorumluluğu sadece Gosuke'ye yüklemek doğru olmaz.
Ce n'est pas juste de tout mettre sur le dos de Gosuke.
Bir hatadan dolayı bütün programı mahkum etmek doğru olmaz.
Ce n'est pas juste de condamner tout le programme pour un dérapage.
Hemen açıklamak doğru olmaz. Tamam.
Il ne faut pas tout dévoiler dès le début.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Mais dans le Nord, c'était dur. Il faisait froid.
-... doğru mu? - Sana bir şey olmaz.
Je suis sans inquiétude pour toi.
Evet, doğru. Ama yakalanma olasılığın o kadar yüksek olmaz.
J'aurai moins de chances de me faire choper.
- Çünkü bu doğru olmaz.
Je ne veux pas.
- Olmaz. Buradan doğru annene gidiyoruz. Yangın merdiveninden falan çıkmayacağız.
Non, on va directement voir ta mère, pas par l'issue de secours.
- Ama kadını olmayan bir ev olur mu? - Olmaz, doğru.
Mais qu'est-ce qu'un foyer sans femme?
Evet doğru, kadınsız ev olmaz.
C'est bien vrai, pas de foyer sans femme!
Efendim, gittikleri yöne doğru pozisyon alsak daha iyi olmaz mı?
Mon général, ne devrait-on pas se déplacer en même temps qu'eux?
Anlıyorum, ama bir yabancı ile dans etmesi doğru olmaz değil mi?
Ce serait incorrect qu'elle danse avec un inconnu.
- Parayı tutmamız hiç doğru olmaz.
Mais garder l'argent serait mal.
Sizi orduya alamam. Bu sizin için dogru olmaz.
Je ne peux pas vous laisser vous engager.
Adlarını söylemek doğru olmaz.
C'est parti.
Korkarım, bu elbiseleri değiştirmek için çıkarttığında, seni seyretmemiz çok doğru birşey olmaz.
J'avais peur qu'une fois que tu aurais quitté ta belle robe tu n'aies plus si belle allure.
Doğru, hiç belli olmaz.
Non, on ne sait jamais.
Hayır, Lon, doğru bir hareket olmaz.
Ce ne serait pas bien.
olmaz 3739
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu söylüyorsun 24