Doğrusunu isterseniz translate French
90 parallel translation
Doğrusunu isterseniz, heyecanlıymış da.
II ne faut pas vous énerver comme ça.
- Hayır, doğrusunu isterseniz olmadım.
Avez vous été amoureux, monsieur Gordon?
Doğrusunu isterseniz, ben de size bakıyordum.
Pour être sincère, je vous regardais moi aussi.
Doğrusunu isterseniz, her zaman deliydi.
Elle l'a toujours été!
Doğrusunu isterseniz pek şansınız yok.
Vous savez, vous avez peu de chances d'être élu.
Doğrusunu isterseniz sizin gibi sersemlerin... bu tür şikayetlerle doğrudan bize gelmesini büyük takdirle karşılıyoruz.
La Section Civile s'occupe de ces cas...
Doğrusunu isterseniz binişinizi gördüm.
Du reste, je vous ai vue monter.
Farklı bir ortam. - Doğrusunu isterseniz...
J'ai fait du cinéma et en fait...
Ama daha doğrusunu isterseniz, Sezar'ı görmek ve şerefine bayram etmek için bıraktık işleri bugün.
À la vérité, nous chômons pour fêter César - et son triomphe.
Hayır, doğrusunu isterseniz yok.
Non.
Doğrusunu isterseniz, hayatı mesleğiydi.
- En fait, vivre était son occupation.
Doğrusunu isterseniz, pek de fena değildim hani.
En fait. j'étais plutôt bonne.
Şey, soyunma odasında, doğrusunu isterseniz.
Eh bien, dans un vestiaire, pour être honnête.
İşin doğrusunu isterseniz ben de kalmak isterim. - İtirazınız yoksa?
J'aimerais rester aussi, si vous êtes d'accord.
Doğrusunu isterseniz sürdürebildiğim yaşam tarzı beni mutlu ediyor.
Mais pour être honnête, mon existence me convient.
Doğrusunu isterseniz, tekrar görmek istemediğim tek kişi sizdiniz Bay Doyle.
Franchement, vous êtes la dernière personne que j'avais envie de revoir.
Doğrusunu isterseniz, sıklıkla bu tapınağa sunulan sadakat, diğerinde tütsü yakmaktan bile daha ateşlidir.
Souvent il est vrai que l'hommage rendu ŕ ce temple est plus ardent que l'encens brűlé pour l'autre.
Doğrusunu isterseniz...
Et je vous en prie...
Doğrusunu isterseniz, ben ben kızım konusunda oldukça endişeliyim.
Franchement, je... Je m'inquiète beaucoup pour ma fille.
Doğrusunu isterseniz kendi ülkemden sıkıldım, bıktım.
A vrai dire, j'en ai par-dessus la tête de mon pays.
Şey, doğrusunu isterseniz Bay Başkan Yardımcısı her şey MacGyver yaptı. Ben sadece pilottum.
Pour vous dire la vérité, je ne suis que le pilote.
Doğrusunu isterseniz, oy verenler ekonomik büyümenin nasıl..
Vous exagérez.
Doğrusunu isterseniz, bilmiyorum.
A vrai dire, je ne sais pas.
Emir kullarım arasında görmek istemem sizi. Doğrusunu isterseniz, korkunç kullar sarmış çevremi.
Je ne vous confondrai pas avec le reste de mes gens, car, en toute franchise, je suis fort mal servi.
New York'un mütevazi bir semtinde büyüdüm ve... doğrusunu isterseniz, daha önce uçağa hiç binmemiştim.
Je suis d'origine modeste... Je n'avais jamais pris l'avion avant d'entrer dans l'Air Force.
Doğrusunu isterseniz daha önce kimseyi öldürmemiştim.
Je n'avais jamais tué personne...
Doğrusunu isterseniz... Yapabilirim.
Vous avez tout à fait raison.
Doğrusunu isterseniz Alfred.
En fait, je cherche Alfred Pennyworth.
Doğrusunu isterseniz, bakım akışını ölçmek zor.
Il est difficile d'évaluer la continuité des soins.
Doğrusunu isterseniz ben kahramanlara inanmıyordum.
je n'étais pas sûre de croire encore aux héros.
Evet, doğrusunu isterseniz kırıldım.
Ouais, en fait, oui.
Doğrusunu isterseniz tatiller bana hiçbir zaman yaramadı.
A dire vrai, je n'ai jamais été très fêtes de Noël.
Doğrusunu isterseniz, bunu gerçekten de düşünmüştüm.
En fait oui, j'y ai pensé.
Doğrusunu isterseniz öyleydi... Fen ve İspanyolca hariç.
Justement, oui, sauf en sciences et en espagnol.
Doğrusunu isterseniz evet.
Effectivement, ces derniers temps, oui.
Doğrusunu isterseniz, yangın her şeyimizi aldı.
Pour être franc, un incendie a tout ravagé.
Doğrusunu isterseniz, bu olayda amacın soygun olduğundan emin değiliz.
Nous ne sommes pas sûrs que le vol soit le mobile.
Doğrusunu isterseniz, ev satıldı.
En fait, la maison est vendue.
Evet, doğrusunu isterseniz bizimle önce konuşmuştunuz.
Oui, en réalité, on vous appelé tout à l'heure. Allô?
Doğrusunu isterseniz bayım, bazen pek emin olamıyorum.
Honnêtement, colonel, parfois je n'en suis pas sûr.
Doğrusunu isterseniz, müşterim hâlâ o mektupları almak istiyor.
En fait, ma cliente veut toujours acheter ces lettres.
Doğrusunu isterseniz çok şaşırdım.
Pour vous dire la vérité, j'étais surpris.
Sonuçta ajanınız yaralandı. Ama doğrusunu isterseniz, ortada bir tek suçlu var.
Votre agent a été blessé, mais la vérité, c'est qu'il n'y a qu'un homme responsable.
- Doğrusunu isterseniz bir fikrim yok, ama...
- Et qu'est-ce que c'était? - Aucune idée, mais...
Doğrusunu isterseniz, keşke sorunum alkol olsa, diyorum.
J'aimerais que mon problème vienne de l'alcool.
Doğrusunu isterseniz tabii ki.
Franchement, oui.
Doğrusunu isterseniz McMurphy burada yazıldığına göre onların fikri...
Et puis, c'est tout! Très franchement, McMurphy, ce que je vois là,
Ve doğrusunu duymak isterseniz... Benim adımlarımı izleyecek sizin gibi bir kadına da ihtiyacım var.
A vrai dire, j'ai besoin d'une femme comme vous pour me seconder.
1948, işin doğrusunu isterseniz.
De 1948.
Doğrusunu isterseniz, var.
Oui.
- Doğrusunu isterseniz kliniğiniz umrumda değil.
Honnêtement, je me fous de votre établissement.
isterseniz 150
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğruyu söyle 121
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğruyu söyle 121
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315