English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ I ] / Ic

Ic translate French

20,338 parallel translation
İç Güvenlik'ten Ajan Wickham.
Agent Wickham, Sécurité Intérieure.
Justin Kim 22 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir suça iştirak etti. Ölenlerin dördü İç Güvenlik çalışanıydı.
Justin Kim a participé à un acte terroriste qui a causé la mort de 22 personnes, dont 4 membres des gardes de la défense nationale.
Annem de iç mimar.
Ma mère est décoratrice d'intérieur.
İç çamaşırının altındakini kontrol etmek 45 dakikalık yürüyüşe bedelmiş.
Un petit "coup d'oeil" vaut 45 minutes d'exercice!
Neden yatırım bankalarını ve çit fonlarını iç ticaretten dolayı takip etmiyorsunuz?
Pourquoi ne pas poursuivre les banques d'investissement et les fonds spéculatifs pour délit d'initié?
Bu Kemlot Biyokimyasalları üzerinde yaptığımız iç denetim.
C'est notre audit interne sur Kemlot Biochemical.
Kraliçe Kwenthrith iç yavaş yüzünden iyice zayıfladı.
La reine Kwenthrith a été affectée par les guerres civiles.
Bir şeyler iç.
Prends un verre.
Yine de asıl endişemiz hipodermi. İç kanama olma ihtimali var.
Mais son principal souci, c'est l'hypothermie.
Şehrin en büyük iki suç baronunu yakalıyorum, neredeyse öldürülüyorum İç İşleri ve federaller suçu üzerime yıkmaya çalışıyor sen de bana çeneni kapalı tut diyorsun.
J'arrête les deux plus gros bandits de la ville, je manque de me faire tuer, j'ai l'IAB et le FBI sur le dos, et tu me dis de me taire?
İç İşleri Dedektifi Joseph Soriano.
{ \ pos ( 192,250 ) } INSPECTEUR, AFFAIRES INTERNES
İç İşleri ve Federaller sorgu odasında anamı ağlattı.
On m'a percuté, tiré dessus, l'IAB et le FBI m'ont cuisiné.
- İç İşleri dosyanızı kapatıyor.
- Oui? L'IAB ferme votre dossier.
Hiç iç çekmeyin.
- Et ne soupirez pas!
İç Güvenlik NYPD'yle birlikte ortak bir operasyon mu yürütüyor?
La Sécurité Intérieure en opération avec le NYPD?
Otur şöyle, biranı iç.
Assieds-toi. Bois ta bière.
O zaman bir bira iç.
Prends une bière, alors.
Haydi Gloria, bir bira iç.
Allez, Gloria. Prends une bière.
İç şunu.
Bois.
İlk ayakların çarpmasaymış iç organların betona çarpmış gibi parçalanırmış.
Si vous n'aviez pas eu les pieds en avant, vous vous seriez écrasée comme sur du bitume.
Peki ya iç dünyan?
Et en profondeur?
Biraz da su iç.
Et voilà de l'eau.
İç bakalım.
Prends un verre.
- Nasıl gidiyor? Otur. Bir içki iç.
Venez boire un verre.
Bir şeyler iç.
Bois.
- Dua edelim de İç güvenlik onu bulsun.
Espérons que Homeland l'a récupéré.
İç Güvenlik tüm gücüyle buraya geliyor. Geldiklerinde onlara karşı koyamayız.
La Sécurité Intérieure arrive avec toutes ses troupes, et quant ils arriveront, Will ne pourra pas les retenir.
- Evet. İç Güvenlik dün buraya geldi zaten.
Les gardes ont déjà visité cet endroit hier.
Sen gelmeden önce İç Güvenlik bunu buldu.
Les "homeland" ont trouvé ça avant votre arrivée.
Ben İç İşlerinde özel tim isteyip tamirhaneye gideceğim.
Je prends une équipe de Homeland pour aller sur les circuits.
Bu bölgede hemen İç Güvenlik desteğine ihtiyacımız var.
On a besoin d'une unité des homeland sur les lieux maintenant!
Şu halimize bak. 400 dolarlık şarabın yanında iç çekiyoruz.
On a l'air fin, à pleurer dans des bouteilles à 400 dollars.
Bin dolarlık şişeye iç çekmek ister misin?
Préféreriez-vous pleurer dans une bouteille à 1 000 dollars?
İç organlar çok zarar görmüş.
Il y avait une grande quantité de dégât interne.
İç Güvenlik VIP nakliyesi yaparken sürekli aynı adamları kullanıyor.
Les Homeland ont utilisé les mêmes groupes de personne dans le même périmètre à chaque fois qu'un VIP se déplace.
İç Güvenlik komşularınıza sizin başınıza gelecek olan her şeyden bizzat sorumlu olacaklarına dair bilgilendirme yapıyor.
La Sécurité Intérieure parle à vos voisins, leur faisant savoir que si quelque chose arrive à vous et votre famille, tout le monde sera tenu responsable personnellement.
İç Güvenlik bunları oğlunun odasında bulmuş.
La Sécurité Intérieure a trouvé ça dans la chambre de votre fils.
İç bakalım Baskets.
Cul sec, Baskets.
Anne bir dahakine iç çamaşırı giy.
Mets une culotte la prochaine fois maman.
İç çamaşırımı çalamazsın.
- Vraiment? Hé bien, vous ne pouvez voler mes sous vêtements.
İç şunu.
Bois ça.
Al, iç şunu.
Tiens, bois ça.
Şayet unuttuysan, gidip iç de çamaşırının altını kontrol et.
Si tu l'as oublié, va jeter un oeil dans ton caleçon!
Baba, en son ne zaman iç çamaşırını katladın? Ne anlama geliyor?
Pardon?
Sana neyin doğru olduğunu söyleyen iç sesin Tanrı'nın sesidir evladım.
Cette voix intérieure qui te dit ce qui est bien, elle vient de Dieu, mon fils.
Lassa virüsünün üstünde oynanmış hâli. İç organlarını sıvıya çeviren kanamalı bir ateşe sebep oluyor.
Une souche altérée du virus Lassa... causerait une fièvre hémorragique liquéfiant les organes.
Bak baba, eğer seni iç karartıcı bir yere koymasaydım daha fazla ziyaret ederdim.
Écoute papa, je viendrais te rendre visite plus souvent si je ne t'avais pas placé dans un endroit aussi déprimant.
İçlerini sızlatabileceğin, annelik iç güdüsü olan bir kadın Diane, Meredith gibi.
Une femme, quelqu'un de maternel qui peut te faire pleurer... Diane, Meredith.
Ayakta duracak kadar iç.
Bois juste pour tenir.
İç...
Bois.
Pike, Monty'yi iç gözetlemeden sorumlu yaptı.
Pike a chargé Monty de la surveillance interne.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]