English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ N ] / Ne hoş

Ne hoş translate French

6,207 parallel translation
Selam millet, Kanal 6 Sabah Haberleri'ne hoş geldiniz.
Bonjour à tous. Voici les nouvelles du matin.
Ne hoş.
Touché.
Ne hoş. Ne hoş.
Touché.
Ne hoş bir tesadüf.
Quelle coincidence.
- Ne hoş, ne de olsa bizden başka makav yok.
Ça tombe bien, vu que je suis le seul de l'espèce!
- Ay ne hoş. Bu normalde işe yarıyor mu?
Ça marche d'habitude?
Sizi yeniden görmek ne hoş.
Quel plaisir de vous revoir!
KızEvi'ne hoş geldin.
Bienvenue sur Girlhouse.
Ne hoş!
Tant mieux.
- Ne hoş.
Très drôle.
- Ne hoş araba!
C'est une très belle voiture.
Bugün çok egzotik. Ne hoş.
La touche exotique, c'est sympa.
Dominik Cumhuriyeti'ne hoş geldiniz.
Je vous souhaite la bienvenue en RÃ © publique dominicaine.
- Biliyorum. - Düğünümde katiller cirit atarken seni burada dururken görmek ne hoş, Sherlock.
- Content de voir que tu as une touche, Sherlock, à cause de meurtriers hors de contrôle à mon mariage.
- Arkadaşlarını eve getirmen ne hoş!
J'adore quand tu invites tes amis. Arrête.
Xavier, ne hoş bir sürpriz.
- Oh Xavier! Quelle bonne surprise!
Ne hoş elmacık kemikleri.
Quelles jolies pommettes.
Bu ne cüret. Hiç hoş değil.
Comment oses-tu?
Birbirimizle iyi geçinelim derim. Çünkü Lino ortaya çıkmadan o hoş kıçın hiçbir yere gitmeyecek.
Je suggère qu'on s'entende parce que tu ne vas nulle part.
Ne hoş!
Adorable.
Eğer hoş bir şekilde yaşlanmaz ve bakım evinde kocamızın elini tutarken ölmezsek, yerimiz doldurulur.
Si je ne meurs pas en lui tenant la main à la maison de retraite, je serai remplacée.
Mason senden çok hoşlanıyor. Neden onun gibi hoş, komik biriyle çıkmıyorsun ki?
Mason t'apprécie, il est sympa, pourquoi tu ne sors pas avec lui?
- Hoş geldiniz ama burada ne bok aradığınızı bilmek istiyorum.
- On t'accueillerait. Mais que fous-tu ici en ce moment?
Benim için hava hoş, zaten bu konserde çalmak istemiyordum.
D'accord. Je ne voulais pas faire ce spectacle de toute façon.
En hoş yanın ne biliyor musun?
Tu sais ce qui est très cool?
Ne hos!
Comme c'est gentil.
Ne kadar hoş.
Bravo.
- Hoş bulduk. - Ürünü tanıtmaya geçmeden önce bize üç sıradan insanı bu işe iten fikrin ne olduğunu söyler misiniz?
Avant de parler du produit, dites-nous ce qui a incité trois types lambda à monter leur propre affaire?
- Hoş karşılanmama olasıIığın var.
Tu ne seras pas forcément le bienvenu.
En kötü yanı ne biliyor musun? Sen çok hoş birine benziyorsun. Oysa başından beri beni, senin çirkef biri olduğuna inandırmıştı.
Le pire c'est, vous semblez tellement agréable et il m'a fait croire vous étiez le diable.
Bu evde, bize inanmayanı pek hoş karşılayamayız, Brian.
Nous ne tolérons aucun sceptique dans cette maison, Brian.
Onu üniversiteye hoş kızlarla tanışması için göndermedik.
On ne l'a pas fait étudier pour rencontrer des filles.
Pek hoş hissettiğim söylenemez ama Mösyö L'Abbe.
Je ne me sens pas si bien, Monsieur l'Abbé.
Yarın dağıtıcıdan biri hoş bir bahane uyduracak. Ne zaman orospuluğu tutsa hep böyle yapıyorlar zaten.
Demain, quelqu'un de la production vous écrira un gentil mot d'excuse comme ils le font toujours quand elle agit comme ça.
Hoş değil.
Ça ne va pas.
Bir hoş oldu içim ismini okuya okuya...
Ne pensez pas si fort. Mohini va nous entendre!
Çünkü sen korkarsan, siyahiler için bu işin sonu hiç hoş olmayacak.
Si vous avez peur, ça ne finira pas bien pour les Noirs.
Bir kadının kocası hakkında böyle konuşması hoş değil.
Une femme ne devrait pas dire ça de son mari.
Bence çok hoş olur ve...
- Non, ne le soyez pas. Je pense... - Ce sera charmant...
Ona ne kadar hoş göründüğünü söyle.
Euh... Dites-lui qu'elle est ravissante.
Ne hoş.
Sympa.
- İyi, hoş da ; ben güzel değilim.
Bien, bon, c'est très bien. Mais je ne suis pas belle. Hé, Gus.
- Ne kadar hoş.
- C'est gentil.
Bu çok hoş ama bilmen lazım, bizburada yeni bir şov arayışında değiliz.
C'est vraiment gentil, mais pour info, on ne cherche pas à faire d'autres show ici.
Maypole'de bir gece ne kadar hoş olurdu değil mi?
Pas profiter d'une nuit sur le mât, alors?
Ne anlama geldiğini bilmiyorum adamım man, çünkü anlattığım bir rüya. Çok hoş görünüyorsun o kadar hoş ki akıllara zarar.
Je ne sais même pas ce que ça veut dire, parce que je t'ai dit que dans ce rêve tu étais si mignon et ça faisait mal mais c'était si bon.
Stuart, istediğini yapabilirsin. Bana göre hava hoş.
Tu peux faire ce que tu veux, ça ne me gêne pas.
Ne yazık ki böyle özel etkinliklerde yabancılar pek hoş karşılanmıyor.
Les étrangers ne sont pas les bienvenus à ce genre d'affaires.
Neden geldiğinizi sormadım ama hoş geldiniz.
Je ne vous ai pas conviés ici, mais vous êtes les bienvenus.
Bizi köleleri yapmayı amaçlayanlara onların burada artık hoş görülmediğini söyleme vaktimiz geldi.
L'heure est venue pour nous de dire à ceux qui veulent faire de nous des esclaves qu'il ne sont plus le bienvenue ici.
Kaptan Flint'ten duyduklarımın yarısı doğruysa ihanetini hoş karşılamayacaktır.
Si la moitié de ce que j'ai entendu à propos du Capitaine Flint est vrai, il ne se laissera pas faire tranquillement.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]