Pek iyi değil translate French
2,187 parallel translation
Normalde onu Izzie vazgeçirirdi ama o kanser ve zihinsel olarak da pek iyi değil. Bu yüzden onu durdurması gereken benim.
Normalement, Izzie le raisonnerait, mais elle a un cancer, et mentalement, elle n'a pas la forme, donc c'est à moi de l'arrêter.
- Çocuklarla aran pek iyi değil.
- T'es pas doué avec les enfants.
- Nasıldı? - Pek iyi değil.
- Comment ça s'est passé?
Aslında pek iyi değil.
Il y a aussi des bas.
- Pek iyi değil
- Euh, pas bien.
Pek iyi değil.
Pas bonne.
Pek iyi değil. Biraz yani.
Elles ont baissé.
Pek iyi değil.
Pas bien.
Kitty... Haberler pek iyi değil.
Kitty, ce n'est pas une bonne nouvelle.
Zaman yolculuklarım son zamanlarda pek iyi değil.
Mes voyages dans le temps ne sont pas terribles.
Ama arabam pek iyi değil.
Ma voiture, pas vraiment.
Aslında bugünlerde sandalyelerle aram pek iyi değil. Sanırım ayakta duracağım.
En fait... je n'aime plus beaucoup les chaises, je vais rester debout.
Pardon, İngilizcem pek iyi değil.
Pardon, je parle pas très bien votre langue.
Pek iyi değil, ekonomik durum kötü sinyal veriyor...
Pas très bien. La crise est passée par là.
Pek iyi değil.
Pas très bien.
Bu pek iyi değil.
Ce n'est pas suffisant.
Bugün pek iyi değil.
Aujourd'hui c'est plutôt médiocre.
Durumu pek iyi değil.
Elle ne va pas très bien.
Ve işin doğrusu, o günden beri de pek iyi değil.
La vérité, c'est qu'il ne va pas très bien.
Dün gece annem aradı ve şey, aramız pek iyi değil gerçekten.
Ma mère a appelé hier soir. On n'a plus vraiment de relation.
- Durumu pek iyi değil. - Anladım.
Il se sent pas très bien.
Ona beraber söylemek sanırım pek iyi gitmedi, değil mi?
{ \ pos ( 192,235 ) } C'était si dur d'attendre qu'on le lui dise ensemble?
İyi giyimli, dikkat çekmesi pek mümkün değil.
Bien habillé, peut-être vaseux.
Çok sevinirim ama bu gece gerçekten de pek iyi bir zaman değil.
Je serais ravi de vous aider mais ce soir n'est pas vraiment... Optimal.
Şimdi pek iyi bir zaman değil.
C'est vraiment pas le moment.
Şairliğin açısından ödlek olmak pek iyi bir şey değil.
Tu sais, ça nuit à ta poésie d'être aussi lâche.
Yani, durum pek de iyi değil.
Donc, c'est pas génial.
Erin için endişeleniyorum çünkü pek iyi bir çalışan değil. Daha ne kadar burada kalabilir bilmiyorum.
J'ai peur pour Erin, elle n'est pas très professionnelle.
NYÜ'daki tek arkadaşımı görmezden gelmek pek de iyi bir fikir değil. Kayıtlara geçsin Dan, bence orada arkadaş sorunu yaşamayacaksın.
Tu sais, je pense vraiment que tu n'auras aucun mal à te faire des amis.
Aslında şu an pek iyi bir zaman değil, misafirim var.
En fait, ce n'est pas le moment idéal. J'ai de la compagnie.
Sağlığı şu aralar pek de iyi değil. Duydun mu?
- Ce n'est pas un film d'action.
Yani, bir söz verip tutmamak, bağış toplamak için pek iyi bir yol değil.
Je veux dire, comment collecter des fonds si vous promettez une chose et en faites une autre?
Brothers Sisters Sezon 4, Bölüm 2 Sana söylemiştim, rakamlar pek iyi değil.
Les chiffres ne sont pas bons.
Bu pek de iyi birşey değil bazen.
Ça n'a pas rendu les choses plus faciles.
Pek iyi hissetirmiyor, değil mi?
C'est pas sympa, hein?
DXM'in yüksek hacim ve konsantrasyonu pek iyi bir fikir değil.
Des volumes et concentrations importantes de DXM,
Pek de iyi bir insan değil.
- Et que tu l'as lu.
- Pek de iyi değil.
Mark a appelé.
Eğer söyleseydik, bu pek de iyi bir adam kaçırma olmazdı, değil mi?
- Si je te le dis, ça serait plus un bon enlèvement.
Pek iyi durumda değil.
Il va mal. Je suis inquiet.
Eski asker arkadaşım pek iyi durumda değil.
Mon camarade va mal.
Dinleyin, şu an pek de iyi zamanlama değil.
Écoutez... Maintenant ça va être difficile.
İş iyi. Pek ilginç değil.
Je dois savoir si tu as parlé à quelqu'un.
Tamam, Joe Turner'ın annesi için pek de iyi bir şey değil ama bu ne anlama geliyor?
Désolée pour elle, mais ça veut dire quoi?
- Pek de iyi değil.
- Pas bonne.
Pek başarılı değil ama yırtıcıların onu asit püskürten bir böcek sanmalarına yetecek kadar iyi.
Grâce à cette imitation, les prédateurs le croient armé lui aussi d'acide formique.
- Pek iyi bir kulüp değil.
- Pas un bon.
Pek değil. Şişman bir adamın bacadan inme hikâyesinden daha iyi bir şey bulmalıydın.
Une histoire de type obèse qui descend par la cheminée?
Bugün bunun için pek iyi bir gün değil.
Ce n'est pas un bon jour pour ça.
Sıradan insanlar konusunda pek iyi düşünmüyorsunuz değil mi, Lord Melbourne?
N'est-ce pas, Lord Melbourne?
Benim hakkımda pek iyi düşüncelere sahip değil, biliyorum.
Il ne pense pas la même chose de moi.
pek iyi değilim 34
pek iyi hissetmiyorum 34
pek iyi görünmüyorsun 47
pek iyi görünmüyor 18
iyi değilim 99
iyi değil 246
iyi değil mi 63
iyi değil misin 27
iyi değilsin 46
iyi değildi 25
pek iyi hissetmiyorum 34
pek iyi görünmüyorsun 47
pek iyi görünmüyor 18
iyi değilim 99
iyi değil 246
iyi değil mi 63
iyi değil misin 27
iyi değilsin 46
iyi değildi 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66