Senin translate French
352,937 parallel translation
Senin bana söylediğin gibi.
Comme tu viens de faire.
Senin de bildiğin o seferde olmuş.
C'était au moment où tu le savais.
Sonra senin için endişelenmeye başladım, bu sefer daha da sinirlendim.
Et je me suis mise à m'inquiéter pour toi, ce qui m'a mise encore plus en colère.
Onlar için değil, senin için tadını kaçırmak istedim.
Je voulais pas gâcher leur plaisir, mais le tien.
Senin adına sevindim.
Je suis ravi pour toi.
Onun için değil, senin için tadını kaçırmak istedim.
Je voulais pas gâcher son plaisir, mais le tien.
Dale senin çiftliğe gelmiş.
Dale a dit qu'il était passé à ton ranch.
Senin cinsel eğitim dersine girmiştim.
Je t'ai donné des cours d'éducation sexuelle.
Colt'la senin de vaktiniz gelecek, bir o kadar da özel olacak.
Ça viendra pour Colt et toi, et ça sera tout aussi unique.
Horoz'a boğa seçme konusunda bildiği her şeyi senin öğrettiğin aklıma geldi.
Je viens de réaliser que tu avais appris à Rooster comment choisir un taureau.
Evet, senin ev versiyonun gibi.
Oui, un peu comme ta vie.
Artık senin değil, annemin av kulübesi.
Ce n'est plus ton chalet, mais celui de maman.
Benden söylemesi, anahtar verirsen barı senin yerine açabilirim.
Je dis juste que si tu me donnes une clé, je peux ouvrir le bar pour toi.
İyi olmayan, senin reflekslerin, gözlerin ve ezip geçtiğin o kapı.
Contrairement à tes réflexes, ta vue et le portail que tu as défoncé.
Sadece... Senin bunu istediğinden emin olmak istiyorum.
Je veux être sûr que c'est ce que tu veux, toi.
- Senin suçun değil.
- Tu n'y es pour rien.
Aslına bakarsan hepsi senin suçun.
Techniquement, tout est ta faute.
Senin gibi olmak böyle bir şey mi?
Ça fait ça, d'être toi?
Senin adına sevindim.
Je suis content pour toi.
Senin için kolay değil, biliyorum.
Je sais que c'est dur pour toi.
Böyle şeylerin başkalarının başına geldiğini duyarsın ama senin başına geleceği hiç aklına gelmez.
On sait que ce genre de choses arrivent aux autres... sans penser que ça peut nous arriver.
Karar senin ama daha iyisi gelmez.
À vous de voir, mais vous n'en aurez pas de meilleure.
Senin mirasın bu bina değil.
Ce que tu laisses n'est pas dans cet endroit.
Evet, senin, benim, bizim, birlikte.
Oui. Toi, moi, nous, ensemble, quoi.
Bugün ATM'den 20 dolar bile çekemedim ama senin adına sevindim.
J'ai pas pu retirer 20 $ aujourd'hui, mais tant mieux pour toi.
Senin telefonun mu?
C'est ton téléphone?
Seninle binlerce kez oturduğumuz bir yerde oturmuş, senin hep pirzola ve salata söylediğini düşünüyordum.
J'étais assis là où on est allés des milliers de fois, et je repensais au fait que tu commandais toujours le faux-filet et une salade.
Senin Prius arabalı, yoga duruşu yapan, iklim değişimine inanan erkek arkadaşın böyle dans edebilecek mi bakalım?
Tu crois que ton petit copain écolo avec sa Prius et ses positions de yoga pourra danser comme ça?
Senin hikâyen ne?
Parlez-moi de vous.
Ben de üzüldüm ama mahsur kalmamız senin suçun değil.
Je suis déçue, mais t'y peux rien, on était coincés.
Senin altında iki numara mı olayım?
Revenir ici et être ton numéro deux?
Asıl tuhaf olan şu, herif bu gece malafatıyla senin bebeğin kafasına çakacak.
Non, ce qui est bizarre, c'est que plus tard, sa queue cognera la tête de ton bébé.
Senin sabit bir işin olur, ben de nihayet seyahat edebilirim.
Tu auras un boulot stable, et je peux enfin partir d'ici et voyager.
Colt, senin için de aynısını yapardım ama ne işe ne de yaşayacak yere ihtiyacın var.
Colt, je ferais pareil pour toi, mais tu n'as ni besoin d'un boulot ni d'un endroit pour vivre.
Hiç hayvanat bahçesinde kusmuk içinde uyanıp senin mi maymunun mu kustuğunu bilemediğin oldu mu?
Tu t'es déjà réveillé dans un zoo recouvert de vomi ne sachant pas si c'est le tien ou celui d'un singe?
Colt, senin derdin ne be?
T'as un problème, Colt?
Bu çocuğu senin kadar önemsediğime inanıyor musun?
Tu sais que je tiens à cet enfant autant que toi.
- Tıpkı senin yaşadığın gibi.
- Tu as bien ta vie, toi. - D'accord.
Senin gibi annesi varken aksi mümkün mü?
C'est normal, vous êtes sa mère.
Senin burada olmanı beklemiyordum.
J'ignorais que tu serais là.
Ama senin barın değil.
Mais pas le tien.
Hayır, senin adına sevindim.
Non, je suis content pour toi.
Senin neyin var?
Qu'y a-t-il?
Şimdi biz senin için bir şey yapalım.
C'est à notre tour d'aider.
İnanır mısın, ara sıra senin huysuz yüzünü bile görmek isteyeceğim.
Crois-moi, j'aurais besoin de revoir ta vieille pomme grincheuse.
Bu senin suçun değil.
Il les a tous. Ce n'est pas de ta faute.
The Riddler'a senin telefon kılıfından bahsettim. Onları çalmamızı istedi. Böylece onlardan Arkham Tımarhanesi'ne saldırmak için bir tank yapacak.
J'ai parlé de tes téléphones au Sphinx, et il nous a dit de les voler pour pouvoir en faire un tank pour attaquer l'Asile d'Arkham.
Senin de bugün şahit olduğun gibi kelimelerini hayli tesirli sarf ediyorlar.
Et comme tu l'as vu tout à l'heure, ils sont éloquents. Leurs paroles portent.
- Senin adamın olduğu kadar onun da adamı.
Il lui est autant dévoué qu'à vous. C'est vrai.
Senin değerinde 200 adama ihtiyacım var.
Deux cents hommes! Et c'est ce que vous valez.
Ama beni işe aldıran sendin. Senin sözünü dinlerler.
C'est toi qui m'as engagé.
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
senin adın ne 311
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556