English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ç ] / Çıkarın onu

Çıkarın onu translate French

1,535 parallel translation
Çıkarın onu buradan.
Sors-le de là.
Çıkarın Onu!
Sors!
Çıkarın onu buradan.
Vite. Sortons-le d'ici.
Çıkarın onu dışarı!
Sortez le d'ici!
Çıkarın onu buradan!
Tu comprends pas. - Je n'en veux plus! - Il recommencera pas.
Çıkarın onu buradan.
Sortez-le de là.
Çıkarın onu, çıkarın!
Un clandestin!
Çıkarın onu buradan.
Sortez-le d'ici.
Çıkarın onu ofisimden.
Sortez-le de mon bureau.
Çıkarın onu buradan!
Faites-le sortir!
- Çıkarın onu buradan. - Haydi.
- Emmenez-le.
Çıkarın onu buradan!
Emmenez-le!
Çıkarın onu.
Remontez-le.
- Buradan çıkarın onu.
Je veux voir personne ici!
Buradan çıkarın onu!
Faites-le partir d'ici!
Pekala, çıkarın onu.
D'accord, sortez-le.
Belki de kadın ilişkiyi ortaya çıkarınca, birisini onu öldürmesi için kiralamıştır.
Quand elle l'a appris, elle a pu arranger sa mort.
Onu dışarı çıkarın, ben biraz bekleyeceğim.
Sors-le, J'attends.
- Onu buradan çıkarın.
- Sortez-la d'ici.
- Onu burdan çıkarın, derhal çıkarın.
- Sortez-la d'ici, tout de suite.
Önemli olan senin neye inandığın. Eğer onu bırakmazsan kafatasına bir mermi sıkarım.
Ce qui est important, c'est que tu saches que je te tirerai une balle dans la tête si tu ne le laisses pas se relever.
- Onu oradan çıkarın.
- Sortez-la de là. - Allez!
Eğer kalın ve içeri gömülmüş ise belki cımbızımı çıkarıp sonra onu ateşe tutup ısıtmalıyız. Ve bu şekilde mikropları öldürdükten sonra da iğneyi çıkarmalıyız.
Si c'est une tique qui est accrochée à l'intérieur, on prendra ma pince à épiler, on la chauffera au rouge à la flamme, et on cramera la tique, elle lâchera prise et on la sortira.
Art Deco sevdiğini duydum onu dışarı çıkar, duygularını anlat.
Il paraîtï qu'elle aime l'Art Déco. Offre-lui un dîner aux chandelles. Déclare-toi.
Annemi bu işe karıştırma! Onu sen ağlattın!
C'est toi qui la faisais pleurer, pas moi.
Onu şundan çıkar ve kadının içine koy.
Tu l'enlèves de lui... et tu le remets en elle.
Bazen kızımı gezdirmeye çıkarıyorum, onunla konuşuyorum... bir yandan arabasını iterken, bir yandan ona bakıyorum... bazen de arabasından çıkarıp, kucaklayıp uzun uzun bakıyorum... ve düşünüyorum da, benim bu hayattaki yegâne görevim... onu striptiz çubuğundan uzak tutmak.
C'est jamais marrant, ça. Parfois, je me promène avec ma fille, je lui parle, je la regarde dans sa poussette, je la prends dans mes bras, et là, je réalise que mon seul boulot, c'est de l'éloigner de la barre de strip-tease
Sen ve karın işi bırakacak gibisiniz onu canlı tutacak tek şey buydu
C'est comme si savoir que toi et ta femme quittez votre travail était la seule chose qui le retenait en vie.
Bir gün, ansızın onu da avluya çıkarıp otomatik tüfekle başından vuracaklardı.
Un jour, sans prévenir, ils le traîneraient dans la cour, lui aussi, et lui tireraient dans la tête avec un fusil automatique.
- Onu oradan çıkarın.
- Fais-la sortir de là.
Onu hapisten çıkarın ben de, o gece aslında ne olduğunu öğrenmek isteyene söyleyeyim.
Vous le sortez de prison, et je dis la vérité à qui veut l'entendre.
Ölü bir avcının üzerinden çıkarıp aldın onu.
- Tu l'as prise sur un cadavre.
O gece, annem ve babam odama geldi... ve üç gün önce komşunun tavşanının öldüğünü, ölüsünü ormana gömdüklerini... ama bir ruh hastasının onu olduğu yerden çıkarıp yıkadıktan sonra... eski kafesine koyduğunu söylediler.
Ce soir-là, mes parents sont venus dans ma chambre. Le lapin du voisin était mort il y a trois jours, m'ont-ils dit. Ils l'ont enterré dans les bois et de toute évidence, un fou... l'avait déterré, lavé et remis dans sa cage.
Onu burada tutmanızın tek sebebi... bir olaya karışması halinde dava edilmekten korkmanız.
La seule raison pour laquelle vous la gardez, c'est que... vous craignez d'être poursuivis si elle devait passer à l'acte.
Onu buradan çıkarın.
Sortez-le d'ici.
Onu bunu bilmem, dün işe giderken karımın benimle bir derdi yoktu. Ama sizinle bir saat geçirdikten sonra beni tımarhanede yatağa bağlatmak istedi.
Tout ce que je sais, c'est que quand je suis parti travailler hier, ma femme n'avait pas de problème, et après une heure avec vous, elle voulait m'attacher à un lit à barreaux.
Kadın, kostümünü diktiriyormuş Ve Francesca onu orada baştan çıkarıvermiş.
On venait d'apprendre la semaine dernière que ce serait un garçon.
- Çıkarın onu buradan!
- Oui!
Birisi onu bulursa, karınızı öldürdüğünüz ortaya çıkacaktı.
Il prouve que vous l'avez tuée.
Qassam bunu aynada görüp anladı. Silahını çıkarınca onu vurmak zorunda kaldın.
Qassam l'a vu dans son rétroviseur, il a compris que ce n'était pas normal et...
Kafasını pencereye sokmadan önce onu buradan çıkar.
Qu'il sorte ou je le démolis.
Sonra onu aklımızdan çıkarırız.
Et vous n'aurez plus à vous en inquiéter.
Onu buradan çıkarın.
Faites-la sortir d'ici.
- Onu buradan çıkarın.
- Faites-le sortir!
Nehir kenarındaki kumları kazıp çıkarın ve onu oraya koyun.
Pour trouver un grain dans le sable, creuse d'abord et tamise ensuite. Au travail.
Onu yemeğe çıkarırsın ve ona kendini iyi hissettirirsin.
Ce serait cool de l'emmener dîner dehors.
Onu dışarı çıkarın! Bana bir şans verseniz.
Un peu de pitié!
Onu gezintiye çıkarın.
Emmenez-le faire un tour.
Kızın iyi iş çıkarıyor. Shep onu sabah programı yapımcılığına getirdi.
Elle se débrouille très bien.
Onu yukarı çıkarıp yaşam fonksiyonlarını her saat kontrol edin.
Vérifiez ses fonctions vitales toutes les heures.
Tadını çıkar, ona sarıl, onu başından at ve ilerle.
Profites-en, accepte la, débarrasse toi d'elle... et vas-y.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]