Bu olanaksız translate Portuguese
109 parallel translation
Bu olanaksız.
É impossível.
Bu şartlar altında, korkarım bu olanaksız.
Dadas as circunstâncias, receio que tal seja impossível.
Efendim, bu olanaksız?
Isso é impossível.
Üzgünüm, Bayan Parker, fakat bu olanaksız.
Desculpe, Sra. Parker, mas isso é impossível.
Fakat bu olanaksız.
Mas isso é impossível.
Bu olanaksız, Sayın Yargıç.
Isso é impossível, Meritíssimo.
- Bence, korkarım ki bu olanaksız.
- Parece-me impossível.
Bu olanaksız.
Isso é impossível.
- Şaka mı yapıyorsun? Bu olanaksız.
Lmpossível!
- Bu olanaksız.
- Não é possível.
Ama bu olanaksız.
Não compreendo isso.
Hayır, Agrippina, bu olanaksız!
Não, Agripina, isso não é possível.
Ama bu olanaksız.
Isso é impossível.
- Bu olanaksız, adam çıldırmış.
- Isto é impossível, o homem é louco.
Bu olanaksız. Emirleri duydun.
Ê impossível.
Bu olanaksız,... ama jeneratörleri kendi çalıştırdı.
Parece impossível, ela conseguiu ligar os geradores.
Bu olanaksız, değil mi?
Não é possível, pois não?
- Bu olanaksız...
- Não é possível...
Bu olanaksız!
É impossível!
- Hayır, bu olanaksız, Ben...
- Isso é impossível, eu...
Bu olanaksız.
- Impossível.
- Bu olanaksız.
- É impossível.
Onlar bizim yaptığımızı yapamazlar. Bu olanaksız.
- Como é que é possível?
Bu olanaksız.
Isto é de loucos!
Bu olanaksız.
Não é possível.
Açıkçası bu olanaksız görünüyor.
- Acho que parece improvável.
Bir yol bulacağız. Fakat bu olanaksız.
Mas isto é impossível.
Fakat sorun şu ki, bu kompleks sistemin içinde, olanaksız.
Mas a questão é que dentro desse complexo sistema, é impossível.
Madem ki benden daha yakışıklı olanları ezmek, azarlamak ve yönetmek dışında bu dünya zevklerinden tat almam olanaksız, ben de tacı ele geçirme düşünü kendime cennet yaparım.
Assim, visto que não tenho nenhum prazer neste mundo, salvo mandar, controlar, ou superar a pessoas melhores que eu mesmo, farei meu céu ao sonhar com a coroa.
Şimdi imtiyazın süresi doluyor bu kez aynı ayrıcalığı sağlamak neredeyse olanaksız.
- A licença. E esta já está a terminar. E agora, vai ser muito difícil prolongá-la.
Bu hiç de olanaksız değil. Martin, Birleşik Devletler Başkanı.
Não é impensável o Martin vir a ser Presidente dos EUA!
Ancak, Hayatımda büyük bir kişisel trajedi yaşadım. Bu benim daha önce yaşadığım yere dönmemi olanaksız kıldı.
Mas deu-se uma grande tragédia na minha vida que impossibilitou o regresso ao lugar onde morava.
Bu kadar dehşete düşmüş birisini daha önce hiç görmedim veya korku gerilimini serbest bırakmayı olanaksız kılan birisini.
Nunca vi ninguém täo aterrorizado e incapaz de extravasar a tensäo.
Altın, beyler, eritilip yine şekillendirilebilir, ve bu, elmasın tersine, izini sürmeyi olanaksız ve onu en zeki kaçakçılar için de cazip kılar.
Ouro, que é fundido e refundido, assim impossível de identificar, o que o torna, ao contrário dos diamantes, ideal para o contrabando, atraindo os grandes e habilidosos criminosos.
Bu senin insan beynine tedavisi olanaksız bir zarar verebilir.
Podia causar danos irreparáveis para o cérebro humano, Doutor.
Sarhoş sürücü davası olarak, bu basit ama olanaksız.
O caso seria simples, tratando-se de um motorista embriagado, só que tal já não é possível.
Vay, bu telaffuzu olanaksız bir dil.
Isto é uma língua impronunciável.
"... ve bu da ondan istifade etmeyi olanaksız hale getirir. " " Uva'mız, Goham,'apenosh'u 20 laiks'de istikrarlı... "... bir dengede tutan'fepular'bir iç denize sahiptir.
O nosso Uva, Goham, tem um mar'fepular'interior... estabilizando o'apenosh'em aproximadamente 20'laiks', blocos de fixação, compensação'pontic rebation', globos modeladores'Er'regulam a pressão... todos os Uva têm um ciclo de 3 Estações de longitude desigual,
"Urtana mavi'asonik'kayalarla kaplıdır. " Sıcaklığı 8 ila 243'laiks'aralığında değişir... "... ve bu da ondan istifade etmeyi olanaksız hale getirir. "
Urtana está coberto com blocos'assonic'azuis, a sua gama de temperaturas de 8 a 243 laiks... tornando a explicação'ripocal'impossível.
Bu nedenle, hemen eve dönmem olanaksız.
Assim, é-me impossível regressar agora.
Bu... olanaksız gibi.
Poderia ser impossível.
- Bu olanaksız.
Como assim?
Bu olanaksız.
Impossível.
Bu öykünün en olanaksız bölümleri bile gerçekte yaşandı.
mesmo o que parece mais improvável aconteceu realmente.
Bu özelliklerinden yararlanmak isterlerse, sonuçları daha kötü olur. Ne zaman, nerede ve nasıl olacağını tahmin etmek olanaksız.
Não há modo de prever quando, onde ou como vai explodir.
Bu gece ne yazık ki olanaksız, bayan.
Lamento, mas para mim, hoje é impossível.
Ama Poirot, bu olanaksız.
- Mas, Poirot, é impossível.
Bu olanaksız.
- É impossível.
- Kurulduktan sonra bu tür bir mayını imha etmek olanaksız. - Ne?
- O quê?
Bu olanaksız.
Não é provável.
Bu tek kelimeyle olanaksız.
Não é de bom tom.
olanaksız 58
bu olabilir 58
bu olsun 16
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olay 48
bu olacak 24
bu olur 45
bu olamaz 268
bu olur mu 39
bu olabilir 58
bu olsun 16
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olay 48
bu olacak 24
bu olur 45
bu olamaz 268
bu olur mu 39