Elbette translate Portuguese
48,983 parallel translation
Elbette alıyorum.
Claro que estou.
Elbette, haklısınız.
Sim, claro.
Elbette.
Sim, claro.
Elbette.
Claro.
Elbette olur.
Pois, claro.
Evet, elbette.
Sim, claro.
- Elbette.
Está bem.
- Elbette.
Claro.
- Elbette, efendim.
Com certeza senhor.
- Elbette, eğer CM'in isteği buysa.
Certamente se é o que o CM quer.
Birbirimizi sevdik elbette.
Sempre nos amamos. É claro.
Elbette. Bunları konuştuk.
Já falamos disso.
Elbette. İstediğim son şey ikimizden birini sorgulaması olurdu.
O que menos quero é que nos questionemos entre nós.
Evet, elbette. Seni şimdi götüreceğim.
Sim, vamos.
Elbette yapabiliriz!
Claro que podemos!
- Elbette tweet atmıyorum. Neden tweet atayım?
- Por que estaria a mandar tweets?
Elbette bitmemiş işler var.
- Mas há assuntos inacabados.
Elbette bekleyeceğim.
Claro, sou o alvo.
- Elbette katil o.
- Claro que sim.
Eğer bu karanlığa ışık tutacak biri varsa, elbette siz olacaksınız.
Se alguém pode esclarecer o que aconteceu, é o senhor.
50. doğum gününüzdü Bay Welsbrough, elbette oğlunuzun tatilinden dönmemiş olması sizi hayal kırıklığına uğratmıştı.
Era o seu 50º aniversário. Óbvio que ficou desiludido por o seu filho não estar cá.
Elbette kesin olduğunu söyleyemem ama sanırım Charlie bir tür kriz geçirmiş olmalı.
Não tenho a certeza, claro, mas o Charlie deve ter sofrido alguma convulsão.
Ama elbette bu onu unutmaya çalıştığım anlamına gelir, bir şey hissetmediğim değil.
Significa que a quero esquecer e não que me é indiferente.
- Hayır, elbette hayır.
- Estás a falar a sério?
Elbette biliyorum. Devam et.
- Claro que sei, continua.
- Elbette.
- Claro.
Karim, rica etsem bize biraz çay getirir misin? - Elbette.
- Karim, preparas-nos um chá, por favor?
Fakat biraz dramatik dokunuşa hayır diyemezdim elbette.
- Mas nunca resisti a um toque dramático.
Elbette bunun en muhtemel nedeni orada ölmesidir.
A razão mais provável, claro, é que ela morreu lá.
Elbette, Martin.
Claro, Martin.
Elbette onlar deli, Akıl hastaları.
É claro que são loucas, é um manicómio.
- Elbette.
- Obviamente. - Vamos embora.
Elbette. Su getirebilir misin?
Trazes-lhe água, por favor?
İzninizle elbette.
Com a sua autorização, é claro.
Elbette yalnızdım.
- Claro que estava sozinho.
Elbette araban yok, araba ihtiyacın yok zaten değil mi?
Claro que não tem carro.
- Elbette bilebilirim.
- Claro que sei.
Elbette!
Claro!
Elbette ki polisi aramadım.
- Claro que não.
Hayır, Sherlock bu, elbette emin değilim!
Não, é o Sherlock, é claro que não tenho a certeza.
Ve elbette Dr. Watson'ı da.
E o Dr. Watson, claro.
Elbette bu işi daha da zorlaştırıyor olmalı.
Isso deve complicar as coisas.
Elbette tutuklamayacak.
Claro que não.
Üçüncüsü elbette bir bastonun ucu olacak.
O terceiro virá, claro está, da ponta de uma bengala.
Elbette bilmiyordum.
- Claro que não sabia.
- Elbette bilmiyordum.
- Claro que não sabia.
- Numara mı? - Elbette.
- A partida?
- Elbette daha iyi.
Claro que é melhor.
Evet, elbette.
Claro.
Evet, elbette.
- Mary, posso não ser muito bom.
- Evet, elbette öyleyim.
- Claro que sou.
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette canım 17
elbette isterim 24
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette canım 17
elbette isterim 24