English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kap

Kap translate Portuguese

80,625 parallel translation
Bir seferinde Kralın Şehri'nin kapılarında...
Uma vez carreguei pelo portão da Lama de King's Landing.
Halkın paniğe kapılmasını istemiyorlar.
Não querem que o público entre em pânico.
Kapıdan kovsak bacadan giriyorsun resmen.
O Kyle aparece sempre nas piores alturas.
Dışarı çıkma ve benim dışımda kimseye kapıyı açma.
Espera aqui, não vás lá para fora nem abras a porta a ninguém a não ser a mim.
Kapımız her zaman açık.
A porta está sempre aberta.
Kapı kırık.
O portão está partido.
Kapı, dikkat et.
Porta, cuidado.
Kapı.
Porta.
Şu güvenlik kapısı, oradan bizi göremezler.
Aquela porta da manutenção, lá estaremos escondidos.
Arabadan çantayı alacağım, sen de onu kapıya götür.
Eu vou buscá-lo à carrinha, leva-o até à porta.
Kapıya kadar yalnız gidebilir misin?
Consegue chegar sozinho à porta?
- Aşağıdaki katın kapısını dene.
- Tenta a porta no piso de cima.
Ona söyleme... Çoğu hasta rahatlamak ve bu kapıların dışındaki zorlu günlük hayattan uzaklaşmak için Rosewood a gelmektedir.
A maioria dos pacientes vêm para Rosewood para descansar e recuperar-se do rigoroso cotidiano fora destes portões.
Kapının kilitli olması gerekiyordu.
A porta deveria estar trancada.
Kapıya, kapıya koş!
A porta. Vai!
Kapına kadar gelir, ve bir hesaplaşma gibidir, Ramon.
Ele bate à tua porta, e é como um... Um ajuste de contas, Ramon.
Kapı kilitli değildi.
A porta estava aberta.
Çifte kilit sistemini kurmak tüm haftasonuna mal oldu, Ama sen kapıyı kilitlemiyorsun...
Passei um fim-de-semana todo a instalar aquela fechadura, mas se não a fechas...
Ala! Ama şu kapıdan sargı bezleriyle çıkacağım, ve beni durdurmanın tek yolu o tetiği çekmek olur.
Mas vou sair por aquela porta com os curativos e só vai conseguir impedir puxando o gatilho.
Ön kapının zili.
É a campainha da porta.
- Kapıdaki kimdi?
- Quem estava à porta?
Kapınızı çalıp, ailenden seni almak için izin isteyemezdim.
Eu não podia bater à tua porta - e pedir autorização aos teus pais.
Ne yani ben sadece bir kapıcı mıyım?
Então, sou apenas um simples varredor? Não.
Sen elimizdeki en iyi kapıcısın.
És o melhor varredor que temos.
Kapıya kadar onu takip et.
Segue por ela até ao portão.
Sanırım yanlış bir fikre kapıldın.
Eu acho que tem a ideia errada.
Bekle, kapıdan asla geçemeyiz.
Espera. Não vamos passar pelo portão...
Kapıya kısa devre yaptırmak için elektrik yükünü kullanabiliriz.
Podemos usar um curto-circuito no bloqueio da porta.
Geçiş iznimiz olmadan, üçümüz senin arabana atlayıp giriş kapısına gitsek, geçme şansımız var mı?
Alguma hipótese de nós os três usarmos o teu carro e passarmos pelo portão de LA sem um passe de trânsito?
Eğer kapımı çalarlarsa Gracie'ye senin bakacağını bilmem lazım.
Só preciso de saber que se baterem à minha porta, - tu tomarás conta da Gracie.
Kapıyı açın.
Abre.
Kap birini.
Tenho uma escolhida.
Hava kilitli kapısını zorlamak zorunda kalacaksın.
Temos de forçar a entrada pela porta pressurizada.
- Kapı neden kilitli?
- Porque é que a porta está trancada?
Aç kapıyı!
Abre.
Bir tane klinik var... kampın karşısında kapısının üzerinde kızıl haç bulunan.
Há uma clínica do outro lado do acampamento com uma cruz vermelha na porta.
Eğer değerli bir çalışanını kaybetmek istemiyorsan, onu kapı dışarı etme.
Se não queres perder um bem valioso, não a deixes sair pela porta.
Bu konuda başka bir çıkış kapım yok.
Não tenho saída.
Bu da yabancı yatırıma kapı açtı.
Investimento estrangeiro.
O gürültü de muhtemelen içeri girmek için ön kapıları patlatırlarken çıktı.
Aquele barulho foram as portas da frente a abrir com o auxílio de explosivos.
- Ang, içeri gir, kapıyı da kapa.
- Ang, entra e fecha a porta.
Arka kapıdan çıkar ki basın kanı görüp kafayı yemesin.
Pelas traseiras, junto às entregas, para a imprensa não ver sangue e não entrar em histerismo.
O kapıdan geçmem.
Não vou sair por essa porta.
Diğer kapı kilitli.
A outra porta está trancada!
Hücresinden biri yardımımı istemek için kapıya geldi.
Uma pessoa da célula dele veio bater-me à porta a pedir ajuda.
Bak, doktor. Oğullarımız küçükler liginde beraber oynadı. Buraya saldırı timi ile gelip, kapını kırıp seni ailenin önünde sürükleyerek dışarı çıkarmamamın tek sebebi budur.
Olha, Doutor, os nossos filhos jogaram na Liga Júnior juntos, o que é a única razão para não ter vindo com um mandado e uma equipa de assalto, mandar a tua porta abaixo, e que eles te arrastassem daqui para fora na frente da tua família.
Eğer bir gün kızılbereliler kapımı çalıp sorular sorarlarsa,
Imagine se um dia os Redhats vierem bater à minha porta a fazer perguntas.
Onu Yeşil Bölge'nin kapısına bıraksak bile, En iyi ihtimalle, İşkence etmeye yetecek kadar iyileştirirler.
Mesmo que o deixemos nos portões da Zona Verde, no melhor dos cenários, irão tratá-lo o suficiente para o poderem torturar.
Bu sabah, intihar bombacısı Yeşil Bölge'nin kapılarından birini patlattı.
Um bombista suicida atingiu um dos portões da Zona Verde esta manhã.
Eğer kendinizi, akıntıya kapılmış bilgi, topluluk ve içsel huzur arayışı içinde bulursanız size, eve hoşgeldin diyoruz.
Se você se encontra à deriva, em busca de conhecimento, comunidade, ou paz espiritual... nós dizemos : "Bem-vindo a casa".
Kapılar.
Os portões!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]