Yapmak zorundayız translate Portuguese
853 parallel translation
Bu bendi patlatacak olmamız büyük talihsizlik ama sulama yapmak zorundayız.
"É uma pena explodir com esta represa, mas temos que irrigar."
Ekinlere zarar vermemeleri için tel örgü yapmak zorundayız efendim.
Quanto à plantação, temos de por uma rede, senão roem tudo.
Arama yapmak zorundayız.
Temos de os inspeccionar.
Yakında bir şeyler yapmak zorundayız.
Temos que arranjar rapidamente uma solução.
Biz yine düello yapmak zorundayız.
Precisamos duelar de novo.
Biz kardeşin ölü ya da diri geldiği için, bir karşılama yapmak zorundayız.
Mas sou eu que comemoro e estou feliz. Este teu irmão estava morto, e vive outra vez,
Her şeyi yeniden yapmak zorundayız.
Teremos de reconstruir tudo.
Ama bir sahne gösterimiz var ve yapmak zorundayız.
Mas temos um pequeno espectáculo e temos de o apresentar.
Kendi yapacaklarından daha iyisini mi yapmak zorundayız?
Temos de fazer melhor do que eles fariam?
Ama her halükârda bunu yapmak zorundayız.
Mas de qualquer forma devemos atirar.
Onların planlarını bozmalıyız, bunu yapmak zorundayız.
Temos de vencer o plano deles.
Ona zarar veremesek de bir şeyler yapmak zorundayız.
O ferindo ele ou não, nós temos que tentar algo.
Bu durumda bacağı kurtarmak için elimizden geleni yapmak zorundayız.
- Neste caso, teremos de fazer o melhor que podemos para salvar a perna.
Çünkü sevgili Markizimiz bu gün evleniyor ve biz kutlama yapmak zorundayız.
O nosso amado marquês casa-se hoje... e nós temos que celebrar.
Elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız.
Vamos fazer o possível.
Bir şeyler yapmak zorundayız!
Sim, mas temos de fazer alguma coisa! Não estou a perceber, Mitch.
Çok üzgünüm ama bunu yapmak zorundayız.
É uma pena mas temos que fazer isto.
Hepimiz bazen, hoşumuza gitmeyen şeyler yapmak zorundayız.
Bem, todos nós temos de fazer coisas que não gostamos, às vezes.
Bir şey yapmak zorundayız.
Temos que fazer algo.
Yapmak zorundayız.
O que temos de fazer.
Afedersin, yapmak zorundayız.
Tenho pena que isto tenha acabado assim.
Altını toparlamak için bir şeyler yapmak zorundayız.
Temos que pensar numa maneira de recuperar esse ouro.
Yapmak zorundayız.
Que remédio.
Şimdi diğerlerinin adlarını ve neler yaptığınızı öğrenmek için sana da Mendoza'lara yaptığımızı yapmak zorundayız.
Agora teremos de te fazer o que fizemos aos Mendozas, para saber os nomes de todos os outros e todas as coisas que fizeste.
Kolay ya da değil, bunu yapmak zorundayız, zaman öyle.
Fácil ou difícil, temos que fazê-lo e basta.
Bunu yapmak zorundayız Johnny, yoksa Rahip Tuck şafak vakti ölecek.
Temos de ir, João Pequeno, ou o Frei Tuck morrerá.
Hayatım boyunca kimseyi daha fazla çalışması için bu kadar yüreklendirmemiştim. Ama bu galibiyeti kazanmak için, bunu yapmak zorundayız.
Nunca exortei tanto no trabalho, mas temos que trabalhar, se quisermos ganhar a guerra.
Yapmak zorundayız!
Tem que ser!
- Hayır, bunu istemiyorum. - Yapmak zorundayız!
Não quero isso.
Bu insanlar uyanmadan önce aktarmayı yapmak zorundayız.
Teremos de fazer a transferência antes dessas pessoas acordarem.
Ama belli hazırlıklar yapmak zorundayız.
Mas temos de preparar umas coisas.
Yapmak zorundayız.
- Temos de conseguir.
Yapmak zorundayız. Bu bizi koruyacak.
É para nos proteger.
Savaştayız ve hepimiz fedakarlıklar yapmak zorundayız.
Estamos em tempo de guerra e todos temos de fazer sacrifícios.
- Yapmak zorundayız.
- Temos de fazê-lo.
Zor ya da değil, bunu yapmak zorundayız.
Difícil ou não, é algo que temos de fazer.
Bu yanyolu yapmak zorundayız.
Esta estrada tem que ser contruída.
Bunu yapmak zorundayız, ne kadar zevksiz birşey olsa da.
Temos de fazê-lo, por mais repugnante que isto seja.
Dinle Yori, plan yapmak zorundayız.
Escuta! Precisamos de fazer planos.
- Plân yapmak zorundayız.
- Vamos ter de inventar um plano. - O quê?
Baksana, niye bunu yapmak zorundayız?
Tens mesmo que fazer isto?
İttifak yapmak zorundayız.
Nós temos que realizar a aliança.
Doğumgününde öteki için de aynı şeyi yapmak zorundayız.
Agora teremos de levar o irmão, quando fizer anos.
Her şey olasılıklara göre değişir. Gerekeni yapmak zorundayız.
Tem sido ninharias quando comparado com as possibilidades!
Kalite kontrol bakımından işlemi kendimiz yapmak zorundayız.
Só controlamos a qualidade quando a refinamos nós mesmos ao nível quatro.
Bak, bunu daha önce bende yapmadım, ama yapmak zorundayız.
Olhe, também nunca fiz isto mas tem de ser feito.
Bu tek şansımız. Bataryalar olmadığından böyle yapmak zorundayız.
Sem baterias, estamos perdidos.
Yapmak zorundayız.
Temos de conseguir.
Yapmak zorundayız.
Amo-te. Temos que o fazer.
Biz yapmak zorundayız.
Somos obrigados.
Yalnız yapmak zorundayım, çünkü ben zaten yalnızım.
Tenho que fazer isso sózinho, porque estou sózinho.
zorundayız 21
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapmam 83
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapmam 83
yapma be 35
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmak zorundasın 42
yapmayın çocuklar 34
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmak zorundasın 42
yapmayın çocuklar 34