English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ş ] / Şın

Şın translate Portuguese

559,385 parallel translation
- Mizah anlayışını sahip değiller. - Mizah anlayışım.
- Eu estou a melhorar.
Peki onlar için ne yapıyordun? Yüz yaşını aşmış kişilerden aptalca dışkı örnekleri topluyordum. Bir de bilimin büyüleyici olmadığını söylerler.
Kira, se me ensinares o que sabes sobre essa sensação, conto-te tudo o que quiseres sobre o que nós fazemos.
Bayanlar ve baylar, Rachel Duncan ile tanışın.
Senhoras e senhores, apresento-vos Rachel Duncan.
Sarah, bay Westmorland'ın yaşını yalanlamak için sahte bir belge ile bize şantaj yapmaya çalışıyor.
A Sarah está a tentar chantagear-nos com informação fraudulenta para invalidar a idade do Sr. Westmorland.
Açılışın Felix,
A tua inauguração, Felix.
O para akışını kontrol ediyor.
O tesoureiro da Neo-evolução?
P.T. Westmoreland'ın orijinal saplantısı.
A obsessão original do P.T. Westmorland.
Sana yaptıklarından sonra yeniden onun için çalışacak mısın?
Depois de tudo o que ele fez, voltaria a trabalhar para ele?
Onu koruyacak mısın?
Para protegê-la?
- Bu senin kararın değildi, S.
- Não te cabia a ti decidir, S.
Sıkı çalışmaların sonunda sonuç veriyor.
Porque esta mutação é importante para mim.
Cosima'nın aşısını hakeden birisi varsa bu kesinlikle sensin.
Eu escondi as facas. Olá, mãe.
Dikenli farelerin, insanlarla % 90 aynı geni taşıdığını biliyor muydun? - Gerçekten mi? - Ve onları bu şekilde, kuyruklarından tutmalısın.
Estamos a tentar perceber se este homem aqui é o mesmo homem aqui.
Buradaki adam ile oradaki adamın aynı olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz.
Esta é a Aisha e este é... A cobaia humana que o P.T. acorrentou na cave. - Sim, eu vi-o.
- Karanlıktan korkar mısın?
Obrigada.
- Haklısın. - Evet, o her zaman...
E amam-me.
İlk önce ne istediklerini anlamalısın.
Com certeza.
Popüşer bilimin onlarca yıl önündeyiz. İkiniz de burada olduğunuz için şanslısınız.
Bom, lamento interromper.
Kız ısınıyor, Yanis.
Ela está a aproximar-se, Yanis
Size hala izlediğimiz genetik özdeş sayısını tam olarak söyleyemem. Sizi en seçkin deneğimizle tanıştırabilirim.
Embora não possa dizer-vos o número exato de indivíduos geneticamente idênticos que estamos a monitorizar, posso apresentar-vos o nosso sujeito mais seleto.
- Hala arkadaş mısınız?
- Ainda são amigas?
Neolution'ı ileriye taşımak için benim yanımda yer alır mısın?
Juntas-te a mim, ficando ao meu lado, para levar a Neo-evolução para a frente?
Şanslısın ki, sana ihtiyacımız var.
Tens sorte por precisarmos de ti.
- Bundan da üstün çıktın, kızım ki bu yüzden seninle bütün sırlarımı paylaştım.
Tu também transcendeste isso, minha filha. E foi por isso que partilhei todos os meus segredos contigo.
Rachel, sen onun sırrını biliyorsun.
Rachel, tu sabias o segredo dele.
Ama S'i tanırdınız mücadele etmeden hiçbir yere gitmezdi.
Mas todos vocês sabiam que a S. não fazia nada sem dar luta.
Yani burada yanında olmalısın.
Então ficas aqui com ela.
Ama stres seni kötü etkiler, o yüzden... Bununla temkinli olmalısın.
Devia ter cuidado com isto.
Sırada sen varsın.
A seguir és tu.
Bana seninle bağlantısını söylemek ister misin?
- Vais dizer-me qual é a tua ligação?
Sen ışıksın.
- Tu és a luz.
Nelerin yanlış gidebileceğinin farkında mısınız?
Vocês imaginam tudo o que pode correr mal?
Yüz milyonlarca insanın DNA'sını göndermesini... isteyecekler, ve bunun arkasında Neolution var. - O veriye ihtiyaçları var.
Centenas de milhões de pessoas estão prestes a ser notificadas para doarem ADN e a Neo-evolução é a responsável.
Bence haklısın, Siobhan. Bir molayı hak ettiğimizi düşünüyorum.
Relaxa e vem apoiar o Felix.
- yanlış yaptığım için beni azarlayacaksın. - Hayır!
Vou fazer qualquer coisa e fico de castigo por ter errado?
O viskiye hazır mısın Adele?
Céus, não.
Ve haklısın, henüz geri çekilemeyiz.
Tu és uma guerreira e eu ensinei-te tudo o que sei.
Westmorland insan genlerine sınırsız erişim istiyordu ve Hashem Al-Khatib de dünyanın dört bir yanındaki devletlere rüşvet veriyordu.
Temos de nos arranjar. O Westmorland quer acesso ilimitado a dados genéticos e Hashem Al-Khatib está a subornar governos em todo o mundo para consegui-lo.
Bailey Down'sın aşağılarında yaşıyorum ki, o da, ah, b-buranın kuzeyinde bir yer.
Eu vivo profundamente em Bailey Downs. Um subúrbio a norte daqui.
Tanrım, yanakların oldukça kızarmış!
Olha para ti. Estás tão rosada.
Terliklerimizle gezip Reader's Digest'i araştırıp yumurtanın sarısına tost bandırmak.
Já estou a imaginar. Descansar de chinelos no pé. A folhear as Seleções do Reader's Digest.
Sınırsız para.
Uma riqueza obscena.
Art'ın yanı sıra.
- Com o Donnie, o Scott e o Art.
Coady'i yakalatan, S'in kaynağının kim olduğunu
Embebedaste-a?
Yıllar süren... yasadışı insan deneylerinin... ve Coady'nin kısırlık planının kanıtları.
- Temos tudo o que precisamos. Provas de décadas de experiências ilegais em seres humanos e do plano de esterilização da Coady. Temos tudo para denunciá-los.
Hazır mısın?
Estás preparada?
Beyler ve bayanlar, Büyücü'yle birlikte... cehennemi buraya getirmeye hazır mısınız?
Quero ouvir toda a gente!
Olay şu ki, eğer bir silahı bir yere koyacaksan, kendine yakın bir yere koymalısın.
A questão é que se quer esconder uma arma, deve mantê-la perto.
Tatlım, babanın uçağıymış.
Querido, foi o avião do teu pai.
Dhaka getto fabrikasında yangın çıkmış.
Um incêndio numa fábrica num gueto de Daca.
Stone, onu Reddington'ın muhasebecisi ve para aklayıcısı, Zack Smoll'u öldürmesi için kiralamış.
-... a Stone contratou-a para matar o contabilista que lavava o dinheiro do Reddington, Zack Smoll.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]