The only trouble is traducir turco
163 traducción paralela
- The only trouble is it's three minutes fast.
- Tek sıkıntısı 3 dakika ileri gitmesi.
The only trouble is, I can't make out what she knows and what she's making up.
Tek sorun hangisini uydurduğunu kestiremiyorum.
The only trouble is, we could have had a lot of fun if you weren't a detective.
Tek sorun, eğer dedektif olmasaydın çok eğlenebilirdik.
The only trouble is Peg's picture's on the other side.
Tek sorun, Peg'in resminin duvarın diğer tarafında kalması.
Now, the only trouble is, nobody has ever been able to find anything... by following those signs.
Sorun şu ki, şimdiye dek bu işaretleri takip eden... hiç kimse bir şey bulamadı.
The only trouble is that after "Duelling Cavalier" nobody'd come to see me jump off the Woolworth Building into a damp rag.
Tek sorun, Düellocu Şövalye'den sonra Woolworth Binasından ıslak bir paçavranın içine atlasam gene de kimse görmeye gelmez
The only trouble is, there's nothing to stop a man.
Bütün mesele, onu burda tutabilmek.
The only trouble is, she does rather enjoy being courted. And she's so very expensive.
Ne var ki, kadın kendisine kur yapılmasından hoşlanıyor ve çok pahalı zevkleri var.
The only trouble is, I'm much younger than he is.
Tek sorun ise, benim ondan daha genç olmam.
The only trouble is by the time she does, if she ever does, we'll both be so old it won't matter.
Tek sıkıntı şu ki, olur da olürse, her ikimiz de çok yaşlanmış olacağız, anlamı kalmayacak.
The only trouble is those best able to testify to my aim aren't around for comment.
Tek sorun, ne denli nisanci oldugumu söyleyebilecekler... artik hayatta degil.
The only trouble is you forgot to tell them the name and address of the family.
Tek sıkıntı onlara ailenin ad ve adresini söylemeyi unutmuş olman.
The only trouble is it came along too soon after the real big one.
Bu, büyük savaşın hemen ardından başladı.
'Course I could kill him, the only trouble is he won't fight.
Kuşkusuz, onu öldürebilirim, tek sorun, benimle kavga etmeyecek olması.
Yeah, the only trouble is, she thinks she knew me back in Wichita and I just plain can't remember.
Evet, tek sorun, beni Wichita'dan tanıdığını sanıyor ve ben açıkcası onu hatırlayamıyorum.
The only trouble is you never work with it.
İş yapmamaktandır.
You know, the only trouble is that they got nothin'to do with real life
Tek sorun, gerçek yaşamla bir ilgilerinin bulunmaması.
The only trouble is you didn't get what you were goin'after
Tek sorun, peşinde koştuğun şeyi elde edememen.
The only trouble is, do you think we could get back at a decent hour?
Sorun şu ki eve vaktinde geri dönebilecek miyiz?
The only trouble is, it's right next door to you.
Tek sorun senin odanla bitişik.
- The only trouble is...
- Tek sorun ise... - Ne?
The only trouble is, you gave me the idea before I'd given you the pound.
Tek sorun şu ki, ben size bir paundu vermeden siz bana fikri verdiniz.
The only trouble is you're a week early.
Ama sorun şu ki bir hafta erken geldin.
The only trouble is, life's too short.
Yegâne sorun, hayatın çok kısa olmasıdır.
The only trouble is that those I used to know have retired and I don't know the others.
Tek problem, tanıdığım tüm kızlar ortadan kayboldular... ve diğerlerini tanımıyorum.
The only trouble is, he's very hard to get hold of.
Tek sorun, elde tutması zor biridir.
The only trouble is though, missy if you should lose the face...
Ama tek sorun küçük hanım, eğer yüzünü kaybedersen...
The only trouble is, you don't know what she'll do next.
Tek sorun, bir adım sonra ne yapacağını bilemiyorsun.
The only trouble is that it's hard to fake.
Tabii, iç mimari de zarif bir meslektir.
So what, now, I'm... I'm the only single parent whose kid is having trouble in school?
Ne yani, çocuğu okulda sorun çeken tek bekar ebeveyn ben miyim?
And that is my only excuse for the trouble I've made you.
Ve yarattığım bu sıkıntıdan ötürü yapabileceğim tek gerekçem bu Yardımına ihtiyacımız olabilir!
The only trouble I find is that once I make the money, I'm not interested in it.
Tek derdim, para kazandığımda ilgi duymuyorum.
The only way to stay out of trouble is to grow old so I guess I'll concentrate on that.
Beladan uzak durmanın tek yolu, olgunlaşmak. Ben de bundan böyle bunu amaçlayacağım.
Start new? The only thing Ben'll start is trouble.
Yeniden başlamak, Ben'in başlıyacağı tek şey beladır, bunu unutma.
What happened there is only the beginning of your trouble.
Belki de başına yeni bir bela açıldı.
The only trouble we have is what you've brought in.
Buradaki tek sorun sizin getirdiğiniz.
Diamond, the only trouble with you is you'd like to be me.
Diamond, senin tek sorunun benim gibi olmak istemen.
- Why? - Because you've retreated to a tower, and the only trouble with an ivory tower is i s a temptation to lightning.
- Çünkü, bir kulede inzivaya çekilmişsin ve bu kuledeki tek sorun şimşeğin cazibesine kapılmaktır.
He thinks the only way to avoid gun trouble is to go without.
O, sorunlardan kaçınmak için silahtan uzak durmak gerektiğini düşünüyor.
My only excuse is I didn't know about all the trouble you were in.
Tek özürüm... bu kadar sorunun olduğunu bilmemem.
The only trouble with this war is, it begins too early in the morning.
Bu savaşın tek kötü yanı, sabah çok erken başlıyor olması.
When my father's business went bankrupt... it left my mother gravely ill... and I was the only one able to get them out of trouble.
Babamın iş iflas ettiğinde... annem ağır hasta bıraktı... ve sadece bir tane alabildim beladan onları almak için.
The trouble is he only told me of three.
Mesele şu ki, sadece üçünün adını verdi.
Frankly, the only fact that I'm concerned about is that if this thing doesn't work, there are not enough men aboard to run this ship. And that's begging for trouble.
Endişe duyduğum tek gerçek şu, orada çalışmadığı taktirde, gemiyi idare edecek yeterli adam olmayacak.
The only one I have trouble remembering is : "L" before "e" except after "d." Or is it "e" before "I" except after "g"?
Hatırlamakta zorlandığım tek şey ise "e" den önce "d" yerine "i" mi gelir yoksa "i" den önce "g" yerine "e" mi gelir?
The only trouble with Snake women is they copulate with horses, which makes them strange to me.
Y Ian kadnIarn tek kötü yan, atIarIa iIiskiye girerIer, ve bunu garip buIuyorum tabi.
The trouble with your theory is not only is it very tenuous, but it's impossible to prove, isn't it?
Teorinizin yanlışlığı sadece sağlam temelli olmamasında değil, aynı zamanda kanıtlanması imkansız, değil mi?
The trouble is, only he knows it.
Sorun şu, bunu bir tek o biliyor.
Trouble is, we can only work in the dissection room for the short periods we're assigned to it.
Sorun şu ki, teşrihhanede sadece görevli olduğumuz kısa sürelerde çalışabiliyoruz.
Well, the only trouble with that, sir, is that her last name is King.
Şey, o konudaki tek sıkıntı, efendim, onun soyadının King olması.
Now, the only thing we have to look out for is minor hemorrhaging which isn't serious, but could cause trouble later on.
S ¡ md ¡ tek tedav ¡ etmem ¡ z gereken ufak b ¡ r kanama. C ¡ dd ¡ b ¡ r sey deg ¡ I, ama ¡ ler ¡ de dert çikarab ¡ l ¡ r.
the only way 33
the only thing 56
the only one 46
the only 98
the only problem is 87
the only difference is 44
the only thing is 68
the only reason 28
the only question is 81
trouble is 153
the only thing 56
the only one 46
the only 98
the only problem is 87
the only difference is 44
the only thing is 68
the only reason 28
the only question is 81
trouble is 153
the one and only 111
the other half 29
the one that 19
the odyssey 21
the other night 242
the others 231
the one that got away 33
the other me 18
the other woman 16
the other guy 58
the other half 29
the one that 19
the odyssey 21
the other night 242
the others 231
the one that got away 33
the other me 18
the other woman 16
the other guy 58
the old 139
the other way around 24
the office 84
the one i told you about 27
the other one 318
the one 287
the old days 17
the other day 439
the other side 74
the old woman 18
the other way around 24
the office 84
the one i told you about 27
the other one 318
the one 287
the old days 17
the other day 439
the other side 74
the old woman 18
the other way 103
the other thing 93
the other thing is 17
the old one 21
the other two 35
the ocean 80
the opposite 109
the other 237
the old lady 20
the other thing 93
the other thing is 17
the old one 21
the other two 35
the ocean 80
the opposite 109
the other 237
the old lady 20