English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ S ] / Sen bir

Sen bir traducir español

93,714 traducción paralela
Sen bir psikopatsın.
Eres un psicópata.
Sen bir pisliksin
Eres un idiota.
Sen bir pisliksin, char.
- Sí. Eres un marica, Char.
- Sen bir bedel ödedin.
- Cumpliste condena.
Sen bir şey yapmadın.
Papá, no hiciste nada.
Sen bir de ergenlikteyken benimkilerin söylediklerini duysaydın.
Deberías oír lo que me decían mis hijos a esa edad.
Sen bir yıldızsın Bette.
Eres una estrella.
Bir gün uyandığında bir de bakarsın kocan yok kariyerin sona ermiş çocuklar büyüyüp yuvadan uçmuş ve sen bir başına kalmışsın.
Un día te levantas y te encuentras que no tienes marido que tu carrera se ha acabado que los niños han crecido y abandonaron el nido. Y lo único que te queda eres tú misma.
Çünkü sen bir profesyonelsin.
Porque eres una profesional.
Alınma ama sen bir ustabaşısın.
Bueno, sin ánimo de ofender, pero eres un currante.
Sen bir hiçsin.
No eres nadie.
Sen ve ekibindeki beceriksizlere üstün çalışma becerisini aşılamak ben tatmin etmenin heyecanı ve bir gün daha hayatta kalmanın neşesini hatırlatmak istiyorum.
Tengo que recordarte a ti y a tu equipo de metepatas el orgullo de un trabajo bien hecho, la emoción de complacerme y la gratificación de vivir un día más.
Amerikan avcıları istediğimiz çizgiye gelmedi bu yüzden yok edilmeleri gerekiyor. Onların yerlerine bizim adamlarımız gelecek ve sen Mary bunda önemli bir rol oynuyorsun.
Los cazadores norteamericanos no se han unido a filas como esperábamos, así que están siendo eliminados, derogados y sustituidos por nuestra gente, y tú, Mary, tienes un papel clave en ello.
Sen ve Bess güvenli bir yere gitmelisiniz.
Bess y tú tenéis que ir a algún lugar seguro.
Bekle bir saniye sen nasıl oldu da...
Espera un segundo, ¿ cómo demonios has...?
Yâni sen- - Bunların hepsini biliyordun, bu geceyi,... Ve hiç kimseye bir şey söylemedin mi?
¿ Así que? Tú sabías... sobre todo esto, sobre esta noche, y no dijiste nada a nadie?
Hatta ona tecavüz eden kişi sen çıkarsan inan bir an bile şaşırmam.
De hecho, no me sorprendería si hubieras sido tú el que la violó.
Anahtarı olan başka bir tek sen varsın ve geçen benden bilgisayarı istemiştin.
Tú eres la única otra persona que tiene una llave y me preguntaste por su ordenador.
- Sen de üzerine bir şeyler geçir.
Y tú también ponte algo de ropa. ¿ Por qué?
Sen Ed ile görüşürken ben de tamirci müşteri kayıtlarına bir bakayım.
Deja que eche un vistazo a sus registros de clientes que han sufrido una avería mientras interrogas a Ed.
O yüzden eğer tecavüz eden sen değilsen bunlar için mantıklı bir açıklama istiyoruz.
Así que necesitamos su explicación de cómo todo esto tiene sentido si usted no violó a Trish Winterman.
- Bir Dansın sen.
Eres un danés.
- Sen de iri şişko bir tazı gibi ürümeyeceksin!
¡ Y tú no ladrarás como un gran perro gordo!
- Halig... bir savaşçısın sen.
- Halig. Eres un guerrero.
- Sen de istediğim bir şey var Sahip Sverri.
Tiene algo que yo quiero, amo Sverri.
Sen kâfirden başka bir şey değilsin ve o orospu evli!
¡ No es nada más que un pagano y la perra está casada!
Sen de bir kalp satın al çünkü sen ölürken buralarda olmak istemiyorum!
¡ Cómprate un corazón, porque no voy a quedarme para verte morir!
SEN BİR EZİKSİN
¡ ERES UN FRACASO!
Bir sen yardım edebilirsin Kimmy.
Necesita tu ayuda, Kimmy.
Bir tek sen.
Solo a ti.
Asıl sen beni dinle ufaklık, iyice bir dinle.
Óyeme tú a mí, niño, y pon mucha atención.
Aynı zamanda da sen, ödül olarak yakışıklı bir koca istediğin için.
Y porque deseas la recompensa de un marido encantador.
Sen tam bir şekerlemesin
Eres un dulce sabroso Eres un dulce sabroso
Bir kova da sen kaparsın.
Sacas el agua.
Ama sen iyi bir babasın.
Pero eres un buen padre.
Evet, belki bu benim sonum olur ama kesin olan bir şey var. Sen de yanımda olacaksın.
Sí, tal vez me hunda en esto, pero una cosa es segura tú me acompañarás.
Sen de söyledin. Küçük bir kasaba.
Tú lo dijiste, es una ciudad chica.
Sen de dedin, boktan bir kazaydı işte.
Un accidente de mierda, como dijiste.
Sen bir ikonsun.
Eres un icono.
Zamanının tanrıçasıydın sen. Amberin içinde donmuş bir sivrisinek gibi.
Una diosa de tu época, congelada en ámbar por Hurrell.
Artık sıralarının geçtiğini anlayınca zarif bir şekilde köşelerine çekilmeyi bildiler. Ama sen bunu yapmayı reddediyorsun.
Se retiraron con clase cuando su momento de gloria pasó algo que te niegas a hacer.
Artık şunları bir daha patlatmayacağını söylemiştin. Sen odadayken bir daha patlatmayacağımı söylemiştim.
Dije que no lo haría mientras estuvieras en el cuarto.
Tüm bunları, sen güçsüz bir hâldeyken kardeşin HHM'de saklanması gereken belgelere eriştiği için yaşıyoruz.
Eso ocurrió porque, mientras estabas incapacitado, tu hermano accedió a documentos que deberían haber estado seguros en HHM.
Sen de bu işten kurtulmanın bir yolunu bul.
Y busca una salida.
IRS veya başkası bakacak olursa sen dünya çapında 114,000 çalışanı olan uluslararası bir şirketin bir yüklenicisisin.
Si la agencia tributaria o alguien más mira usted es contratista de una multinacional con 114000 empleados a nivel mundial.
Sen yeni bir teknoloji yüzünden heyecanlanıyorsun. Büyük bir şov yapıyorsun.
Te emocionas con una nueva tecnología, montas un espectáculo,
Tamam, bir deliyi canlandırdı ama sen de bir kötürümü canlandırdın.
Sí, vale, ella interpreta a una lunática, pero tú interpretas a una lisiada.
Sen de bu filmin bir parçasısın.
Y tú tienes una participación en la película.
Tanrı aşkına! Muhteşem bir başarı kazandık ama sen bunun keyfini sürebilmekten bile acizsin.
Por Dios, somos un auténtico y maldito éxito, y eres incapaz de divertirte.
Sen Sinatra değilsin, Zack Thomas'sın ve burası da Sands'teki ana sahne değil Galveston'da bir salon.
No eres Sinatra, eres Zach Thomas, y esto no es el centro del escenario del Sands. Es una cantina en Galveston.
Bunların altında, sen de tıpkı benim gibi bir leş kargasısın
Pero en el fondo, eres basura podrida, como yo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]