Except for him traduction Turc
226 traduction parallèle
But it wouldn't have happened except for him.
Fakat o olmasaydı, bunlar olmazdı.
Except for him, it's a quiet night.
Onun dışında, sessiz bir gece.
- Except for him.
- O hariç.
I mean, except for him.
Yani, isterdim.
I would be long dead except for him.
O olmasa çoktan ölmüş olurdum.
The people loved me... well, except for him.
Halk beni sevdi. Şey, onun dışında.
Except for him, she would have died a lot earlier.
O olmasaydı, çok daha erken ölmüştü.
Except for him.
O hariç.
"Every man can be questioned except for him who lies here"
"Burada yatan zat hariç herkes hesaba çekilebilir."
Except for him!
Onun dışında hepsi!
Each one's from Dressner Foreign Motors downtown Newport... where all the employees are clean, except for him.
Her biri Dressner Otomotiv'den. Tüm çalışanlar temiz. Biri hariç, James Lakewood.
Except for him!
Onun dışında!
Except for him.
Onun dışında.
I never took my glasses from his face except for an instant to let him see mine.
Dürbünümü yüzünden hiç ayırmadım beni görmesi için bir defa hariç.
Except... he's waiting for some killers to come and get him.
Ama nedense... bazı kişilerin gelip kendisini vurmasını bekliyor.
Except for the guys that pushed him off.
Onu iten adamlar haricinde tabii.
The other man becomes ill and would die, except for a physician... who returns him to health - to rob and lie again.
Diğeri ise, doktorun yardımı olmadan yaşıyamıyacak olan bir hasta... O da soyuyor ve yalan söylüyor.
We've never laid eyes on him, except for those.
Onu burada hiç görmedik. Bu resimler hariç.
I've busted everything so far except this here gray, and you can have him for a pet when I get finished.
ben bu griye kadar herşeyi terbiye ettiğime göre, eğer istersen bunuda bitirdiğimde onu kendine evcil hayvan niyetine alabilirsin.
I never thought there'd be more for him, except the ounce of his backie.
Bu kadar harika bir sofra olacağını hayal bile edemezdim.
He's as dead-pan as a lumberjack except for that stubborn look he has when he lets the cops drag him away... or when he intervenes personally if there's real trouble.
Polisler kendisini sürükleyip götürürken ya da gerçek bir bela olduğunda kişisel olarak müdahale ettiğinde yüzündeki o inatçı ifadeyi saymazsak odun kadar duyarsız biri.
Well, there's nothing I seem to be able to do for him... except keep his house tidy.
Aslında, onun için yapabileceğim hiçbir şey yok gibi evini düzgün tutmayı saymazsak.
All the girls have a crush on him, except for me.
Ben hariç tüm kızlar ona tutkundur.
Nothing more to be done, except wait for the fever to break or to kill him.
Ateşinin dinmesini beklemek veya onu öldürmekten başka yapacak bir şey yok.
A hero called Ah fey has killed many, except one ; he told me to keep an eye on him. And wait for you.
Ah Fei adında bir yiğit, biri dışında hepsini öldürdü ; bana gözümü onda tutmamı ve seni beklememi söyledi
There is no one else for them except a fat innkeeper... who only remembers his name because people shout it at him all day.
Şişko bir hancıdan başka kimseleri yok. O da kendi adını bile insanlar bütün gün ona seslendiği için hatırlıyor!
I won't identify him except to say that he works for an English-speaking embassy here... and he's close to someone who has good contacts with the military.
Burada, İngilizce konuşulan bir elçilikte çalışması dışında size kimliğini açıklayamam. Ve ordu ile iyi bağlantıları olan birine yakın.
Except for Quentin's nudes. It was an obsession with him.
Çıplak kadınlar hariç, onlar Quentin'in işi, o tam bir sapıktı.
Except for his features there is nothing about him that I find familiar.
Hem de hiç değilim. Dış görünümü dışında onda tanıdık gelen hiçbir şey yok.
Ask for a little contribution to improve the town, everybody digs deep, except him.
Kasabayı geliştirmek için küçük bir bağış istediğimizde herkesin hoşuna gitti, onun dışında.
Except for I'm going through this thing where I don't want him to touch me, but...
Onun bana dokunmasından sürekli rahatsız olmam hariç, ama...
I could've made things right for him, but.. except that I waited too long.
Geç kalmasaydım onun için her şey daha güzel olabilirdi.
It wasn't so bad, except for all those jobs you had to do for him in return.
Karşılığında o işleri yapmak zorunda olman dışında o kadar da kötü değildi.
It's crazy... The thing is, you really do look uncannily like him except for one thing, the eyes. - You are obviously much more intelligent.
Ona şaşılacak derecede benziyorsun, ama sen çok daha zekisin.
You see except for the maid she's all alone in the house with him.
You see except for the maid Biliyorsunuz hizmetli haricinde onunla evde yalnız.
What can your silence do for him, except to tempt him?
Sessizliğin ona ne sağlar onu doğru yoldan çıkartmaktan başka?
I have not thought of him... since he left, except for the mention Harriet made of him the other day.
Gittiğinden beri Harriet'in ondan bahsettiği zaman hariç onu hiç düşünmedim.
Except for the part about killing him.
Öldürme kısmı dışında.
Except that he was detained, which is why he asked me to stand in for him.
Ancak işi çıktığından, onun yerine konuşmamı rica etti benden.
Hold everything except for the CBC and diff, and I'll check him out.
Kan sayımı ve difüzyon harici her şey kalsın, ben muayene ederim. - Tamam.
Most of my family lost their lives for no reason at all, except for the ignorance and the evil of people like him.
Ailemin çoğu hiç bir neden yokken hayatlarını kaybetti. Görmezden gelenler ve onun yandaşı olan şeytanlar hariç.
Except he now knows that I'm looking for him... And the closer I get, the more dangerous he becomes.
Onu aradığımı bilmesi dışında ve ona yaklaştıkca daha tehlikeli olması dışında.
Except for once... years later, I saw him in the street.
Sadece bir kez yolda gördüm.
Except for those of us who have to get rid of him.
Onu yok etmek zorunda olan bizler dışında.
'Cause when you think about it, I mean, what does Fez have going for him... except an incredibly sexy accent and an extremely hot body?
Çünkü düşündüğümde, Fez'in hoşlanacak neyi var ki? İnanılmaz seksi aksanı ve dehşet verici vücudu dışında.
Oh, pretty good... except I found this here kitten... who told me he was looking for someone to love him.
Gayet iyi. Bana onu seven birini aradığını söyleyen bu kedicik dışında.
Turned him off women, except for the little no-threat secretaries... and barflies he picks up.
Yaşadıkları onu kadınlardan uzaklaştırdı, tabii zararsız sekreter kızlar... ve bardan topladığı kadınlar hariç.
We were friends. I loved him. And now he's dead... except for his hair and nails... dead.
Arkadaştık.Onu seviyordum ve şimdi öldü- - saç ve ve tırnakları hariç öldü diyebiliriz tabii.
Except in this case for two nuns, who in 1923 met the man and believed so much in him and his dream that they invested money no one knew they had.
İki rahibe hariç, 1923'te bu adamla tanışmış ve yürekten inanmışlardı. Başka kimsenin bilmediği paralarını bu adama yatırmışlardı.
Except for the fact that he wants us to leave him behind.
Onu geride bırakmamızı istemesi dışında.
- Except for Cartman, you can keep him.
Cartman dışında. O sizde kalabilir.
except for you 175
except for us 19
except for me 72
except for her 17
except for 89
except for one 63
except for one thing 106
except for the 24
except for that 35
except for this one 26
except for us 19
except for me 72
except for her 17
except for 89
except for one 63
except for one thing 106
except for the 24
except for that 35
except for this one 26
except for this 43
for him 328
for himself 17
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
for him 328
for himself 17
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
except 945
except me 168
except you 292
exceptional 32
except one 86
except yours 16
except what 26
except this 31
except us 33
except this time 34
except me 168
except you 292
exceptional 32
except one 86
except yours 16
except what 26
except this 31
except us 33
except this time 34