English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / He got lucky

He got lucky traduction Turc

220 traduction parallèle
He got lucky. Hold it, capt.
Doğru, Komiser Morino.
He got lucky.
Şanslıymış.
- Let's just say he got lucky.
Sadece şanslı diyelim.
Now, let's see if we can find Mr. Gaffney and see if he got lucky.
Şimdi, Bay Gaffney'i bulabilecek miyiz, ve şansı var mı bir bakalım?
If you're some queer thinks he got lucky...
Bak, eline şans geçtiğini düşünen bir nonoşsan,
Arnold got arrested, you know. But he got lucky.
Arnold tutuklandı fakat, şanslıydı.
Some poor, nameless son of a bitch thought he got lucky.
Zavallının biri şans yakaladığını sandı.
He got lucky.
Şanlıydı!
- He got lucky.
- O şanslı.
He did well in the end but he got lucky.
Kaleci iyi toparladı ve şanslıydı.
Yeah, he got lucky. He got lucky?
- O başardı.
- I say he got lucky.
- Ben şanslıydı derdim.
Today he got lucky that's all
Bugün şanslıydı sadece o kadar
Lucky he didn't bust up something before we got here.
Allah biz dönmeden bir yerleri harap etmemiş.
He was lucky, that one. He got 500 francs from the insurance company. - Please hurry.
Bence şanslı biriydi, sigorta şirketinden 500 frank almıştı, lütfen acele edin.
He got lucky.
Şanslıydı.
He's got to be just fool lucky, and we got a good chance to grab him.
Şansı kötü giderse, onu yakalamak için iyi bir şansımız olur.
He's lucky he got it.
Buna sahip olduğu için şanslı.
You have got a lot of nerve telling a man who has had a heart attack that he was lucky to have stpped working.
Kalp krizi geçirmiş bir adama, işi bıraktığı için şanslı olduğunu söylemek, cesaret ister. O, yaşadığı için şanslı.
He's just lucky we stopped before he got into real trouble.
Başı daha çok belaya girmeden durdurduğun için çok şanslı.
He got so mad at me sometimes, I'm lucky I lived to be six.
Bazı zamanlar bana çok kızardı. Altı yaşımı gördüğüm için şanslıyım.
My first cousin, Benoît Clou, he was tiny, like this... he was big, fat, broad, strong, like that... well, he too got lucky with diabetes!
Alman kuzenim, Benoit Clou, böyle küçücükken koskocamandı,
That's dave'cause he's got the lucky rabbits.
Bu Dave çünkü şans balonları onun yanında.
He just got lucky, that's all, Monty.
Sadece şansı yaver gitti, Monty.
Somehow with that last variation of the IV mixture we got lucky and he replaced that enzyme.
Nasıl olduysa son verdiğimiz serum karışımında beyninin üretmediği enzimi ona verdik, ve bu konuda şanslıyız.
He got real lucky.
Gerçekten çok şanslı.
He's lucky Batman got him here quickly.
Batman onu oradan bu kadar çabuk çıkardığı için şanslı.
You're lucky he got you this.
Sana bu randevuyu aldığı için şanslısın.
I've got a linebacker that hasn't washed his jockey strap in two years because he thinks flies are lucky.
Başka biri de sineklerin uğur getirdiğini düşündüğünden bandajlarını iki yıldır yıkamıyor.
We're lucky he got us here through the traffic in the rain!
Bizi bu yağmur ve trafiğin altında getirdiği için şükretmeliyiz!
He got the lucky draw between me and him.
Piyango bana değil de ona vurmuş.
He's lucky too because it's spanking season, and I got a hankering for some spankering.
Şanslı ayrıca çünkü şaplak mevsimi başladı ve ben şaplak atmak için yanıp tutuşuyorum.
You're lucky he only got your wrist.
Senin sadece bileğinle sınırlı kaldığı için şanslısın.
He got in a few lucky punches, but I feel I won the fight.
Bir kaç şanslı yumruk vurdu, ama dövüşü kazandığımı hissediyordum.
So, Robert, you're saying that Ray wants to hang on to this car... because that's where he first got "lucky"?
Yani Robert, Ray'in o arabayı elinde tutmasının... sebebi ilk defa onda "Şanslı" olduğu mu?
If that's all he sees, you got off lucky.
Başka bir şey görmezse yırttın demektir.
I mean, I don't know. Maybe he just got lucky.
Ne bileyim belki de sadece şansı vardı.
What if he got really, really lucky?
Ya bunun ötesinde bir şansı varsa.
And don't tell me he just got lucky.
Yine şanslıydı deme
He finally got very lucky.
Şans onun da yüzüne gülecek demek...
But he's got lucky, I tell ya, I thought that was a corner.
Ama şanslıymış çünkü ben korner olduğunu sanıyordum.
Uh... uh, uh, see, I, I'm lucky that I got stood up. Th-th-the last guy I fell for look how he turned out.
En son âşık olduğum adamın ne hale geldiğine bak.
Yeah, but considering that woman was grabbing his guts, I'd say he got off lucky with humiliated!
Evet ama kadının onun barsaklarını tuttuğunu düşünürsek, aşağılandığıyla kaldığı için şanslıyız!
You're lucky the cops got there before Lemkin took care of you-he's a bad man.
Şanslısın Lemkin icabına bakmadan polisler geldi o kötü bir adam.
- She's in shock. Lucky he got her back.
Onu hayata döndürmesi büyük şanstı.
He got run over by a car Lucky bastard
Arabadan bile hızlı giderdi. Şanslı piç.
If you get lucky, really lucky, let's say he got some good trim the night before, maybe he'll plead you off to an A - ♪.
Mesela, bir gece önce seks yapmışsa gerçekten şanslısındır. İkinci dereceden ağır suçla yargılanmanı kabul edebilir.
When he got to be 29, I thought, "My God! Maybe we got lucky."
29 yaşına geldiğinde "Tanrım Belki de şanslıyız" diye düşündüm.
WELL, LUCKY HIM. HE'S GOT A GREAT JOB, A GREAT PLACE FULL OF...
Harika bir işi ve içi harika şeylerle dolu bir dairesi varmış.
You're lucky he let you go. You just got here.
Gitmene izin verdiği için şanslısın.
At least Mickey got lucky before he passed.
En azından Mickey`nin ölmeden önce şansı yaver gitmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]