English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Just a little one

Just a little one traduction Turc

564 traduction parallèle
Just a little one?
Küçük bir öpücük.
- Well, just a little one.
- Şey, sadece ufak işte.
All right, just a little one.
Neyse, sadece bir tane.
Mother doesn't like me to drink very much, but maybe just a little one.
Annem içki içmemi istemez ama belki küçük bir tane içebilirim.
- Just a little one!
- Hayır, teşekkürler.
Well, maybe just a little one.
Peki, başka yok ama.
Maybe just a little one.
Belki biraz.
Just a little one first night home.
Evdeki ilk gecemde biraz gergindim.
Well, maybe just a little one, every hour, for about a month.
Belki ufak bir kadeh bir ay boyunca, her saat.
- Just a little one?
- Ufacık bir yudum?
Okay, but just a little one.
Tamam ama yalnızca küçük bir öpücük.
- Just a little one.
- Küçük bir göl.
Just a little one.
Küçücük bir parça.
Oh, maybe just a little one.
Belki birazcık.
Go on, it's just a little one.
Hadi ama, birazcık.
Just a little one, medium dry.
- Ufak bir tane, orta sek.
Well, it was just a little one, believe me, Lieutenant.
Şey, o sadece küçük bir katkıydı, inanın bana, Komiser.
I'll be leaving the country in a little while so I want to see you just one more time. "
Kısa bir süre sonra ülkeden gideceğim ve seni son bir kez görmek istiyorum. "
Just one more. Just a tiny little bit more.
Sadece son bir kez daha.
One night when I was just a little kid, him and my ol lady had a terrible fight.
Daha küçücük bir çocuktum. Bir gece fena halde kapıştılar.
Just give me a little one like that.
Kısaca şöyle yapsan kâfi.
Oh, no, nothing like that, it's just that one of the professors got off the beam a little.
Hayır, öyle bir şey değil. Sadece profesörlerden biri biraz yoldan çıktı.
And then... one day I noticed that you began to have a little — Well, just a little tummy.
Sonra da bir gün ufaktan da olsa göbeğin çıktığını fark ettim.
When I was little, I had a hat just like this one.
Küçük bir çocukken benim de buna benzer bir şapkam vardı.
Could I have a little one, just enough to fill a hen's ear?
Azıcık içebilir miyim? Çok azıcık.
One day, a storm cloud came up... just a little bitty old storm cloud, though... and just tried awful hard to have its first storm.
Bir gün, bir fırtına çıktı. Sadece küçük bir fırtına bulutu. İlk fırtınası onu telaşlandırdı.
Two walkouts in one evening would be just a little too much for me, Eddie.
Bir gecede iki kere terk edilmek benim için biraz fazla oldu, Eddie.
Racket'll have a little one, just alongside of mine.
Biraz da eğlencede olacak tabii, bunun yanısıra.
I was just thinking about a little boy in one of my classes.
Ben sadece sınıfımdaki küçük bir çocuğu düşünüyordum.
No, I mean, for one of the greatest... dramatic actresses in this country to open in court. I can already see her in the witness chair - without any makeup... her hair just a little straggled and gray... wearing a rather faded print dress from a bargain basement... and no girdle.
hayır, ülkenin en büyük drama oyuncusunun yargılanmasını... mahkeme salonunda.... suçlu sandalyesinde... makyajsız... saçları dağınık ve kırlaşmış..
Like to get just past and get a nice little room... in one of those motels and get right to bed.
Hemen kasabaya girip o motellerde güzel bir oda tutup hemen yatmak istiyorum.
- But, marianne... just a little, little one... it wouldn't cause you any inconvenience, i promise.
- Ama Marianne... Küçük bir tane, küçücük... Sana hiç yük olmaz, söz veririm.
Me and O'Mara got a nice little trip ahead of us, and one of us is just liable not to make it.
O'Mara ve ben küçük bir yolculuk yapacağız, ama çok geçmeden birimiz geri dönecek.
Aw, come one, take just a little bite! Come on!
Haydi, sadece küçük bir parça tatlım.
Couldn't we have just one little, itty-bitty oil well, so I can get a private phone?
Ufacık, minicik bir petrol kuyumuz olsa da, ben de kendime özel telefon alsam?
The one who meant to keep it, and my little amigo who just took her for a ride.
Cesedi muhafaza etmek isteyen, ve arabayı gezmek için alan benim küçük dostum.
Well, it's a little late to be keepin'store, isn't it? No, I'm just, uh, movin'these cotton dresses down in front... so the ladies can see'em when they first come in.
Hayır, ben sadece bu pamuk elbiseleri öne taşıyordum ki kadınlar ilk girdiklerinde onları görebilsinler.
Will, you and me, we been in business only a little while... just one hot summer.
Will, sen ve ben, kısa süredir iş yapıyoruz sıcak bir yaz boyunca. At eti oyunuyla başlamıştık, hatırlıyor musun?
Well, the same way it would please little guys that don't weigh more than a pair of wet socks that used to throw punches at Jack Dempsey, just in the hopes that the champ would clobber them one
Jack Dempsey'ye yumruk atan bir çift ıslak çoraptan fazla kilosu olmayan çocukları memnun edeceği tazda. Çünkü Şampiyonun onlardan birine vuracağını ve onların da bunu mahkemeye taşıyacaklarını umut ederler.
Only, what sort of a house we're gonna find in three weeks with very little money, four small boys and one large dog I just don't know.
Ancak, çok az bir para, dört küçük oğlan ve koca bir köpekle üç hafta içinde nasıl ev bulabiliriz kesinlikle bilmiyorum.
I just have to pay a little attention to him because he's one of the advocate's best clients.
Avukatın en iyi müşterilerinden biridir.
But just one little thing like this and we're up the creek without a paddle.
Ama böyle küçük bir şey daha olursa başımız büyük belaya girer.
Now, just because one gets a little close.
Birisi yakından uçtu diye...
See how one wing hangs just a little lower than the other?
Görüyor musun bak, bir kanadı diğerine göre biraz aşağıda?
Don't forget you just shot one of their beloved comrades, and they'll be a little bit touchy about that.
Unutma ki, az önce onların yoldaşlarından birini öldürdün. Biraz hassas olabilirler.
For the love of God, can't we love one another just a little?
Tanrı aşkına, sevemez miyiz birbirimizi birazcık olsun?
Every night, just like you'd want me to, I've put out the cat, made myself a rum toddy, and before I went to bed, said a little prayer thanking God that I was independent, that no one else's life was mixed up with mine.
Her gece, tam senin istediğin gibi, kediyi dışarı salarım, bir bardak rom alırım, ve yatmadan, bağımsızlığım için şükrederim.
One more little drama, and I won't just cut off your allowance, I'll tie up your estate. You'll be on social security before you see a nickel of it.
Bir daha ortalığı karıştırırsan, harçlığını kesmekle kalmam, mal varlığına el koyarım.
When one is a little mature, then one doesn't think so much about success as about the game that science is, since we know that neither astronomy, not physics, just like the other sciences, does not give absolute knowledge, only, in a certain form, bring us closer to understanding, and, of course, no one thinks any more that an equation can catches the truth by the tail, any truth that is absolute.
Biraz olsun pişen biri, sonrasında bilim oyunu konusundaki başarısını pek düşünmüyor, ne astronominin ne de fiziğin diğer bilimler gibi mutlak bilgiye ulaşamadığını bildiğimizden bu yana sadece anlamamız için belli bir formda karşımıza getiriyor, elbette ki kimse denklemi ucundan tutup da gerçeğe, mutlak olan gerçeğe ulaşabileceğini artık düşünmüyor.
Probably just one of your boyfriend playing a little joke.
Ancak buyuk ihtimalle erkek arkadasiniz yaninizdadir.
Just play a little game. One I like.
Sen şu sevdiğim oyunu oynayacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]