Gayet güzel traduction Anglais
1,933 traduction parallèle
- Senin evin gayet güzel.
- your house sounds fine.
Eminim devlet lisesine başvurunda gayet güzel gözükecektir.
I'm sure that'll look really good on your community college application.
Gayet güzel.
You look nice.
Kadınlarla nasıl konuşulacağını gayet güzel öğrenmişsin.
You learned how to talk to women. I can tell.
Evet ve gayet güzel geçti.
Yeah, and it went really well.
Ayakkabın gayet güzel bağlanacaktır.
Your shoes will get tied just fine.
Fakat öyle olsa gayet güzel olurdu.
But that would be pretty cool.
Gayet güzel, hiç değer bilmiyorsun.
It's fine, you're so ungrateful
Ah, şey, Go-kon gayet güzel geçti.
Ah, well, the Go-kon went pretty much as expected.
Wassenfelder bir kenara, gayet güzel bir iş çıkardınız.
Aside from Wassenfelder, you did pretty good.
Gördüğünüz gibi, renkler birbiriyle gayet güzel karışıyor.
As you can see, the colours are really blending together nicely.
Sonra gayet güzel bir hamleye dönüştü neden biliyor musun?
And it turned out to be a good move, you know why?
"Şaraptı" veya "Yemekti" den önce söylersen gayet güzel bir cümle kurmuş olursun.
You put it in front of "wine" or "dining," and you've really got something
Başına "hiç" eklersen gayet güzel bir cümle kurmuş olursun.
I mean, you put it in front of "dokay" and you really got something.
60 gayet güzel.
- 60 is good.
İki gizem var, gayet güzel.
Two mysteries, cool.
Gayet güzel bir çalışma günüydü.
Yeah. Pretty good first shift.
Bence onlar kendilerini işe gayet güzel verecekler.
I think they will lend themselves very nicely to the job.
Kavgadan kaçınma taktiklerimiz gayet güzel işliyordu. Ta ki, geçen hafta şu kayak gezisine çıkana kadar.
Our no-fighting techniques were working perfectly until we went on that ski trip last weekend.
- Hayır, aslında o gayet güzel bir yıldı.
- No, that was actually a nice year.
Kendi kendime gayet güzel yeterim.
I'm doing just fine by myself.
Gayet güzel görünüyor.
It looks good.
Yaygaracı, dırdırcı olsa da bizimle ve ev işleriyle gayet güzel ilgileniyor.
Even though she's loud and nagging, but she still takes care of the household and us.
Mars, tek bir mikro organizması olmadan bile gayet güzel idare ediyor.
Mars gets along perfectly well without so much as a microorganism.
Sakin ol, Romeo. Onu koridorun sonundan da gayet güzel gölgeleyebilirim.
Relax Romeo, I can shade her just fine out the hall.
Burası gayet güzel ama ben Olive Garden'i tercih ederim.
This place is really nice, but I prefer Olive Garden.
İşimiz gayet güzel.
We got something good here.
24 saniyeden fazla sürerse, kahve gayet güzel olur.
If it takes more than 24 seconds, the coffee is too fine.
Gayet güzel sırnaşık bir şırfıntı olabilirim.
I could be a right, fine saucy wench.
Eminim gayet güzel görünürdün içinde...
I'm sure you'd look great in a...
Hepsi içinde gayet güzel bir gündü.
All in all, it's been a pretty good day.
Gayet güzel iş çıkardın.
You were great.
Bizimki gayet güzel, dostum.
- Oh, ours is nice, man.
Alt taraf gayet güzel ama...
I mean it's really nice down here and all but...
- Bence gayet güzel oldu.
- It looks pretty good to me.
Gayet güzel.
Better to be out.
Gördüğünüz gibi, güneş doğdu ve Clacks sistemi gayet güzel çalışıyor.
As you can see, the sun has set and the clacks system is working perfectly.
Şu an gidişatın gayet güzel.
Everything looks very good on you.
Bence tadı gayet güzel.
I think it tastes delicious.
Senin göğsün gayet güzel.
You have a really nice chest.
Yapıyoruz, gayet güzel olacak, amına koyayım.
Set it off real fucking nice.
Seni gayet güzel duyabiliyorum.
- Yes, Jesse.
Gayet güzel bir yer, baylar.
Mighty fine place you have here, gentlemen.
Hala gayet güzel.
Still, pretty awesome.
Kendi hâlimizde gayet de güzel yasayip gidiyoruz.
We were doing fine on our own for a long time.
Onun güzel olduğunu yazmışsın gerçi dolaylı değil de gayet açık belirtmişsin.
You tell her that she's pretty, but not in an creepy, aggressive kind of way.
- Gayet güzel iş çıkardın. - Sağ ol. İşte işin güzel yanı da bu!
* i am who i am * * and i am haunted * by the things * * that you're saying * you did good in there.
İyi güzel, Ama gayet açık ki, Sasha şu an seni görmek istemiyor.
Well, that's all well and good, but I think it's obvious that Sasha doesn't want to see you right now.
Gayet mantıklı, çok güzel bir kız.
it makes sense, she's a gorgeous girl.
Çok iyi, gayet iyi. Güzel.
That is, very good, very good...
birkaç güzel fotoğraf almamız için gayet iyi.
Close enough for us to get a few pretty pictures.
güzel 14869
guzel 19
güzelim 390
güzelsin 102
güzel kız 114
güzel bir gün 178
güzellik 77
güzel kızım 24
güzelim benim 17
güzelmiş 286
guzel 19
güzelim 390
güzelsin 102
güzel kız 114
güzel bir gün 178
güzellik 77
güzel kızım 24
güzelim benim 17
güzelmiş 286
güzel bir kadın 48
güzeller 55
güzeldi 214
güzel bir kız 49
güzel görünüyorsun 72
güzeldir 52
güzel olmuş 50
güzel mi 269
güzel bayan 54
güzel bir gün olacak 16
güzeller 55
güzeldi 214
güzel bir kız 49
güzel görünüyorsun 72
güzeldir 52
güzel olmuş 50
güzel mi 269
güzel bayan 54
güzel bir gün olacak 16
güzel bir sabah 27
güzel bir akşam 18
güzel bir gece 42
güzel olur 48
güzel miyim 17
güzel kızlar 22
güzel görünüyor 117
güzel oldu 48
güzel değil mi 278
güzel yer 53
güzel bir akşam 18
güzel bir gece 42
güzel olur 48
güzel miyim 17
güzel kızlar 22
güzel görünüyor 117
güzel oldu 48
güzel değil mi 278
güzel yer 53