Insanlar var traduction Anglais
7,491 traduction parallèle
Bir savaş var,... ve beni bekleyen insanlar var - -
There's a war on, and I've got people out there waiting for me - -
Nerede olduğumu merak eden insanlar var.
Well, I've got people that are wondering where I am.
Bizi oradan izleyen bazı insanlar var. Ancak onlardan korkmana gerek yok.
There are some people watching us through there, but you don't need to be scared of them.
Bu dünyada gerçek problemleri olan insanlar var.
There are people in this world with serious problems.
Chicago başka bir Ferguson vakası arefesinde çünkü sistemin tümünde beyaz insanlar var.
Chicago is on the verge of another Ferguson, because the system is all white.
Çantanın yanında insanlar var.
There's people near the football.
Dışarıda tedaviyi deli gibi isteyen insanlar var. Almak için öldürmek dahil her şeyi yaparlar.
There are people out there who want the cure so badly, they're willing to do anything for it, including kill.
Bizi durdurmak isteyen insanlar var.
There are people who want to stop us.
Bu arada orada çok iyi insanlar var ve hayatları mahvoluyor.
Meanwhile, you got very good people in there, and their lives are being destroyed.
Cruise ve Travolta gibi ünlüler var aynı zamanda kilisede başlarına gelen korkunç şeylerden bahseden insanlar var.
There are celebrities like cruise and Travolta, and then, you know, there are people who tell terrible tales of what happened to them in the church...
- Evet ama böyle bir şey olmadığını biliyorsun sadece insanlar var ve yardım için seni arıyorlar.
Yeah, but you know there's no such thing. There's just people. And they're looking to you for help.
- Bana güvenen insanlar var.
- I've got people... who count on me.
Burada kahramanlar ve kötüler yok, gerçek sorunları olan gerçek insanlar var.
just real people with real problems.
Çocuklar, beni arayan insanlar var.
Guys, there are people looking for me.
Bunun zor olduğunu biliyorum, Ethan. Ama iyi ve kötü insanlar vardır. Aynı şekilde iyi ve kötü Humanich'ler de var.
I know this is hard, Ethan, but... there are good humans and there are bad humans, and there are good Humanichs and there are bad Humanichs.
Ve benim üzerimde bazı insanlar var istedikleri şeyi, istedikleri zaman alabilen isimsiz insanlar.
And there are people above me, nameless people who always get what they want.
Sana hatırlatmaya çalışıyorum. Burada seni seven ve sana ihtiyacı olan insanlar var!
I'm trying to remind you that there are people here that love you and need you!
- Orada günahlarımı bağışlayabilecek insanlar var.
There are people who can forgive my sins.
İyi niyetimizi kullanan insanlar var burada.
There are people here who take advantage of us.
Günahlarımı affedebilecek insanlar var.
There are people who can forgive my sins.
Kudüs'te sıkıntı çeken insanlar var ve biz onlara burada güvenlik sunabiliriz.
There are people suffering in Jerusalem, and we can offer them safety here.
Oralarda da benim gibi başka insanlar var mıydı?
So... I mean, have there been other guys like me?
Yardımcı olabilecek çok değerli insanlar var.
We have a lot of good people who can help.
Ama insanların senin için yazdığı tüm beyanların kopyaları var.
But I have copies of all the affidavits that people wrote for you.
Herkes için bir şeyin var ve orta sınıf geçmişin var, böylece insanlar sana oy verebilir.
You got an everyman's husky build and a middle class background, so people can relate to you.
Bu insanların baya çılgın gelenekleri var, değil mi?
Wow. These people have some crazy traditions, right?
Şansın var ki onlardan para çalan insanları çabucak öldürürler.
Luckily when they kill people who steal from them, it's quick.
İnsanlar internetten bir şey aradığında Fetch Retrieve'i seçmelerinin bir nedeni var. Ve bize doğru gelen adam bu nedenlerin başında geliyor.
There's a reason why people choose Fetch Retrieve when they need to find something online, and this man coming down the hall is a large part of it.
Onlar insanların içine onu delilik enjekte ediyoruz nasıl var.
That's how they're injecting her madness into people.
Kızım fabrikayı yıkıp stadyumu buraya yapmak istiyor. Ama önce halletmesi gereken prosedürler var. Kuşların göç istikametinde olunca insanlar söyleniyormuş falan filan.
My daughter wants to tear it to the ground, and build her stadium there, but she's got a few boxes to tick first, like bird people fretting about migration patterns, et cetera, et cetera.
Ofisin her bir yanında dolaşan bir sürü ofis malzemesi var özellikle de dolma kalemler, insanlar dört bir yanda bırakıyor.
There are so many office supplies, pens in particular, floating around the office, and people leave them everywhere.
Ama bir yandan odaklanmanı sağlayan bir şey var kendini geliştirdiğini ve daha netleştirdiğini hissettiren bir şey. Bunun insanları neden çektiğini görebiliyorsun.
And something that helps you stay focused and feel that you're improving yourself and becoming more clear, you can see the appeal of that.
Scientology'de bir konsept var insanların % 98'i iyi, % 2'si kötüdür.
In scientology, there was a concept that 98 % of the people are good and 2 % are evil.
Hubbard'ın özel işler dairesindekileri eğittiği yazısı var. Bu kişisel bilgileri insanları kontrol etmek için, istediğini yaptırmak için Scientology'e karşı konuşmalarını durdurmak için kullanmak aslında şantaj değilmiş, çünkü para istemiyormuşsun.
There is a particular writing where Hubbard is training these office of special affairs people on how, when you use private information to control somebody to do what you want them to do, and to silence them from speaking out against scientology,
Çok az işgücü maliyetin var vergi ödemiyorsun, zengin insanlar sana bağışlarda bulunuyor. Scientology'nin nasıl yığınla para topladığını anlayabilirsiniz.
So if you've got very low labor costs, no taxes to pay, and wealthy people giving you donations, you can see why scientology has amassed huge piles of money.
Çaylakken onun gibi insanlar hakkında hikâyeler duymuştum duymasına da var olduklarına ve aramızda dolaştıklarına kim gerçekten inanır ki?
M.K. I heard stories about people like him when I was a cog, but who would ever actually believe that they exist, let alone walk amongst us?
İnsanların duymasını düşündüğüm bir kanıtım var.
I have evidence he thinks people should hear about.
Benim insanların yüzlerini tanımak konusunda bir sorunum var.
I have, uh, trouble recognizing people's faces.
Hâlâ bizimle birlikte geride kalan milyonlarca Eva Smith ve John Smith var. Hayatları, umutları, korkuları acıları ve mutlu olma şansları bizim hayatlarımızla düşüncelerimizle, söylediklerimizle ve yaptıklarımızla iç içe olan insanlar.
There are millions and millions of Eva Smiths and john Smiths still left with us, with their lives and hopes and fears, their suffering and chance of happiness all intertwined with nurlives, and what we think, and say
Bu dünyada çok fazla kötülük var ve insanlar üzerine büyük felaketler yağacak.
There is too much evil in this world, and great calamities will descend upon human.
İçeride ilişkiye giren insanlar mı var?
There are people having relations in there?
Ama duyduğuma göre kızının insanları bulma yeteneği var.
But your daughter, I hear, has a talent for finding people.
Ama ikimiz de biliyoruz ki insanların duyacağı tek bir Tanrı var.
And yet we both know that's only for the people to hear.
6000 mil uzakta bir yerde bir grup adam bir toplantı odasında karşılaşıyor fayda maliyet analizi yapıyor ve bu insanların, boruyollarını korurkenki sorumluluk pahasına değmedikleri sonucuna varıyorlar.
Somewhere 6000 miles away a group of bean counters in a boardroom did a cost-benefit analysis and concluded these people aren't worth the cost of responsibly maintaining their pipeline.
Ama orada sıradan, hiç birşey yapmamış insanlar da var.
But so many innocent people will die.
Kitty'nin insanların onun gibi görmesini sağlayan bir özelliği var.
Kitty has a knack for bringing people around to her way of seeing things. Trust me.
İnsanlarınla konuşmak için 24 saatin var.
You have 24 hours to talk to your people.
İnsanların böyle bir yanı da var işte.
Well, you know, that's the thing about humans.
Bu "insanlar" onlarda etten kemikten onların da ailesi var.
These "people"... they are of flesh and blood... with families.
İnsanların kendine öz sınırlayıcıları var.
Humans have self-limiters.
İnsanların sana ihtiyacı var.
People, they-they need you.
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
insan 293
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insan 293
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18