Uzun traduction Anglais
117,861 traduction parallèle
Bir milyar yıldan uzun bir süre ondan beslenebiliriz.
We can feed off of it for over a billion years.
Şimdi arkana yaslan önümüzde uzun bir yolculuk var.
Now, settle down. Got a long ride ahead.
Uzun atış.
Go long.
Öğrenmek için yeterince uzun süre dışarıda kalmak istemezdim.
I wouldn't want to be out there long enough to find out.
İnsanlar sana yeterince uzun bir süre sürtük dediler, bir gün, buna göre davranmaya karar verdin.
People call you bitch long enough, one day, you decide to act accordingly.
Uzun sürmez.
We won't be long.
Uzun süredir orada.
She's been in there a long time.
Benim fazla zamana ihtiyacım yok, dünyanın uzun yaşamama ihtiyacı var.
It's not that I need to have more time, it's that the world needs me to have more time.
Doğaüstü bir şey ve bizi uzun süre perişan etti.
Something supernatural and it messed us up for a long time.
Ancak tekrar yas tutması uzun sürmedi.
But he won't have to wait long to grieve again.
Uzun bir yol bu MK... kestirmeleri arama sakın.
It's a long road, M.K., don't look for shortcuts.
Sensiz bu kadar uzun yol katedemezdim.
I couldn't have gotten this far without you.
- Söyledim, evet. Ama yetenekleri bana denk biriyle karşılaşmayalı uzun zaman oldu.
See it's been much too long since I met someone whose skill matched my own.
İnan bana, beni burada gereğinden daha uzun süre istemezsin.
Believe me, you don't want me here any longer than necessary.
İlişkileri pek uzun sürmedi ama çok özel biri olduğunu biliyorum. Anlıyorum.
The relationship did not last very long, but I understand she was an exceptional person.
Peki o zaman neden Charleston'da o kadar uzun süre dayandılar?
Okay, then why did they last so long in Charleston?
Benim hatam olmadığını anlamam çok uzun zaman aldı.
It took me a very long time to understand that it wasn't my fault.
Avrupa uzun boylu gemileri ilk geldiğinde Amerikan kıtasında, Yerliler onları göremiyordu.
When the European tall-ships first arrived on the American continent, the natives couldn't see them.
Bu konuda mükemmelliğe ulaşmak zordur ve ustalaşmak uzun zaman alır.
Perfecting it is truly difficult, and it takes a long time.
Havanın uzun süre çok soğuk olması yoğun bir depresyona yol açar.
It becomes an extreme... form of depression when it's very cold for a long period.
Döşün sırrı, uzun uzun ve ağır ağır pişirmektir, çünkü eti serttir.
Long and slow is the secret, I think to brisket'cause it is a tough cut of meat.
Kumarbaz Foley. - Uzun bir süredir onunla ilgili herhangi bir haber duymamıştım.
[Bryan] You said you worked underground, building the Second Avenue Subway.
- Haberin yayılması uzun sürmeyecek.
This news won't hold long. What's your level of certainty?
Rakamları uzun pozisyonu işaret ediyor.
Their numbers dictate it's a long,
Uzun zamandır Axe Capital'da suç faaliyeti olduğundan şüpheleniyoruz.
We've long suspected criminal activity at Axe Capital.
Yolları uzun.
It's a long way to go.
Daha uzun sürecek, ama daha güvenli.
Back way. It'll take longer, but it's safer.
Bu insanların hiçbiri bu gece ölmeyecek, yarın da ölmeyecek, uzun bir süre ölmeyecekler.
None of these folks will die, not tonight, not tomorrow, maybe not for a long time.
Umarım uzun ve acı dolu bir ölüm olmuştur.
I hope it was a long and... Painful illness.
Uzun hikaye.
It's a long story.
Uzun süredir zorlanıyoruz... ama kaybetmeyeceğimiz önceden söylenmiş.
It's been a long struggle, But it was foretold that we would not lose.
Santa Fe demek. Yolun uzun.
Long way, Santa Fe.
Uzun hikaye.
That's a long story.
Uzun zamandır şampanya içmemiştim. "
Haven't had champagne in a long time. "
Direniş göstermeden bir tavşan gibi ölmek için... Phil, Rusell ve eşlerinden... daha uzun süre yaşamadım ben.
I didn't outlive Phil and Russell and two good women to die like some rabbit with no resistance.
Onlar uzun süre önce... ruhlarının ayrılamaz birer parça olduğunu anladılar.
Long before they found, their souls... became united through relatives.
Uzun sürdüğü için üzgünüm.
Sorry I took so long.
Bu benim mezun olmamdan daha uzun sürecek.
It's taking longer than it took me to almost graduate.
Hesapları ayırmak neden bu kadar uzun sürdü?
Why are separate checks taking so long?
- Başka ne söyleyebilirsin? Uzun, kısa?
- Can you tell me anything else... uh... tall, short?
Uzun bir tane.
A long one.
Bu uzun bir gezinti değil, yürüyüş.
It's no longer strolling, it's striding.
Ama Romero'dan daha uzun süredir Washington'da çalışıyor.
- No. But she's been in D.C. longer than he has.
- Uzun kalmayacağım.
- I won't be long.
Öyle ama fazla uzun sürmez.
He is, but not for much longer.
Saksonlarla çok uzun zamandır birlikte yaşıyorsun!
You've been living with Saxons for too long!
0h, uzun süredir, anladım.
0h, for a long time, I did.
Nehirden uzun bir yürüyüş mesafesindedir.
It's a long walk from the river.
Ticaretin olmadığı uzun Wessex, Lunden'in değeri daha büyüktür.
The longer Wessex is without trade, the greater the worth of Lunden.
Uzun sürmeyecek.
Not for long.
- İşe yarıyor mu? Uzun bir süreç bu.
It's a process.
uzun hikaye 160
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun mu 25
uzun bir zaman 22
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun mu 25
uzun bir zaman 22