English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ B ] / Bir yerde

Bir yerde traduction Espagnol

29,132 traduction parallèle
Onlar başka bir yerde içki satmak yapmak, biliyor musunuz?
Venden alcohol en cualquier parte, ¿ sabes?
Şerbetçiotu distribütörü bir yerde yönetici asistanı pozisyonu.
Es un puesto de ayudante de dirección en una distribuidora de cerveza.
Dünyamız ile diğer dünya arasında bir yerde saklanıyor.
Existen en un lugar entre nuestro mundo y otro.
Annen buralarda bir yerde.
Tu madre está por aquí, en algún lado.
Herkesin görebileceği bir yerde saklanıyorlar.
Ocultos a plena vista.
Küçük bir yerde yaşıyorsun.
Vives en una ciudad pequeña.
Başka bir yerde olmam gerek.
Tengo que estar en otro lugar.
Bana yakın bir yerde yaşıyordu.
Vivía cerca de mí.
Şüpheli muhtemelen ünlü bir seri katile yakın bir yerde büyüdü, o yüzden California, Illinois ve çevre eyaletlere odaklan.
Lo más probable es que nuestro sudes creciera en una zona próxima a algún asesinato de un asesino en serie, así que sólo céntrate en California, Illinois, y estados colindantes.
Çocuğunun korkunç bir yerde olmasını.
Saber que tu hija está en algún lugar salvaje.
Çocuklarının sürekli öyle bir yerde yaşamak zorunda olduğu ebeveynleri düşün bir de.
- Sí, pero ¿ cómo imaginas que se sienten los padres que viven todo el tiempo en un lugar así?
Ne bir yerde duruyorlar ne de yemek yiyorlar. O bölge göç eden kazların dinlenip yemek yedikleri yer.
El santuario de las aves es el lugar donde... esas aves se detienen a descansar y comer.
Kazların Rusya'dan göç etmesi yaklaşık 15 gün falan sürüyor. Ne bir yerde duruyorlar ne de yemek yiyorlar.
Una vez las aves migratorias dejan Rusia, continúan volando durante 15 días... sin tomar tierra ni comer...
Sonra sessiz sedasız bir yerde uyanmayı.
Y después despertarse por la calma,
En önemlilerini kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceği bir yerde saklardım.
Lo más importante lo tenía en un lugar que nadie se atrevería a tocar...
Ne ile ilgili idi STUXnet operasyonu? Çok açık bir yerde, kimsenin anlayamayacağı şekilde mi saklanıyordu?
¿ Qué tenía la operación Stuxnet que se estaba ocultando a plena vista?
- Ama belli bir yerde yaşamıyorsun.
- Pero no vives en ninguna parte.
"Bir yerde bırakmışımdır" dedi.
"Se han quedado en alguna parte".
Melodimi besteledim, armonileri ekledim. O sol ve fa anahtarlarını çizdim, o birlik notaları, ikilik notaları, dörtlük notaları, esleri koydum. Bestemin herhangi bir yerde icra edildiğini hiç göremeyecek olsanız da bu deneyim sayesinde artık müzik duyduğumda onu görebiliyorum.
Compuse la melodía, añadí las armonías, puse las claves de sol y de fa, escribí redondas, blancas, negras y silencios, y aunque nunca oiréis una interpretación pública de mi composición gracias a esa experiencia, cuando oigo música, la veo.
Sonsuza dek tek bir yerde kalamam.
No puedo quedarme toda la vida en un sitio.
Emniyetli bir yerde misiniz bayan?
¿ Está en algún lugar seguro, señora?
Ben okul sonrası işe giderdim adına kooperatif denen bir yerde.
Al acabar la escuela tuve un trabajo en eso que llamábamos una cooperativa.
Başka bir yerde yaşayamayan insanlar içindi.
Era para gente que no podía permitirse vivir en otra parte.
Onların bir yerlerde olduğunu biliyorum, buralarda bir yerde.
- Sé que estaban en alguna parte, En alguna parte por aquí.
İşten sonra spora gideceğini söyledi - - şehir içinde bir yerde üyeliği var.
Dijo que iba al gimnasio después del trabajo- - que tiene una calidad de miembro en la ciudad.
Belli ki, bir süredir başka bir yerde iş yapıyormuş.
Al parecer, ha estado haciendo negocio fuera de su lugar por un tiempo ahora.
Başka bir yerde öldürülüp oraya taşındığını düşünüyoruz.
Pensamos que lo mataron en otro lugar y se trasladó allí.
Burada bir yerde.
Está por aquí en alguna parte.
İki insanın, iki iş arkadaşının özel müzakare yapamayacağı bir yerde mi çalışıyoruz? Senin için sorun değil mi yani? Boşver işte.
¿ Que estamos... estamos trabajando en un entorno laboral en el que dos personas... dos colegas... no pueden hablar en privado?
Böyle sonsuz çeşitliliğin olduğu bir yerde kural yoktur.
Y donde hay una infinita variedad, no hay una pauta.
Genç hanımların gelmeye cüret etmemesi gereken bir yerde.
En un sitio donde chicas jovenes no deberían entrar.
Tanıdık bir yerde buluşalım.
Sugiero encontrarnos en terreno neutral.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rodeada de montañas y protegida por una cerca eléctrica lo que restó de la humanidad en la Tierra se esfuerza por sobrevivir en una ciudad llamada Wayward Pines.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rodeada por montañas y protegida por una valla eléctrica, lo que queda de la humanidad con vida en la tierra hacen lo que pueden para sobrevivir en una ciudad llamada Wayward Pines.
Ben burada bir yerde.
Ben está aquí fuera.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rodeada de montañas y protegida por una cerca eléctrica la humanidad restante en la Tierra se esfuerza por sobrevivir en una ciudad llamada Wayward Pines.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rodeada por montañas y protegida por una valla eléctrica, lo que queda de la humanidad con vida en la tierra hacen todo lo posible por sobrevivir en una ciudad llamada Wayward Pines.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rodeado por montañas y protegido por una valla eléctrica, los últimos humanos vivos sobre la Tierra hacen lo mejor para sobrevivir en un pueblo llamado Wayward Pines.
Keşke başka bir yerde doğsaydım.
Desearía haber nacido en otro lado.
Ama kasada ya da başka bir yerde saklamaları kendilerini güvende hissettiriyorsa o kadar da kötü olmayabilir.
Pero si les hace sentirse bien saber que está a salvo en algún sitio, tal vez no sea tan malo.
Tek bildiğim üçgenin içinde bir yerde olduğu.
- ¿ Qué? Todo lo que sé es que sigue en algún lugar del triángulo.
Olduğunuz yerde kalın, bu bir baskındır!
Alto, esto es una redada.
Oraya gittim, herif göğsünde bir kurşunla yerde yatıyordu.
Pero cuando llegué, el tipo estaba tirado en el suelo con una bala en el pecho.
Göstericiler silah olarak demir boru kullandılar. Gösterinin yapıldığı yerde polisle büyük bir çatışma yaşandı.
Algunos miembros extremistas actuaron con una fuerza ilegal violenta... convirtiendo el santuario de las aves en una zona sin ley.
Niye her yerde saat aynı değil? Saat farkı berbat bir şey.
¿ Por qué no es la misma hora en todos lados?
Bir sürü yerde oynamış.
Con un montón de créditos.
Geldigim yerde bir suru laf daha var.
Hay muchos más en el sitio del que vino ese.
Geçmişinin eksik olması sorun olacağı yerde bir avantaj nerdeyse.
La falta de la historia es una virtud en lugar de una señal de alerta.
Büyük Kanyon gibi bir yerde, bir motel odasındayız.
De repente, me vino esta imagen, de estar en un en un motel cerca del Gran Cañón o lo que sea, y...
Oso, Camarena'nın ilk firarını gerçekleştirdiği yerde, Meksika hapishanesi Puento Grande'de görevli bir polis memuruydu.
Oso era un ex-policía quien, cuando arrestaron a Camarena por primera vez, dirigía la cárcel mexicana Puente Grande.
Her şeyin yanlış olduğu bir yerde.
En un lugar donde todo está mal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]