Ama bu şekilde değil traduction Français
244 traduction parallèle
Bu gece hareket istiyordum, ama bu şekilde değil.
En fait de transports, j'espérais autre chose.
Seni seviyorum Frank, seni istiyorum ama bu şekilde değil.
Je t'aime, Frank. Je veux être avec toi... mais pas ainsi.
- Ama bu şekilde değil.
- Pas comme ça!
Seni istiyorum ama bu şekilde değil.
Je t'aime, mais... on ne peut pas continuer à vivre de cette façon.
Herşey aşk için. Ama bu şekilde değil.
Quand on aime, c'est différent.
Ama bu şekilde değil.
Mais pas de cette façon.
Ama bu şekilde değil,... nereye dönsek insan var, seninle yalnız kalmanın mümkün olmadığı bir vakitte.
Mais pas comme ça... Entourée de gens, sans être seule avec toi.
- Belki. Daha önce de hasta kaybettim ama bu şekilde değil. Böyle bir adam pes etmez.
C'est déjà arrivé avant, mais ce genre d'homme n'abandonne pas comme ça.
Geri geleceğimi hep biliyordum ama bu şekilde değil.
Je savais que j'y reviendrais mais pas de cette façon.
- Evet, ama bu şekilde değil.
- Oui, mais pas de cette façon.
Ama bu şekilde değil.
Mais je ne peux pas en étant comme ça.
Bitmiş olabilir, ama bu şekilde değil.
Si c'est fini, c'est fini, mais pas comme ça.
Yaşamak istiyorum. Ama bu şekilde değil!
Je veux vivre, mais pas de cette façon!
Yapmam gerekeni yapmadım mı? Evet ama bu şekilde değil.
C'est ce que nous avions prévu, c'est ce que je devais faire.
Ama bu şekilde değil.
Mais pas comme ça.
Evet ama bu şekilde değil.
Oui... mais pas comme ça.
Bizim önderimiz olasın istedim, ama bu şekilde değil.
Je te voulais chef, Karma, mais pas comme ça.
Faith, sana yardım edebilirim. Ama bu şekilde değil, tamam mı?
Je peux t'aider, mais pas comme ça.
- ama bu şekilde değil.
- mais pas comme ça, mon frère.
Ama bu absürttü. Hançer yere rüyada değil de başka bir şekilde düşmüş olabilir.
Le poignard était tombé d'une autre façon, pas en rêve.
Bu şekilde değil ama kendi yöntemiyle...
À sa façon, il me l'a dit.
Ama bu işi bu şekilde bırakamayız, değil mi?
On ne peut pas laisser faire ça, hein?
Ama, bu şekilde değil.
Ne faites pas ça, s'il vous plaît.
Ve bu şekilde kalmaya niyetliyim, ama siz değil.
Je vais bien, et j'entends continuer. Pas comme vous.
Bu şekilde beni en iyi şekilde kullanabilirsin. Şimdi. Bunu isterdim Emma ama o kadar basit değil.
tu as assez de talent pour l'adapter à ce que je fais le mieux... maintenant.
Gökadalar arası yolculuk için pek çok vaha var ama bilinenlerden hiçbiri ticaretin atardamarından bu kadar uzak değil ve hiçbiri bir tylium madenine çok garip bir şekilde yakın değil.
Il y a de telles oasis pour voyageurs intergalactiques... mais aucune n'est si loin des voies commerciales connues... et si curieusement près d'une mine de tylium.
Ama bu şekilde hiç de iyi değil.
Mais ce qui se passe n'est pas bien non plus.
Belki doğru, belki doğru değil ama bu herhangi bir şekilde ispat edilmiş değildir. Ama daktilo başına oturup tüm bunları bilimmiş gibi uydurup duruyorlar ve sonra gıda, organik gıda uzmanı falan oluyorlar.
Mais ils s'assoient devant leur machine à écrire et inventent ces choses comme qu'ils faisient de la science puis ils deviennent experts en nourriture biologique et ainsi de suite.
Bu bazı şeyleri telafi eder ama hoş bir şekilde değil.
Ça me permettra de rentrer, tout juste.
"Hoşgeldin, dostum." demek isterdim. Ama burda bu şekilde değil. Burada ne yaptığımı bile bilmiyorum.
- J'aimerais te saluer, mais pas ici...
Ama elbette bu şekilde değil!
Il est vrai, pas dans ces circonstances.
Bizim zamanımızda bile mümkündü, ama bu şekilde değil.
Mais pas à une telle échelle.
Bu hiçbir şekilde kesin değil, ama ben sizi kastediyordum.
Cela n'est pas du tout certain, mais je parlais de vous.
Dedim. Ama burada değil, bu şekilde değil.
Je sais, mais pas comme ça.
Hayatında hiç şöyle bir şey oldu mu "Bu en iyi göründüğüm, en iyi hissettiğim en iyi şekilde yaptığım an, ama hiç de iyi değil"?
T'est-il arrivé, dans Ia vie, de te dire : "Jamais je ne ferai mieux physiquement, sentimentalement ou professionnellement, et c'est pas si terrible"?
Sarek bu yeniden birleşme görevini bir aptalın işi gibi görürdü, ama bir şekilde bence değil.
Sarek aurait vu dans cette mission de réunification une mission insensée. Je crois le contraire.
Onu tekrar görmek isterim ama burada bu şekilde değil.
J'aimerais le revoir mais pas ici. Pas comme ça.
Ben bu tür şeyler yemelerinden hoşlanmıyorum. Benim için bu şekilde yeterince zor, Mary, yemeklerine bir şey katmak çok para değil ama yemeklerin faydasını kaçırmak istemiyorum İçleri katkı maddeleri ve ıvır zıvırla dolu.
C'est assez dur pour moi de faire des repas avec peu d'argent, je préfère pas le gâcher avec cette saloperie chimique.
İyi ama bu mümkün değil çünkü yokuşu ters bir şekilde geri vitesle çıktım.
- Impossible! Je suis même remonté en marche arrière. Tu me fais marcher.
Neden bu şekilde hissettiğini anlıyorum ama bu benimle ilgili değil.
Je comprends que vous réagissiez ainsi.
Evlat, biliyorum iyiyim demek istedin, ama bu şekilde söylemek doğru değil.
Tu croyais bien faire, mais c'était pas la solution.
Öyle olabilir ama burada değil. Bu şekilde de değil.
Mais pas ici et pas comme ça.
Bu doğru, ama düşündüğün şekilde bir simülasyon değil.
Mais ce n'est pas ce que vous croyez.
Ama onları bu şekilde daha iyi görmeye başladı. Değil mi hayatım?
Mais elles n'en sont que plus fortes.
Sana bu şekilde söylemek istemezdim ama seni sevdiklerinden değil.
Ça m'ennuie de te le dire comme ça mais ils sont loin de t'adorer.
Bunu barışçıl şekilde çözebileceğimizi umuyordum ama belli ki siz, uzun sürecek bir mahkeme savaşını tercih ediyorsunuz ki bu benim için sorun değil, çünkü bütün mahkeme masraflarından siz sorumlu olacaksınız, kanuni ve cezai zararlara ek olarak.
Je pensais pouvoir régler ce cas à l'amiable mais apparemment, vous préférez un long procès. Ça me va très bien puisque c'est vous qui paierez tous les frais de justice, sans parler évidemment des dommages et intérêts.
Bazı insanlar bu şekilde hissedebilir, ama annem ve babam değil.
Certains voient peut-être ça comme ça, mais pas mon père et ma mère.
Ama bu şekilde olmak zorunda değil.
Tu te trompes.
Daha önce neler düşündüğümü bilmiyorum ama bu şekilde devam ederse eve gideceğim, NewJersey'e değil. Rahatsızlık verdiğim için üzgünüm ve hoşçakalın.
Je ne sais pas ce qui m'a pris dans ce resto... mais puisque j'ai décidé de rentrer, et de ne pas aller dans le New Jersey... désolée de vous avoir dérangés et au revoir.
Ama bu şekilde devam edemezsin. Bu seni korkutuyor, değil mi?
- Ca te fait peur, hein?
Bu şekilde değil ama.
Mais pas comme tu crois.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23