Bir ingiliz traduction Portugais
2,047 traduction parallèle
İngiliz'im. Ve bir lordum.
Sou inglês... e Lorde.
Muhtemelen biraz daha İngiliz tarzı bir şey.
Possivelmente, algo um pouco mais inglês.
Fransız toplumundaki, sizin de şahit olduğunuz, ayrılıklar düşünüldüğünde, başarabileceğimiz en iyisinin yaptırımlarında İngiliz modeli bir parlamentoyla sınırlandırılmış krallığın olduğunu düşünüyorum.
Devido as divisões entranhadas na sociedade francesa, testemunhadas por vós, acredito que o máximo que podemos almejar, é uma monarquia, com poderes limitados pelo parlamento, à semelhança do britânico.
Biz, kendimizi İngiliz sirayetinden kurtarmak için kanlı ve pahalıya mal olan bir devrim savaşı vermedik mi?
Não lutámos uma revolução sangrenta e onerosa para nos vermos livres do contágio britânico?
İngiliz K.B.B. dergisinde bir makalede geçiyordu.
Lembrei-me de um artigo no Jornal Britânico de Otorrino.
İngiliz'im ve bir lordum.
Sou inglês e Lorde.
İngiliz'im ve bir Lordum.
Sou inglês e Lorde.
Valla, Bambi, işe ihtiyacın var ve hoş bir İngiliz kızı benim de işime yarar.
Sabes, Bambi, precisas de trabalho, mas os meus livros podiam mesmo empregar uma linda rapariga inglesa.
- Stephanie! Doğu Avrupalılardan sıkılan bir müşteri aradı. Biraz da İngiliz gülünü koklamak istiyormuş.
Um cavalheiro que telefonou está cansado da Europa de Leste quer experimentar um pouco da tua rosa inglesa.
Şey, Jenkins patronumun şu kadınla tanışmasını istemiş... bir İngiliz şirketi...
Bem, o Jenkins queria que o meu patrão conhecesse uma mulher, de uma empresa britânica...
1970'lerde İngiliz hükümeti üretim endüstrisinde krizle karşılaşınca Londra Şehri'ni seçkin bir finans merkezi hâline getirmeye başladı.
Nos anos 70, o Governo britânico, enfrentando uma crise da sua industria fabril, resolveu fazer da "Cidade de Londres" o pre-eminente centro financeiro.
Bunun amacı İngiliz bankalarının dünyanın dört bir yanından sermayeyi şehre çekmelerini ve şehrin ucuz sermayeye ulaşabilmesini sağlamaktı.
O propósito disto era permitir que os bancos britânicos pudessem atrair capital de todas as partes do mundo para dentro da "Cidade" e dar acesso à "Cidade de Londres" ao capital barato.
Bir kadına mı yoksa bir İngiliz'e mi?
Ou num inglês?
Bu önlem alındıktan hemen sonra, özel İngiliz ve Amerikan bankaları arasında bir doküman dolaşmaya başladı.
Foi chamado de "Papel-Moeda." ESTADOS UNIDOS irão pagar ao portador UM DÓLAR
Ingiliz imparatorlugu bir çözüm bulmaya zorlaniyordu.
O Império britânico foi forçado a ajudar.
Doğru, muhtemelen sen İngiliz hayat tarzını tehdit eden siyah gücü inceleyen gizli bir ajansın.
Certo. Provavelmente estás infiltrado. A espiar as sérias ameaças do poder negro ao modo de vida Britânico.
Yanınızda bir İngiliz vatandaşı kalıyor olmalı, ismi Gale Benson.
Está alguma pessoa de nacionalidade Britânica consigo? - Uma certa, Gale Benson.
Burada bir İngiliz pilotundan bahsediyorsunuz, Tanrı aşkına!
Raios, estão a falar de um piloto britânico!
Bana bir haber ulaştı. Bir İngiliz RE-8'i buraya 12 km uzaklıkta yere çakılmış.
Acabei de receber a notícia de que um RE-8 inglês se despenhou a 12 km daqui.
Bir İngiliz bombası isabet etti.
Uma bomba inglesa destruíU-o.
Başka bir İngiliz yenilgisini seyretmek için mi bizi şereflendirdiniz, Rittmeister?
Dá-nos a honra de observar mais uma derrota britânica, Capitão?
Bir İngiliz uçak filosu cepheye doğru yaklaşıyor.
Um esquadrão inimigo aproxima-se da frente de batalha.
Etkileyici, mimari portreleriyle ünlü... İngiliz sanatçı Charles Ryder, heyecan veren bir dizi orman çalışmasıyla New Yorkluları fethetti.
Famoso pelos seus quadros com uma arquitectura comovente o artista britânico, Charles Ryder, foi recebido com entusiasmo em Nova Iorque...
At sırtında bir sürü asil İngiliz kanı...
É só sangue azul inglês a andar a cavalo.
Murmansk'ta İngiliz Ticaret Misyoneri Şef yardımcısı ve de bir casustu.
Era o pastor da delegação comercial Inglesa em Murmansk e era um espião.
Gole öylesine sevinmiştim ki, bir İngiliz'in dolu cüzdanını çalmış, yaptığım eşek şakası tutmuş gibi hissediyordum.
E quando desatei a correr e a gritar depois do golo, senti-me como tendo roubado uma carteira a um inglês, para mim aquilo foi um gozo.
Karıma, başka bir İngiliz'i daha işe aldığımı söylediğimde çok heyecanlanmıştı.
Sabes, quando disse à minha mulher que contratei outro "Bife" ela ficou toda excitada.
Ama o odada gördüklerinden sonra, artık senin New Jersey'de doğmuş bir İngiliz olduğunu düşünüyor.
Mas depois do que ela viu naquela sala. Agora pensa que és um Inglês nascido em Nova Jérsia.
İngiliz bir adam olduğun için sana saygı duyuyorum.
Eu respeito-o como homem inglês.
Kulübenizde bir İngiliz askeri mi?
Militares britânicos, aqui na adega?
Aslında, Alman kılığındaki bir İngiliz'i.
Digamos que é um inglês disfarçado de alemão.
Müttefik donanması, bölüklerini ve teçhizatını buradaki bir yere daha hızlı indirebilirler ve unutmayın ki burası, İngiliz ve Fransız kıyılarındaki en kestirme yol.
Porque a frota anglo-americana pode desembarcar mais facilmente tropas e material de guerra num porto. E não se esqueça, que é a distância mais curta entre a costa inglesa e a costa francesa.
Southampton karşılarında, Normandiya'da İngiliz bir jeologu açığa çıkarttığımız sahillerimizin birinde.
Em frente a Southampton, na Normandia, numa das praias. Onde foi avistado um geólogo inglês
Neden bir İngiliz jeolog, gecenin bir yarısında Normandiya kıyısından kum örneği toplar ki?
Porque é que um geólogo inglês haveria de recolher areia numa praia da Normandia em plena noite?
Albayım, sahilin tepesinde bir İngiliz uçağı belirlendi.
Coronel, um avião inglês foi avistado sobre a costa, em Tourgéville.
Eşiniz bir mesaj bıraktı efendim. İngiliz kadın. Size bu sabah bunu bıraktı.
A sua esposa deixou-lhe uma mensagem, a inglesa, deixou-lha esta manhã.
Biz, Nixon topluluğu olarak David Frost'un, eğlence düşkünü şöhreti ve söyleşi programı sunucusu bir İngiliz olması dışında, hakkında pek fazla bilgi sahibi değildik.
Jack Brennan - Ex-Chefe de Gabinete de Nixon Nós da campanha de Nixon Jack Brennan
Bizim, İngiliz bir sohbet programı sunucusu olarak sana, Amerika Başkanı ile röportaj yapman için ödeme yapmamızı istiyorsun. Hem de yazınsan bir kontrol ve karşılığında ne ile sonuçlanacağı belirsizken?
Está nos pedindo para pagar um apresentador britânico para entrevistar uma presidente americano sem nenhum controle editorial em troca?
6 kilo 750 gramlık bebeği normal yoldan doğuran bir kadın hakkındaki İngiliz belgeseli.
É um documentário britânico sobre uma mulher que dá à luz um bebé com quase 7 kg, pela vagina.
Onlardan biri George Hogg idi, genç, tecrübesiz bir İngiliz.
Um deles foi George Hogg, um jovem e inexperiente inglês.
İngiliz elçiliğinden nankör bir pislik.
Um figurão da Embaixada Britânica.
Ben sadece bir İngiliz'im, ve sen değilsin.
Sou apenas britânico, e, bem, você não é.
Bu, İngiliz krallarının eskiden kalma bir ritüelidir.
Faz parte do ritual ancestral de todos os reis britânicos.
'Onlar Arsenal Futbol Kulübüne inanıyordu ve senin onu yok etmen...'... benim, Cennetin bir İngiliz plajında oğlumla geçen...'... gri bir gün olduğunu anlamamı sağladı.'
Acreditavam no Arsenal Futebol Clube e foste preciso tu para destruir isso. Para me fazer perceber que o paraíso era um dia cinzento, numa praia inglesa, com o meu filho.
Beni bir kenara bırak, bu fakir çocukların ailelerine ne olacak mecburen, bu sarsılmaz cumhuriyetçilikten tiksinen İngiliz Hükümetine yaklaşmak zorunda kalacaklar.
Tirando o que vai acontecer às famílias dos desgraçados? Vais enfrentar um governo inglês que despreza o Republicanismo, que não verga, que quer lá saber de mortes de terroristas?
Bunu takip eden günlerde İngiliz Hükümeti, resmi bir politik statü tanımaksızın mahkûmların tüm taleplerini kabul etti.
Nos dias e meses seguintes, para todos os efeitos, o governo inglês cedeu a todas as exigências dos presos, sem contudo nunca lhes reconhecer formalmente o estatuto político.
- Bir İngiliz!
- É inglesa.
Tamamen Amerikalı plaj çocuklarına özgü bir olay, kültürlü İngiliz halkına biraz sıradan gelebilir.
É algo muito americano, que para raparigas Britânicas sofisticadas pode parecer vulgar.
İngiliz dilinden mezun oldum. Bu diplomayla bir insan ne yapabilir ki?
Na realidade, licenciei-me em Inglês... mas o que fazer com esse diploma?
Boy, bir İngiliz'le evleniyor.
Boy vai casar-se com uma inglesa.
1800 lerde yapılmış, İngiliz Saltanatı'na ait bir Mısır uyarlaması ama evet, ofisim için çok yeni.
É estilo Revivalismo egípcio da Regência Inglesa, foi feito nos anos 1800, mas sim, é novo no meu gabinete.
ingilizce 195
ingiliz 257
ingilizce biliyor musun 67
ingilizler 93
ingilizce biliyor musunuz 70
ingilizce konuş 43
ingiliz misiniz 19
ingiliz mi 21
bir isim 33
bir işim çıktı 20
ingiliz 257
ingilizce biliyor musun 67
ingilizler 93
ingilizce biliyor musunuz 70
ingilizce konuş 43
ingiliz misiniz 19
ingiliz mi 21
bir isim 33
bir işim çıktı 20
bir iyilik yap 46
bir insan 56
bir iki üç 38
bir işim var 34
bir ipucu 16
bir iki 72
bir ihtimal 36
bir iş buldum 29
bir içki ister misiniz 16
bir işe yaramaz 50
bir insan 56
bir iki üç 38
bir işim var 34
bir ipucu 16
bir iki 72
bir ihtimal 36
bir iş buldum 29
bir içki ister misiniz 16
bir işe yaramaz 50