Can't see tradutor Turco
26,104 parallel translation
You're blind, you can't see it.
Kör olmuşsun, göremiyorsun.
I can't see a face.
Ölüm anına yakın.
Look, you're the only one anyone can see in that job, Dr. Rorish, but if you can't do it for whatever reason, - it should really go to Neal.
Bakın, bu işi layıkıyla yapabilecek tek kişi sizsiniz, Dr. Rorish ama herhangi bir sebeple yapmak istemiyorsanız kesinlikle Neal yapmalı.
I can't see through the gel.
Jelin içini göremiyorum.
Why is it okay for him to allow a doctor to help him see again, but you can't let us help you walk again?
Neden görebilmesi için doktorların yardım etmesine izin veriyor da senin tekrar yürüyebilmen için bizim yardım etmemize izin vermiyor?
I can't see the cords, Mike.
Damarları göremiyorum, Mike.
I can't believe I didn't see you.
Nasıl olur da seni görmem?
I don't see the rush, but... yes, I can ask.
Aceleye gerek yok ama sorarım.
How come I can't see the real one?
Neden gerçeğini göremiyorum?
See... I can't find a place to stay.
Baksana, kalacak bir yer bulamadım.
James can't see me like this.
James'in beni böyle görmemesi lazım!
I can't see you anymore.
Artık seninle görüşemem.
You can't see him.
Onunla görüşemezsiniz.
Can't you see?
Görmüyor musun?
It is a war against an epidemic which we can't see with our eyes.
Bu gözümüzle göremeyeceğimiz salgına karşı verilen savaş.
Can't you see what's going on here?
Burada neler olduğunu göremiyor musun?
I can't see you in the dark.
Karanlıkta seni göremiyorum.
Can't you see what's happening?
Neler olduğunu görmüyor musun?
Now, this one right here contains all of the anecdotal physical and testimonial evidence introduced or alleged by anyone who supports the notion that Ryan Larsen was suicidal. And as you can see, it's blank.
Bu da Ryan Larsen'in intihar ettiğini öne sürenlerin dayandıkları anekdotları, fiziksel ve tanığa dayalı kanıtlarını gösteriyor ki sizin de görebileceğiniz üzere kağıt tamamen boş.
He can't see us.
Bizi göremiyor.
You know, one of those... one of those little statues that always looks like they're feeding someone you can't see, you know.
Deri pantolon geliyor, sıkı durun! Yapma ama Charlotte, deri pantolonumu giyme demiştim.
They have not been able to find a replacement teacher for me, so I'm taking our little hoodlum with me to class tonight so that he can see what his future is if he doesn't straighten himself out.
Benim yerime geçebilecek bir öğretmen bulamamışlar, o yüzden bu geceki derse bizim küçük serserimizi de götürüyorum böylece kendini toparlamazsa, gelecekte..... nasıl biri olacağını görebilir.
I can't see shit without my glasses.
Gözlüksüz bir bok göremiyorum.
So then it's possible that, uh, there can be stuff in there that you didn't see, that you don't know about, right?
O zaman içinde senin bilmediğin ya da görmediğin bir şeylerin olması da muhtemel.
Why don't you go through it and see if you can spot any patterns or anomalies.
İnceleyip bir şablon veya anomali arasana.
I can't see anything.
Hiçbir şey göremiyorum.
♪'Cause you can't hold back what you can't attract ♪ ♪ The subtle attention of time ♪ ♪ If you see her, just let me know ♪
â ™ ª'Cause you can't hold back what you can't attract â ™ ª â ™ ª The subtle attention of time â ™ ª â ™ ª If you see her, just let me know â ™ ª
Well, ahem, see, I can't get within 200 yards of her, so...
Kadına 200 metreden fazla yaklaşamıyorum bile...
So, it would be... the bra, the cami and then the T-shirt, and then she would bend over in the mirror and make sure you can't see anything.
Yani sutyenin üstüne içlik, onun da üstüne tişört giyerdi ve aynada öne doğru eğilip görünen bir yeri var mı diye bakardı.
You almost see that, you know, doing away with yourself is the only way to fix things, which isn't the truth at all, but it's all you can truly see when you're sitting in a dark corner
Ancak intihar ederek işleri düzeltebileceğinize inanıyorsunuz ki bu kesinlikle doğru değil. Fakat köşenize çekilmişken başka bir çıkış göremiyorsunuz ve olumlu yönde bir adım atmaya niyetiniz olmuyor.
Wu, why don't you look a little deeper the Church of the Word of God and see what you can find.
Wu Tanrının kelamı kilisesini araştırıp neler bulacağımıza bir bakalım.
See if we can't talk him out of doing this before he does something we'll all regret.
Onu kimseye zarar vermeden konuşarak ikna edebilir miyiz öğrenin.
He can't see me.
Beni göremez.
Can't you see?
- Göremiyor musun?
See what is the best you can do, but Pan Am can't risk any of it's crew, sir.
Yapabileceğinizin en iyisine bakın ama Pan Am mürettebattan kimseyi riske atamaz, efendim.
What... they can't see me.
Ne? Beni göremiyorlar.
I don't see a narrow pass to force the other drones through and we can't create one out of thin air.
Diğer dronları geçmeye zorlayacağımız bir dar geçit göremiyorum... -... ve yoktan bir tane de yaratamayız.
You can't find what I can't see.
Göremediğin şeyi bulamazsın ki.
I can't tell if you're, if you're happy to see me, or...
Beni gördüğüne mutlu olup olmadığını ayırt edemiyorum, ya da...
Griffith Observatory holding hands with a kid I can't see.
Tek bildiğim, profil fotoğrafında Griffith Gözlemevi'nde görünmeyen bir çocuğun elinden tutuyor.
You can't chip away at my confidence with some vague and ludicrous claim. Then I guess we'll see.
684 ) \ fs36 } Yapmaya çalıştığın şey yalanlarınla benim aklımın karşımasına neden olmak.
I can't see what's going on but it's bad, right? Is it bad? I just wish we could help somehow.
684 ) \ fs36 } Son-kun yine kötü bir durumda!
Why can't I see them any more?
Onları artık neden göremiyorum?
How can I hope to see when you, dear wife, distract me?
Sevgili karım dikkatimi dağıtırken onları görmeyi nasıl umabilirim?
God, I can't believe I have to wait all the way until dinner to see you again.
Tanrım, seni tekrar görmek için taa akşam yemeğine kadar beklemek zorundayım.
I got eyes all over NOLA, but there are 1,600 miles of sewer below our fair city and I can't see into them.
NOLA'yı tamamen görüyorum ama 1600 mil kadar kanalizasyon var şehrin altında ve onların içini göremiyorum.
I don't know why anyone can't see beyond it.
Neden kimse ötesini göremiyor anlamıyorum.
It's just I can't stand to see you like this.
Sadece seni böyle görmeye dayanamıyorum.
I know Cole told you you could see her, but, um, he and I talked, and that can't happen.
Cole'ün sana onu görebileceğini söylediğini biliyorum ama ikimiz konuştuk ve bu olmayacak.
He says I can't see her now.
Artık kızımı göremeyeceğimi söylüyor.
Can't you see the lady doesn't love you anymore?
Bayanın artık seni sevmediğini göremiyor musun?
can't see anything 20
can't see a thing 26
seek 183
seen 70
seeds 33
see you next time 81
see you tomorrow 1475
seeker 73
seeking 22
seeing 65
can't see a thing 26
seek 183
seen 70
seeds 33
see you next time 81
see you tomorrow 1475
seeker 73
seeking 22
seeing 65
seems 38
see you later 3234
see ya 1717
seekers 20
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142
see you later 3234
see ya 1717
seekers 20
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142