See you tradutor Turco
353,356 parallel translation
But I'm not gonna see you all summer.
- Ama seni tüm yaz göremeyeceğim.
See you, James.
Görüşürüz, James.
I'll see you there.
Seni orada göreceğim.
And we'll see you later in the year for more of this.
Ve sene sonra görüşürüz Bunun daha fazlası için.
It's nice to see you finally brought your daughter some clothes.
Sonunda kızına giysi getirdiğini görmek güzel.
It's nice to see you patched things up with your brothers.
Kardeşlerinle aranızdaki anlaşmazlığı çözdüğünüzü görmek güzel.
To be honest, it's hard to see you in the same way as before.
Dürüst olmak gerekirse seni böyle görmek hayli zor.
I can see you when I'm surfing and stuff.
Sörf yaparken karşılaşırız.
See you next week. All right, see ya next week.
Tamam, haftaya görüşürüz.
I'll see you out there.
Dışarıda görüşürüz.
I'll see you in a few days. Few days?
Birkaç gün içinde görüşürüz.
Well, we'll see you next month. You just drop off your check in the basket there.
Çekini şuradaki sepete bırakırsın.
Okay, I'll see you in a little while.
Tamam, biraz sonra görüşürüz.
I'll see you in a couple hours. Could you take Nicky and j with you?
Nicky ve J'yi de yanında götürür müsün?
See you tomorrow.
Yarın görüşürüz.
Great to see you.
Seni görmek güzel.
Okay. I'll see you tonight.
Gece görüşürüz.
Yeah. I'll see you around.
Görüşürüz.
And try not to let anyone see you walking around with $ 30,000 in cash.
Ve etrafta da birisi seni 30,000 dolarla dolaşırken görmesin.
No. Don't you see?
Hayır, anlamıyor musun?
You see, I can't really go into details here, but my dad is actually an astronaut with the International Space Station, and, uh, NASA lost contact with him this morning.
Bakın, ayrıntılara giremem ama aslında babam Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bir astronot ve bu sabah NASA onunla irtibatı kaybetti.
You see what's going on here?
Burada neler olduğunu anlıyor musun?
You have the rest of your life to sell tie clips, but right now you need to see the world because it's amazing.
Hayatının geri kalanında kravat klipi satacaksın ama şimdi dünyayı görmen gerek çünkü dünya inanılmaz.
See? You put good things out into the world and good things come back to you.
İşte, iyi şeyler yaparsanız o iyilik size geri döner.
If you like, I can show you the clues to tomorrow's crossword, see if any of them make sense.
Eğer istersen sana yarının bulmacasının ipuçlarını verebilirim. Çözmeye çalışırsın.
You're publishing this in the student paper for everyone to see.
Herkesin görmesi için bunu öğrenci gazetesinde paylaşacaksın.
You see, you're not in charge of this situation.
Bu durumu sen yönetmiyorsun.
Well, that's the thing, you see.
Anlarsın ya, olay bu.
You see, James and I both recently bought five-door German hatchbacks.
Görüyorsun, James ve ben yakınlarda ikimiz de aldık Beş kapılı Alman hatchback'ler.
Do you know, this shirt is older than everything you can see out of that window.
Biliyor musun, bu gömlek daha yaşlı O pencereden görebileceğiniz her şeyden daha iyidir.
Yeah, you see?
Evet, görüyor musun
You see, I have actually made a mess of that.
Gördüğünüz gibi, aslında bunu berbat ettim.
Why don't you ask your... friends at Surfline and see if they'll give you a cheap rate to get an ad, huh?
Neden Surfline'daki arkadaşlarından reklam için ucuz fiyat vermelerini istemiyorsun?
Let's see how long you can last.
Ne kadar dayanabileceksiniz, görelim bakalım.
I guess you're gonna have to see if Pope and Craig are into it because, you know, Baz isn't your real son, so it makes it less interesting.
Sanırım Pope ve Craig'in içine girip girmeyeceğini görmek için beklemek zorundasın çünkü Baz senin gerçek oğlun değil ki bu da onu daha az ilginç kılıyor.
After I see how you reply to my questions.
Önce sorularıma nasıl cevap verdiğini göreyim.
You know all of the truth, so you probably can't see me the same way as before, right?
Artık tüm gerçeği biliyorsun, beni daha önce hiç böyle görmemiştin değil mi?
You see she's carrying her bag like it's some ancestral tablet.That's the original.
Çantasını sanki antik bir yazıtmış gibi saklıyor. İşte o gerçek.
Nice to see you, too. No, I'm just...
- Seni görmek de güzel.
Thanks. See you later.
Sağ ol.
You know, once they see that j can't do what I can do, then maybe they'll start showing me some respect.
Benim yapabildiğim şeyi J'in yapamadığını gördüklerinde o zaman bana biraz olsun saygı göstermeye başlarlar belki.
Relax. See if you can ease off of it.
Baskıyı azaltabilir misin, bak bakalım.
You see it on the news?
Dün gece kiliseye girdik.
Now you see that cup? Yes.
- Şimdi şu kabı görüyor musun?
How many times did you see him?
Kaç kere gördün?
You see her?
Gördün mü?
- You see it right there?
- Oradakini görüyor musun? Evet.
You'll see.
Göreceksin.
If you see me turn into that guy, put a bullet in my head.
Eğer onun gibi birine dönüşürsem, kafama sık lütfen.
I guess I see some of me in you.
Sanırım içinde kendimden bir parça görebiliyorum.
You'll see it.
Görürsün.
see you next time 81
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you on the other side 84
see you thursday 45
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you on the other side 84
see you thursday 45