English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Clear the air

Clear the air tradutor Turco

356 parallel translation
Let's bring it out and clear the air.
Hadi ortaya döküp, havayı temizleyelim.
Ask them to clear the air.
Başka kimse izleme aygıtı kullanmasın.
Well, let's see if we can clear the air. Well, let's see if we can clear the air.
Bakalım durumu açıklığa kavuşturabilecek miyiz.
Does that clear the air for you, so to speak?
Bu senin için havayı berraklaştırır mı, deyim yerindeyse?
In contrast to many disgraceful ronin, and the spineless timidity of other daimyo households, both parties in this instance acted in an exemplary manner that will open eyes and clear the air.
Bir çok utanç verici roninin ve diğer daimyo evlerinin omurgasız çekingenliğine karşın bu meselede iki taraf da gözleri açıp sis bulutlarını dağıtacak şekilde örnek bir davranış sergilediler.
Maybe a good hymn or two will clear the air.
Bir-iki ilahi havayı sakinleştirebilir.
I'm perfectly willing to stay here and clear the air of our differences, but you refuse, right?
Ben burada kalıp, anlaşmazlıklarımızı giderip havayı yumuşatmaktan yanayım, ama sen istemiyorsun, değil mi?
I'm gonna clear the air once and for all, and confess.
Tamam, herkes için şunu açıklığa kavuşturup itiraf edeceğim.
In fact, if I ever see the guy again, I'll tell him it was me and clear the air.
Aslında, o adamı bir dahaki görüşümde, benim yaptığımı söyleyip şüpheleri gidereceğim.
We gotta clear the air between us.
Bu gerginliğe bir son vermemiz gerek.
It will clear the air of death.
Ölüm havasını dağıtır.
MacGyver, please, I would like to clear the air.
MacGyver, Lütfen aramızı düzeltmek istiyorum.
We can clear the air once and for all.
Aramızdaki gerginliği bir defada tamamen atabiliriz.
Look, let's clear the air.
Şu işe bir açıklık getirelim.
And it's very nice that you're willing to consider the possibility that I may not be the worst person that ever lived, but I'm starting to think that maybe, um... maybe there's something I should clear the air about.
Ve benim yaşayan en kötü insan olmadığım ihtimalini göz önünde tutman çok güzel. Ama şunu düşünmeye başladım, belki um... belki bu havayla ilgili açıklığa kavuşturmam gereken birkaç şey vardır.
So, you know, Mom, if you'd like to clear the air, we could discuss it, but, uh, you didn't really have to fly 4,000 miles just to apologize.
Sadece özür dilemek için 4000 mil uçmaya gerçekten gerek yoktu. Yani, sen havayı temizlemek istiyorsan biz, bunu konuşabiliriz olabilir, anne biliyorsun.
The irony is - I went there to clear the air.
İşin komik tarafı. Havayı düzetmek için oraya gittim.
Nothing confrontational. Just two adults sitting down trying to clear the air.
Sadece biraz havayı yumuşatmak için.
A vortex of wind to clear the air!
Havayı temizlemesi için bir hortum!
The sea air will clear your head.
Deniz havası kafanı boşaltır.
The air is so clean and clear.
Temiz ve aydınlık havasını...
This clear air, and the wind always blowing.
Bu temiz hava, ve durmadan esen rüzgar.
I couldn't stop the wind from blowing... and the air from being as clear as crystal... and I couldn't hide the mountain.
Rüzgarın esmesini, havanın bir kristal kadar... berrak oluşunu engelleyemedim... ve dağları gizleyemedim.
If the air stays clear, I'll have to take'em out tomorrow night.
Hava güzel olursa yarın gece çıkaracağım.
The air will clear now that the fans are operating again.
Fanlar çalıştığına göre, hava yakında temizlenecektir.
You can save us all a lot of time if you'd avoid personal hypotheses, so we can keep the air clear and not clutter it up with six dozen theories.
Şuna bir bak. Başka bir beysbol kartı. Eski bir tane.
If we get to shore, we won't have enough air to clear the cliffs.
Kıyıya gelirsek, kayalıkları geçmeye havamız yetmez.
Beneath the clouds in the dense, clear air it's as bright as on an overcast day on Earth.
Bulutların altında, yoğun açık havada ortam Dünya'daki bulutlu bir gün kadar aydınlık.
A figure stood at the door and the air went cold, it was clear to everybody it was some kind of a ghost.
# Kapıda bir siluet dikilmiş, hava buz kesmişti # # Herkes emindi bundan, bir hayaletti karşılarındaki #
Up where the air is clear
Havanın temiz olduğu yere kadar
At least the air is pure and clear.
Buraların hiç olmazsa havası temiz.
The air is clear and sharp and the water shines.
Hava açık, temiz su parlıyor.
" The tang of autumn fills the clear, still air...
" Sonbaharın keskin kokusu sakin, berrak havayı dolduruyor...
Pursued for the Luftwaffe, the Norwegian campaign left well clear the lesson of that a naval force without one Air Force did not gain battles.
Luftwaffe'nin damgasını vurduğu Norveç seferi, müttefiklere iyi bir ders vermişti : Hava desteğinden yoksun bir donanma, yenilmeye mahkumdu.
If the French army had attacked at the beginning of September, with its clear superiority in terms of divisions and tanks - at the time, we did not have tanks in the front occidental person - of artillery and Air Force, the German forces in call "front occidental person" they would not have resisted more that one or two weeks.
Eğer Fransız ordusu, topçu ve hava desteğinden yoksun olduğumuz Eylül ayı başında piyade ve zırhlı araçları etkili şekilde bize saldırı için kullansaydı Alman birlikleri bir ya da iki haftadan fazla dayanamazdı.
Air Israel, please clear the runway.
İsrail Havayolları, pisti boşaltın.
# Where the air is nice and clear
# Havanın güzel ve temiz olduğu #
What splendid little tricks and stratagem sprang from that lovely head of yours to allow you to breath the clear Polish air, while the multitudes at Auschwitz choked slowly on the gas?
Temiz Polonya havasını soluyabilmen için o güzel kafanın içinde hangi mükemmel numaralar ve... taktikler vardı? Auschwitz'te o insanlar yavaş yavaş - gazla boğulurken?
I was hoping the desert air would clear your brain, but I should have known better.
Açık hava beynini temizler sanmıştım ama böyle olmayacağını tahmin etmeliydim.
The air is good, clear.
Hava temiz, açık.
Soon you will be back in Moscow, where the air is always clear.
Yakında Moskova'ya döneceksin, orada hava daima temizdir.
I had to get out of that house, just get out in the fresh air and clear my head.
O evden hemen çıkmalıydım. Açık havaya çıkıp, kafamı toplamalıydım.
We could hear "Silent Night" drifting across the still, clear air of No-Man's Land.
'Aralık Arazi'nin açık semalarında sessizce sürüklenen,'Suskun Gece'yi duyabiliyorduk.
Up there where the air is clear.
Havanın tertemiz olduğu yukarıda olmak.
The chances of the air being clear anywhere near you, Baldrick, are zero!
Senin yakınlarında bir yerde havanın temiz olma olasılığı sıfırdır, Baldrick!
The air will be clear by then.
Hava o zamana kadar temizlenir.
I'm gonna clear the air for you tonight,
Bu gece sizin için bu karmaşaya son vereceğim.
Yes, folks, the clean, clear Cicelian air will soon resound with the peal of wedding bells.
Evet. Millet, temiz, berrak Ciceliy'in havasında yakında düğün çanları çalacak.
Amid the chaos of that day when all I could hear was the thunder of gunshots and all I could smell was the violence in the air I look back and am amazed that my thoughts were so clear and true.
O kaosun ortasında tek duyabildiğim, silah seslerinin oluşturduğu fırtınaydı. Ve aldığım tek koku da, havadaki şiddetin kokusuydu. Geriye dönüp baktığımda o anda düşüncelerimin çok açık ve doğru olduğunu görüp şaşırıyorum.
Boys at air traffic say the skies are clear.
Hava trafiği, gökyüzünün temiz olduğunu söylüyor.
It's warm, dark. The air is crystal clear.
Ilık, karanlık ve kristal kadar berrak...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]