Maybe it was tradutor Turco

Thought maybe it was the same man there for me, looking to bury me beside my uncle.

Dayımın yanına gömüleyim diye, aynı adam belki de benim için geldi diye düşündüm.

About a couple of weeks ago... Or maybe it was ten days...

Birkaç hafta önceydi belki de on gün kadar.

Maybe it was personal.

Belki şahsi bir meseledir.

Well, maybe it was a promise to try, or maybe it was a suggestion.

Yapmaya çalışmak için bir söz olabilir veya sadece bir tavsiye de olabilir.

I thought maybe it was time we do a little negotiating.

Biraz pazarlık yapmanın zamanı geldi diye düşünüyordum.

Maybe it was wishful thinking on my part, but she sounded happier, stronger.

Fazla iyimser düşünmüş olabilirim ama sesi mutlu ve güçlü geliyordu.

Maybe it was a ritualistic killing.

Belki de ayinsel bir cinayetti.

Maybe it was a sex crime, drug deal gone wrong, random shooting.

Belki de seks suçudur, uyuşturucu alış verişi ters gitmiş olabilir ya da aniden gelişmiş bir olaydır.

Maybe it was just a desperate attempt to save your gallery when you realized that Josephine's lawsuit put the sale of the muses in jeopardy.

Belki de bu, Josephine'in açtığı, tabloların satışını riske atabilecek davayı öğrendiğinizde, galerinizi kurtarmak için kalkıştığınız çaresizce bir girişimdi sadece.

Maybe it was symbolic.

Belki de sembolikti.

Maybe it was sorcery.

Belki de büyücüydü.

Maybe it was you.

- Belki de sendin.

Maybe it was a worker, a museum employee.

Belki de işçiydi, bir müze görevlisi.

She was giving a suitcase to somebody, and I thought maybe it was Ali.

Birine bir çanta veriyordu, ve Ali olabileceğini düşündüm.

Maybe it was that?

Böyle bir şey olamaz mı?

I thought maybe it was a bear, but then I heard a voice.

Ayı olabileceğini düşündüm, ama sesini duyunca.

Chief, maybe it was a prank call.

- Şefim, belki de ihbar gerçek değildi.

Maybe it was the next day.

Belki de sonraki gündü.

Look, maybe it was just my imagination, but the other night when we were all together, I caught you staring at me.

Belki kafamda kuruyorumdur ama geçen gece birlikteyken gözlerini bana diktiğini fark ettim.

Maybe it was'cause we had nowhere to go.

Belki gidecek yerimiz olmadığından.

Maybe it was'cause we had nothing to do.

Belki de yapacak bir şeyimiz olmadığından.

Maybe it was because she got her braces off.

Belki sebebi diş tellerini çıkarmış olmasıydı.

Maybe it was a virus?

Belki bir virüstür.

Maybe it was a splinter group.

- Belki ayrı bir gruptu?

Maybe it was premeditated murder by someone that knew exactly what she was doing.

Belki ne yaptığını tam olarak bilen biri tarafından planlanmış cinayetti.

Was it, uh, this fella maybe?

Bu adam olabilir mi?

I think I pulled a muscle, and I was just wondering if maybe you could help me stretch it.

Sanırım adelemi fazla çektim. Esnememe yardım eder misin?

- I do. "With family." She was bringing the tape to you... maybe to give it to your father for safekeeping.

"Aileyle." Kaseti size getiriyordu babanın saklaması için.

Maybe it all started when I was in the army.

Belki de bu kahrolası askerlikte başladı.

Although, Khan was on the show, so maybe it'll be better.

Gerçi Khan dizide de vardı, o yüzden iyi olabilir.

It's just that, um, well, you see, that NYADA has been so great dealing with the Funny Girl schedule, so I was just hoping that we could maybe return the favor.

NYADA, sıkışık Funny Girl programım konusunda çok anlayışlı davranmıştı belki sen de aynısını yapabilirsin diye düşündüm.

It was late, maybe 2 : 00 A.M.

Saat geçti, gece 2 gibi.

Or maybe Laura was killed before she could get her hands on it.

Laura filmi alamadan ölmüş olabilir.

Maybe he felt he was owed something because of it.

Bu yüzden kendini borçlu hissetmiştir.

It was maybe 10 minutes before they called again.

En fazla 10 dakikaya yine aradılar.

You must, she was your daughter too, maybe it's different for men.

Bilmek zorundasın, senin de kızındı o. Belki erkekler için farklıdır gerçi.

I was supposed to go to this work conference in Manhattan on Friday, but it's gonna be terrible, and I was thinking maybe Miami instead.

Cuma günü Manhattan'daki iş konferansına gitmem gerek ama berbat olacak, ben de onun yerine Miami'ye gideriz dedim.

Maybe, but I also dumped his phone, and it turns out he was putting in an order for takeout the same time the liver was being stolen.

Belki ama telefonunun inceledim ve karaciğerin çalındığı anda bir sipariş götürüyormuş.

All right, maybe not by you, but it was planted.

Belki sen değil ama başkası yapmış.

Yeah, maybe if the truck towing it was going 110.

Evet, çekiciyle falan belki.

You know, if the killer knew that Marcella was on an arsenic-based drug, maybe he or she thought that by adding more poison to her diet, it wouldn't have showed up at the autopsy.

Katil Marcella'nın arsenik içeren bir ilaç kullandığını biliyorsa dozu arttırarak kadını zehirleyebileceğini ve otopside anlaşılmayacağını düşünmüştür.

Well, anyway, so I was telling him that it looks real good, but... just spit-balling... maybe there could be more light for some of the show, just for contrast.

Dizi iyi görünüyor ama benim bir fikrim var. Kontrast olması için belki ışıklandırma biraz artırılabilir.

Maybe mchale knew the killer was coming, hid it someplace else?

Belki McHale katilin geldiğini biliyordu, başka bir yere sakladı?

Well, maybe he dropped it when he realized there was a witness.

Belki de birinin cinayete tanık olduğunu farkettiği an düşürdü. Silahı vardı.

Look, I don't want to overstep the mark and I'm sorry if I've got the wrong end of the stick, but last night, when you said, "I'm with my husband," it occurred to me that maybe you couldn't speak, and maybe that was your way of telling me, and I wouldn't be doing my job properly if I didn't ask...

Bak, ben haddimi aşmak hiç istemem ve konuyu çok yanlış anladıysam da özür dilerim ama dün akşam, "Eşimin yanındayım." dediğinde sanki bana onun yüzünden konuşamıyormuşsun da bana belli etmeye çalışıyormuşsun gibi geldi.

You ain't maybe, like, see the package and look in there and notice that it was some expensive Joseph Cannoli Italian loafers inside that package?

Belki sen görmedin, yani, paketi gördün ve içine baktın sonra fark ettin ki... paketin içinde pahalı italyan Joseph Cannoli kunduraları var olduğunu görmüş olabilir misin?

We're just trying to help you understand what it is - and maybe what it was.

Resmin nasıl bir şey olduğunu ve geçmişte nasıl görünmüş olabileceğini anlamanıza yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Maybe it really was gonna be... -... and justice for all. -...

Belki de gerçekten Sue'nun Yılı ilan edilmiştir.

Uh, but I was wondering if maybe we could do it at your house instead?

... merak ediyorumda acaba benimki yerine senin evde yapabilir miyiz?

Maybe he didn't... Even realize he'd strayed too far until it was too late to turn back.

Belki de dönmek için çok geç olana dek, çok başıboş dolandığının farkına varmamıştır.

In fact, I was gonna wait till after my shift was over to ask you, but since we're talking about it now, I was hoping that maybe you could lend me...

Aslında sana sormak için vardiyamın bitmesini bekliyordum ama madem konuşmaya başladık, bana biraz borç verebilirsin diye umuyordum...