Not one word tradutor Turco
430 parallel translation
Above all, don't say a thing to François, not one word.
Her şeyden önemlisi, François'ya hiçbir şey söyleme tek kelime bile. "
"But it's strange I've never heard from Alonzo... not one word since he went away".
Alonzo'dan hiç haber alamamam oldukça garip. Gittiğinden beri tek kelime haber yok.
Not one word of pity.
Tek bir merhametli söz yok.
Not one word of what he's saying is being printed in that state!
Söylediği hiçbir şey o eyaletteki gazetelerde yazılmamış.
- Not one word!
- Tek kelime bile!
"A little too much goose liver." Not one word more, and not one less.
"Biraz fazla kaz ciğeri." Ne eksik ne fazla.
- Not one word.
- Tek kelime bile.
Not one word. Onboard ship or on the overland journey home.
Ne gemi yolculuğu süresince, ne de evinize varıncaya dek karada yapacağımız yolculukta.
Of course I deny it all, because it isn't true - not one word of it.
şüphesiz hepsini inkar ediyorum, çünkü hiç birisi doğru değil, bir kelimesi bile.
Then Miss Ordway lied to you, Miss Amberly, if that's where you got your story... because there's not one word of truth in it.
O zaman Miss Ordway size yalan söyledi, Miss Amberly, çünkü bir kelimesi bile doğru değil.
Like this afternoon when that detective was prying around upstairs not one word out of her.
Bu öğleden sonra Detektifin üst katta soruşturma yapması sırasındaki davranışı gibi.
And not one word about the target.
Ve işle ilgili tek kelime bile etmedi daha.
Not one word, not one, about legal documents, tents, moneys or lost souls.
Yasal belgeler, çadırlar, kayıp ruhlar hakkında tek kelime bile etme.
- Not one word- -
- Bir kelime daha...
Not one word from Halliwell?
Halliwell'den hiç haber yok mu?
But at home, not one word.
Ancak ülkemizde, bir işe yaramaz.
Not one word until they get the murderess.
Bir aya kalmaz öldüren kadını bulurlar.
Not one word is to be leaked regarding matters here
Bu olay hakkında tek kelime bile sızmamalı
Not one word.
Bir kelime daha etme.
Not one word.
Tek kelime bile.
Not one word he exchanged with them suggests anything like a code.
Aralarında şifreli tek bir söz bile geçmemiş.
Not even one word from her since I've been here.
Geldiğimden beri tek kelime etmedi.
If I might offer you one small word of advice... give up starting things you're not prepared to finish.
Ufak bir tavsiye vermem gerekirse bitirmeye hazır olmadığınız işlere başlamaktan vazgeçin.
- You can say anything you like about me... but I won't hear one word against Juan — not a word.
- Bana istediğini diyebilirsin... ama Juan'a tek kelime bile etmiyorsun - tek kelime bile.
If this word broken now not only Sioux, but the Cheyenne, the Oglala the Miniconjou, the Blackfeet, the Sans Arcs and every living tribe between mountains and great waters will gather in one last battle.
Eğer bu söz de bozulursa sadece Sioux'lar değil Cheyenne'ler, Oglala'lar Miniconjou'lar, Kara Ayak'lar, Şans Arc'lar dağlarla büyük sular arasındaki bütün kabileler savaşacak.
- Not one spoke a single word against it.
- Tek bir kişi bile karşı bir şey söylemedi.
I do not remember that she ever spoke one kind word to me.
Onun bana karşı tek bir hoş sözünü bile hatırlamıyorum.
Fortunately, his word will not be the final one when we get to Marseille.
Çok şükür Marsilya'ya vardığımızda onun sözü son söz olmayacak.
They are not gonna make me say one word against her.
Ağzımdan aleyhinde tek kelime alamayacaklar.
This thing that happened tonight - I don't want you to say one word about what happened to anyone, not even your father.
Bu gece olanlar hakkında birşey söylemeni istemiyorum. Hiç kimseye,... hatta babana bile.
I mean that not only do I know that you're blackmailing me, an ugly word, but the only appropriate one, but I also know that you're bluffing me.
Demek istediğim, bana şantaj yaptığını bilmekle kalmıyor... şantaj çirkin bir kelime, ama en uygunu -... aynı zamanda blöf yaptığını da biliyorum.
If they catch one of us, not a word, OK?
Eğer birimizi yakalarlarsa, tek kelime etmek yok, tamam mı?
I told her if she said one more word, I would go to America, even if I did not want to go
Bir tek kelime daha edersen, Amerika'ya giderim dedim, gitmeyi istemesem bile.
If he phones, tell him not to do anything. Tell him I was here and tell him one word...
Eğer ararsa, ona yapmak üzere olduğu şeyi yapmamasını, çünkü benim de orada olacağımı söyleyin.
I specifically warned you not to say one word to that committee.
Komiteye tek kelime etmeyeceksin diye seni bilhassa uyardım.
Not one single, stupid word of it!
Tek kelimesine bile inanmıyorum!
- Not one word.
- Tek kelime yok.
It's just not true, not one single word of it!
Bu doğru değil, tek bir kelimesi bile!
Riding, swimming, out to dinner, but it's none of my business, so I'm not saying a word, not one single word.
Birlikte ata biniyor, birlikte yüzüyor Her gece akşam yemeğini dışarıda yiyorlar. Ama bu beni ilgilendirmez, anladın... sonuç olarak, ben bir şey söylemiyorum.
Not one single word.
Tek kelime söylemiyorum tabi.
But he will not be able to speak one single word for 12 months not one single word.
Ancak 12 ay boyunca tek bir kelime dahi söylemeyecek. Bir tek sözcük dahi yok. İstediklerini dışarıya yazıyla iletecek.
A year in that room and not one word out of him.
O odada bir yıl kaldı ve tek bir kelime bile etmedi.
One final word, if, when you return, you find the Voord have taken this building, do not let them get the keys!
Son olarak... Eğer döndüğünüzde Voord bu binayı ele geçirmiş olursa anahtarları almalarına izin vermeyin.
Mustn't say the dirty word here, but it's not the "clean" one, it's the big C.
O kötü kelimeyi söylememeliyim ama sözkonusu kelime de "Saf Sigara" değil. O kelime "Kanser."
Anthony has not said one word to Anita for two years.
Anthony, Anita'ya iki yıldır bir kelime bile söylemedi.
Then there's the quarrelling word. When you're ready to bash a stranger but you want to make certain he's not one of us...
Sonra kavga sözü vardır, bir yabancıya girişeceksen, onun bizden biri olmadığını vurgulamak istiyorsan...
Not one single word?
Tek bir kelime bile bilen?
I've not heard one word from you about the 1900 three Pfennig brown.
Kahverengi 1900'lü 3 Fenik pulu hakkında tek söz etmediniz.
Soldiers, do not utter one word of what you have seen or heard here.
Siz askerler. Burada gördükleriniz hakkında tek bir kelime bile etmeyeceksiniz.
I said not to speak one until I give the word.
Ben söyleyene kadar konuşulmayacak dedim.
No one knows about that - not even your grandmother - so not a word.
Hiç kimse bilmiyor bunu, büyükannen dahil, o yüzden çıt çıkarmayacaksın.
not one bit 68
not one 244
not one of them 22
one word 167
word 592
words 313
wordy 22
words to live by 22
word travels fast 36
word up 25
not one 244
not one of them 22
one word 167
word 592
words 313
wordy 22
words to live by 22
word travels fast 36
word up 25
words like 23
word of honor 22
word to the wise 46
word of advice 82
word for word 69
word gets around 29
word is 107
word on the street is 18
not on my watch 160
not okay 100
word of honor 22
word to the wise 46
word of advice 82
word for word 69
word gets around 29
word is 107
word on the street is 18
not on my watch 160
not okay 100
not often 56
not only that 217
not on your own 16
not out 28
not ours 163
not once 292
not out here 16
not on your life 98
not on purpose 75
not only 29
not only that 217
not on your own 16
not out 28
not ours 163
not once 292
not out here 16
not on your life 98
not on purpose 75
not only 29