See you at tradutor Turco
14,580 parallel translation
See you at...
Orada görüşü...
I will see you at Thanksgiving.
Şükran gününde görüşürüz.
See you at sunrise.
Gün doğumunda görüşürüz.
So good to see you at last. So to speak.
Sonunda seninle görüşüp konuşmak ne güzel!
See you at the council meeting.
Konsey toplantısında görüşürüz.
I'll see you at 8 : 00 tonight.
Akşam 8'de görüşürüz.
I'll see you at the Tsar's ball?
Çarın balosunda seni görecek miyim?
When you look at Michael, you see a sad, old, incontinent man.
Michael'a baktığında, Hüzünlü, yaşlı, idrarını tutamayan bir adam görüyorsun.
You should see her at Communion.
Konusurken bir görecektiniz.
We'll see you at home.
Evde görüsürüz.
Did you see that head butt connect?
Kafa atışımı gördün mü?
If you open your pitch books to page two... you'll see in the first model, we're predicting a valuation... of a little over a billion, at 34 to 36 a share.
Elinizdeki kitapçıkların ikinci sayfasındaki birinci modelde bir milyarın üzerinde bir değer ve 34-36 arasında hisse değeri tahmini yapıyoruz.
Look, 20 years from now, when you wake up in your cell and look at yourself in the mirror, here's what you're gonna see.
Bak, bundan 20 yıl sonra o hücrede uyandığında, ve aynaya baktığında göreceğin şey şu olacak.
I look at Conner, and I see that seven-year-old scrub that I grew up with, and it's like, how could you be mad at a seven-year-old?
Conner'a bakıyorum ve birlikte büyüdüğüm yedi yaşındaki o cüceyi görüyorum ve yedi yaşındaki birisine nasıl kızılır diyorum.
Only time I did see her cry was, uh... These Belters at a rally, they told her, "You're one of us now."
Onu ağlarken gördüğüm tek zaman bir toplantı Kuşaklıların ona "Artık bizden birisin" dedikleri an oldu.
Did you see the way she looked at me?
Bana nasıl baktığını gördün mü?
Let me see you. I'm not very good at wrought though. But it just looks like a dislocation.
Kanatlar konusunda pek bilgim yok ama çıkık gibi görünüyor.
If you see Li Zheng Jiu, call me at once. Of course.
Li Zheng Jiu'yu görürseniz hemen beni arayın.
You see, right now, everybody taking a hard look at you.
Bak, ilk başlarda, herkes sana pis pis bakacak.
I see you been at it.
Anlaşılan boş durmamışsın.
But your inspector would guarantee that you'll be at your desk, and the only time you'll see the street is in the parking lot, or if you go to get coffee, or...
Ama müfettişin, masandan bir daha kalkmana izin vermeyecek. Sokakları sadece park yerine gittiğinde veya kahve almaya giderken veya pencereden baktığında göreceksin.
I see from the form here, you also have no siblings... so it's just you and your parents at home... if I'm to take what you've written here to be accurate.
Gördüğüm kadarıyla tek çocuksun. Bu yüzden evde sadece sen ve ebeveynlerin vardı. Tabi burada yazılan her şeyi doğru olarak kabul edersek.
You ever see him working, at his office?
Hiç onunla ofisinde çalışırken birlikte oldun mu?
At least you can now see that you never had a chance.
En azından artık hiç şansının olmadığını anlamışsındır.
At least I got to see you one last time.
En azından seni son bir kez görebildim.
Adam, did you see Chloe at the party?
Adam, Chloe'yi partide gördün mü hiç?
And, you know, it's... not like I see you every Tuesday at 10 : 00, so... 12 meetings in 5 years is enough to constitute a professional relationship.
Hem ayrıca biliyorsun her salı saat 10'da gelecek değilim ya. Profesyonel bir ilişki kurmak için 5 yılda 12 randevu yeterli.
Did you see the Bronco at 10 : 00 or 10 : 15?
Hangisi doğru? 22 : 00 mı, 22 : 15 mi?
What did you see when you arrived at Bundy?
Bundy'e ilk geldiğinizde ne gördünüz?
The last thing you're ever going to see is a Stark smiling down at you as you die.
Göreceğin son şey, ölürken sana gülen bir Stark olacak.
This is Ted Rath, live at the scene where the ambulance has just left and as you can see the police and a crowd are gathering here in Clayton, a normally peaceful town, where a killer has struck possibly for the second time,
Ben Ted Rath, az önce bir ambulansın ayrıldığı olay yerinden canlı olarak bildiriyorum. Gördüğünüz gibi polis ve kalabalık, normalde huzurlu bir kasaba olan ve katilin ikinci kez saldırıp arkasında bir ceset ve dehşete düşmüş bir halk bıraktığı Clayton'da toplanıyorlar.
And while you're at it, see if she can say a prayer for this fucking company.
Hazır oradayken şu sikik şirket için dua edebilir mi bir sor.
You know what I see when I look at you?
Sana baktığımda ne görüyorum biliyor musun?
Hannah, it has literally been years since you checked in with me to see, like, where I'm at.
Hannah, yıllar boyunca nereye gitsem peşimdeydin.
It's changing her and I know you see that, at least a little.
Bu onu değiştiriyor ve bunu az da olsa gördüğünü biliyorum.
- You're right. - I'll reach out to my contact at the bureau, see if I can get us some footage.
Bürodaki bağlantıma ulaşayım, bakalım kamera kaydı falan bulabilecek miyiz.
- Hey, man, look at that and tell me what you see.
- Bak şuna ve bana ne gördüğünü söyle.
It's just easier to run from it when you can see it comin'at ya.
Onu çalıştırmak daha kolaydır. Ne zaman göreceksin
You see the way they all look at me.
- Hepsinin bana nasıl baktığını gördün.
I'll see you back at the room.
Odada görüşürüz.
Do you see the way he looks at me?
Bana nasıl baktığını görüyor musun?
If you're at home and you want the baby to stay while you go see a movie?
Mesela eğer evde oturuyorken bebeği bırakıp film izlemeye çıkayım mı dedin? Olmuyor.
If you could see him at home with his mother and sister...
Onu evde annesi ve kız kardeşiyle bir görmen gerek.
Um, I lost a bit at cards, you see...
Kağıt oyununda biraz kaybettim de...
I see you looking at me.
Bana bakışını gördüm.
I hope I'll see you soon at the service.
Umarım yakında kilisede görüşürüz.
I see you have found some grown-up Musketeers at last.
Sanırım sonunda bir kaç tane yetişkin Silahşör bulmuşsun.
I know you and I haven't always seen eye to eye, but I thought the decision to remove you was shortsighted, so I'm glad to see you back at work.
Seninle her zaman görüşmezdik ama seni kovma kararı hatalıydı ve seni gördüğüme sevindim.
It's about stepping back from the hysteria and taking a clear-headed look at the situation. - Then you see it's...
Bu histeriye bir son verip duruma sakin bir kafayla göz atarsanız göreceksiniz ki...
Well, did you go back and see Oswald shoot at Walker?
Peki, geçmişe gidip Oswald'ın Walker'a ateş ettiğini gördün mü?
You see what I'm getting at?
Konuyu nereye getirdiğimi anlayabildin mi?
see you at school 34
see you at work 23
see you at home 88
see you at dinner 29
see you at the party 25
see you at lunch 18
see you next time 81
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you at work 23
see you at home 88
see you at dinner 29
see you at the party 25
see you at lunch 18
see you next time 81
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142
see you on the other side 84
see you there 269
see you thursday 45
see you in the morning 210
see you 3366
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in a bit 142
see you on the other side 84
see you there 269
see you thursday 45
see you in the morning 210
see you 3366