English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / There was one

There was one tradutor Turco

7,358 parallel translation
To be honest there was one instruction I did disobey. I left the path on the way home. My horse and I were surrounded by a pack of wolves.
Dürüst olmak gerekirse eve dönerken talimatlardan birine itaatsizlik ederek yoldan saptım ve atım ve ben bir kurt sürüsü tarafından kuşatıldık.
If there was one person I wanted to impress tonight, it was her.
Bu gece ilgisini çekmek istediğim tek kişi oydu.
There was one identifying mark on one of the Caucasian men.
Kafkasyalı adamların birinde tanınabilir bir işaret vardı.
There was one Christmas that came around where all I wanted was this, My Little Pony ranch.
Sonra bir Noel günü gelip çattı. Bütün istediğim oyuncak bir tay çiftliğiydi.
- Only by the size. There was one making a phone call.
Hatta biri de telefonla konuşuyordu.
And I thought how there was one man in all the world, in all the worlds that ever were, who would know how to defeat my enemy.
Gelmiş geçmiş tüm dünyaların birinde, düşmanımı nasıl alt edeceğimi bilen bir adam var.
There was one day, she was around 35, she slipped on a patch of ice on the sidewalk and hurt her back pretty badly.
35 yaşlarındayken kaldırımdaki buza basıp kaymıştı, ve sırtını çok fena incitmişti.
There was one time we called in a Hellfire on some people.
Bir keresinde bir cehennem ateşinde çağrılmıştık.
Say you hit someone with your car, no one was there, no one saw, but maybe someone did see, but they can't say anything because if they did, they and not you would be found guilty...
Varsayalım arabanla birine çarpmış ol ve etrafta kimse yok. Kimse görmedi. Belki biri bir şey gördü ama bir şey söyleyemiyor.
But I was there for that one.
Ama o şarkıda oradaydım.
There was darkness in the man, but he was one of a kind.
Hunter'ın içi karanlıktı ama türünün tek örneğiydi.
There was no one there, may.
Orada, seni kurtaracak kimse yoktu, May.
When the emergency services got to them, there was no one left to save.
Acil servis onlara ulaştıklarında kurtaracak kimse yokmuş.
There was this one night... he was gone drinking and we were alone.
Bir gece... Babam içmeye gitmişti ve ikimiz yalnızdık.
I've always thought that one of those stars was my star... and at moments like this, I know that my star will always be there for me.
Bu yıldızlardan birinin benim yıldızım olduğunu hayal ederim. Böyle anlarda hep yanımda olduğunu ve "Pes etme evlat" diyerek beni teselli ettiğini düşünürüm.
There was this one time we umm...
Bir keresinde biz...
- Wait, I thought there was just one.
Bir dakika, ben bir kişi olduğunu sanıyordum.
There was no one else in the house at the time.
O sırada evde kimse yokmuş. Sadece çocuklar varmış.
There was a real chemistry between us both that I think no one could deny.
Kimsenin inkar edemeyeceği bir ilişki başlamıştı aramızda.
One morning... I woke up and there was this big dude hammering my mother.
Bir sabah uyandım ve o koca adamın annemi becerdiğini gördüm.
- There was only one left.
- Sadece bir tane kalmıştı.
To tell you the truth, I actually never even been inside of one of these, or like a church or anything, but there was a funeral...
Doğruya doğru peder kilise tarzı bir şeye girmedim hiç. Cenaze falan hariç tabii.
Well, there was a slight snafu with one of our people which allowed a very coveted spot to open up, which I'm offering only to you guys.
Şey size önerdiğim konumdaki kişi küçük bir pürüz çıkardı ve bu da açılışımıza engel oluşturuyor...
Everyone knew it was you! You were the only one there!
Senin yaptığını herkes biliyordu.
This one time I was halfway to school, decided against it, came back and... there they were.
Okul yolunu yarılamıştım bir kere, vazgeçtim, eve geldim ve evdelerdi.
My parents died when I was very young, so... there's no one to ask where it came from.
Anne ve babam ben küçükken öldükleri için nereden geldiğini soracak kimsem de yok.
We have just got the news. ... that Kabir Grewal had kept his unit there for one month. " But however there was no shooting taking place.
Aldığımız haberlere göre, Kabir Grewal ekibini bir ay orada tutmuş ama buna rağmen hiç çekim olmamış.
Park officials say there may be 25 to 30 of the animals in the area that at a one time was a vast range and is now just five miles from housing developments.
Park görevlileri bölgedeki uçsuz bucaksız arazide bir zamanlar 25-30 civarında hayvanın olduğunu şimdi ise yaşam alanlarının sadece 8-10 km uzağında olduğunu söylüyor.
Just, as a layperson I don't know anything about these investigations or incidences but as a layperson it tells me that these people are very serious, that the first explosion, while it was intended to hurt people was also intended to bring folks to the scene and then the second one was intended to get them while they were there.
Meslekten olmayan biri olarak bu soruşturma veya olaylar hakkında bir şey bilmiyorum ama yine meslekten olmayan biri olarak diyebilirim ki bu insanlar çok ciddi, birinci patlamanın amacı insanları yaralamakla birlikte diğer milleti de olay yerine çekmekti ve böylelikle ikinci bomba da millet oradayken patlatılacaktı.
There was no one in your room.
Odanda kimse yoktu.
No one knows she was there, do they?
- Bunu kimse bilmiyor. - Bilmiyor.
Look, they pulled the car out, there was no one in there she couldn't have been with him.
Arabayı çıkarttıklarında kimse yoktu. - Yanında olamazdı.
When I spoke to one of the kidnappers, there was something protective in his voice.
Otobüsü kaçıranlardan biriyle konuştuğumda sesinde korumacı tavır vardı.
One of the government researcher's cousins almost died in a car wreck. There was... a soldier's father was attacked by a dog. There was a house fire, if I remember correctly.
Bir devlet araştırmacısının kuzenleri bir trafik kazasında ölümden döndü askerlerden birinin babasına bir köpek saldırdı, yanlış hatırlamıyorsam bir ev yandı.
There was a young man in my living block, I could tell he was a hider, just like me, but no one dared mention it back then.
Benim sokakta yaşayan bir adam vardı benim gibi o da bir saklayandı bir şekilde biliyordum ama kimse bahsetmeye cesaret edemiyordu.
There was... there was Puck's brother and-and then there was cross-dressing Mercedes and the one with the fat mom and whatever...
Şey vardı... Puck'ın kardeşi ve ve cinsiyet değiştiren Mercedes ve annesi şişman olan kız ve her ne ise... Raider.
Perhaps they didn't know that there was only one man on the woods'edge :
Belki de ormanda sadece bir asker kaldığını bilmiyorlardı :
But there never was one.
Ama öyle bir şey hiç olmadı.
There was no one there to tell me :
Kimse kalıp bana şunu söylemedi :
There was more than one person using the DPR account?
- ALEX KIŞ : Birden fazla kişi vardı DPR hesabını kullanarak?
And there was a family of seven, the Dawson family on Preston Street, they were killed by one drug dealer in one night...
Ve yedi kişilik bir aile vardı Dawson ailesi Preston Caddesi üzerinde,
- There was 5,000 pages of government evidence to do with one witness alone, Jarod Der-Yeghiayan.
- 5.000 sayfa oldu Hükümet kanıt Yalnız bir tanık ile ilgisi, Jarod Der Yeghiayan.
You know, there was this one day I remember that I had a breakdown, and I was crying a lot, a lot.
Çöküntü yaşadığım bir gün vardı ve ben o gün ha bire ağIıyordum.
- You said there was no one else in here!
- Burada başka kimse yok demiştin!
I was on the other side of the room. The ship went down on one side, I was over there talking to you, remember?
Olaylar olurken ben orada seninle konuşuyordum hani?
There was only one gun per village.
Köy başına bir silah olurdu.
So, if we go this Saturday at the same time Donelle was there, we might find the one who killed Stephon.
Yani biz Cumartesi günü oraya Donelle'nin orada olduğu saatte gidersek belki de Stephon'u öldüren kişiyi bulabiliriz.
There was an ancient prophecy, about a new form of Kung Fu so powerful, only one man could master it.
Eski bir kehanet vardı, Kung Fu'nun çok etkili, yeni bir türü, ancak tek bir kişi usta olabilirdi.
There was no one like her in Weibo.
Weibo'da onun gibi kimse yoktu.
There was a time, when I shared in the life of one bird.
Hayatımı bir kuşla paylaştığım bir dönem olmuştu.
One of them claims there was a seventh girl in prison next to her whose name was Sara but none of the others could corroborate this.
İçlerinden biri yedincisinin hapiste olduğunu ve bir sonraki ismin Sara olduğunu iddia etmiş. Ama geriye kalanlardan hiç biri bunu onaylamamış. - Bunu bana neden söylemediniz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]