There was this tradutor Turco
8,159 parallel translation
And there was this old couple.
Yaşlı bir çift vardı.
There was this bloke at work once.
Çalıştığım yerde bir adam vardı.
There was this yoga place on my way home from work. I've just never been.
Eve gidiş yolumun üzerinde yoga kursu var ama gitmedim.
In the hurricane, there was a... there was this little boy... and I found him.
Kasırgada küçük bir çocuk vardı onu buldum.
Then I remembered... There was this Asian kid, all tatted up, with a low hat and a backpack.
Sonra hatırladım ki, Asyalı bir çocuk vardı dövmeli, şapkasını indirmiş, sırt çantalı.
There was this big hole in the wall where someone had thrown an amp, so I stuck her in there and covered her with insulation, cleaned up as best I could.
Duvarda koca bir delik vardı. Biri oraya amfiyi atmıştı. Orada yanında kalıp yalıtım malzemesiyle onu kapamıştım.
And then one morning... there was this child... who had not yet succumbed to her wounds.
Sonra sabahın birinde bir çocuk çıktı karşıma. Yaralarından ölmemiş henüz.
Like, one time, there was this man who couldn't walk. And Preacher James touched him on the head like this, and then suddenly, the man came out of his chair and walked on the stage.
- Bir zamanlar yürüyemeyen bir adam vardı vaiz James kafasına böyle dokundu ve adam aniden sandalyeden kalkıp yürümeye başladı.
There was this local kid...
Oranın yerlisi bir çocuk vardı. 12 yaşında olmalıydı.
There was this funny noise, like...
Değişik bir ses vardı... Cızırtı gibi.
There was this girl I had my eye on, Eliza Marquette.
Hatta gözüme kestirdiğim bir hatun vardı.
'Cause there was this song playing over at Melissa's house all night long.
Çünkü Melissa'nın evinde bir şarkı çalıyordu tüm gece boyunca.
There was this guy, he was leaving and loading up his car and he gave us some fresh tomatoes.
Arabasını doldurup giden bir adam vardı ve bize taze domates verdi.
There was this one undergraduate-
Bir lisans öğrencisi vardı, adı Todd.
Mm-hmm. There was this deputy that brings in heroin for the Nazi Brotherhood.
Nazi Kardeşliği adına içeri eroin sokan bir polis varmış.
This time, there was, like, a thing that happened with him that I have just never felt with him before.
Bu kez ona olan şey, daha önce onunla hiç yaşamadığım bir şeydi.
- I don't know if you're aware but there was a homicide in this residence 15 years ago.
Bilmem biliyor musunuz ama yaklaşık 15 yıl önce bu evin içinde bir cinayet işlendi.
Is it not enough that my son was murdered by that man there and that I lost my mum three months back because she was broken by this?
Oğlumun orada oturan adam tarafından öldürülmesi ve anneminde bu üzüntüye dayanamayıp kahrından üç ay sonra ölmesi yetmiyor mu?
Now, there was a lady in Colorado... this was some years ago now.
Colorado'da bir bayan vardı şimdi birkaç yıl oluyor.
And there's no chance that this was an accident?
- Bir kaza olmasının hiçbir ihtimali yok mu?
There was a doorframe like this in the house i grew up in.
- Büyüdüğüm evde böyle kapı çerçevesi vardı.
This was after I had been working there for some time when all the people of my town came.
Bu ben orada bir süre çalıştıktan sonra oldu. Kasabamdaki herkes geldiği zaman.
Scar tissue says this was done over weeks, but there's no signs of restraints or binds.
Yara izine bakılırsa birkaç hafta sürmüş, ama bağlandığına dair bir iz yok.
Somehow I knew this was gonna lead back there.
Bir şekilde bu işin tekrar buraya geleceğini biliyordum.
I knew there was something off about this place.
Burada bir şeyler döndüğünü belliydi.
I know, it sounds crazy, but this guy who's been sending me texts- - my "protector" or whatever- - when I went to the hospital to see my mom, he was there.
Ruslar insanları kamplarda toplayıp, steril hale getirmeye çalışıyor. - Tabii ama orası Rusya ve Çin. - Her an burası da o hale gelebilir.
So there's this guy at school, um, he was supposed to meet me for it, but he didn't show up.
Okulda bir çocuk var. Benimle yürüyecekti ama buluşmaya gelmedi.
There was a break-in at this laboratory, late November.
Laboratuvara zorla giriş olmuş, Kasım sonlarında.
There was a witness this time, Peter Goodwin, the victim's shrink.
Bu kez tanık da var, kurbanın psikiyatristi Peter Goodwin.
There was with this victim.
Bu kurbanda var.
Was there someone put you up to this, eh?
- Bu lakabı sana birisi mi taktı?
And they'd actually set up 200 metres behind where we thought they were, and this ended up being a huge problem, because we couldn't set the artillery, and there was nowhere to go once they came over that no-man's-land.
Halbuki olduklarını sandığımız yerin 200 metre gerisine konuşlanmışlardı. Ağır topları yerleştiremediğimiz için de büyük bir felaketle sonuçlanmıştı. Tarafsız bölgeye geldiklerinde ise kaçılacak yer yoktu.
There was just no strong sense of precedent for how far this thing could go.
Bu işin nereye kadar varabileceğine dair hiç bir emsal yoktu.
When I took this job, in the back of my mind, I always knew that there was a chance I'd have to...
Bu işi aldığımda her zaman aklımın bir köşesinde bunun olabileceği ihtimali vardı.
I was at a bar a couple nights ago, down south... there were two girls having drinks with some Australians... they were getting really drunk, and... uh... this one girl couldn't have been more than 90 pounds... - Her name was Nang...
Bir, iki gece önce bir bardaydım Avustralyalılar'la içki içen iki kız vardı çok sarhoşlardı kıza baksanız 45 kilodan fazla değildi adı Nang'di.
But there was a familial match to this guy.
Ama bu adam bir ailesel maç oldu.
Well, there was nothing like this recovered at the crime scene, so the killer must have taken it.
Peki, orada gibi bir şey bu kurtarıldı olay yerinde, yani katil almış olmalı.
Y-You had warned him that... it was dangerous out there, and this was gonna make your point.
Y-Sen ona uyarmıştı... dışarı orada tehlikeli ve bu senin noktayı edildi.
There was no plan and I built this.
Ortada bir plan yoktu ve burayı inşa ettim.
'Cause I have to admit, my first reaction was, you know, either this is really intensely satirical or there's some really dark shit happening here.
Çünkü ilk tepkimin şu olduğunu itiraf etmeliyim... Bu şarkı ya gerçekten çok satirik, ya da burada çok karanlık bir şeyler dönüyor, diye düşündüm.
I'd gone back for homecoming, and there she was, this beautiful girl working at the Chicken Shack.
Mezun toplantısı için döndüğümde oradaydı. Chicken Shack'te çalışan güzel bir kız.
I remember this one time, she tried to banish me to boarding school, but when we got there, my father was waiting on the steps.
Hatırlıyorum da bir defasında beni yatılı okula sürmeye çalışmıştı. Ama gittiğimizde babam merdivenlerde bekliyordu.
Hey, there, gang. I was just in town getting this cute straw hat for the cow.
Merkezden geliyorum, bu şirin hasır şapkayı ineğe aldım.
This charter school exists because Samaritan analyzed our education system and decided there was a better way.
Bu sözleşmeli okul Samaritan eğitim sistemimizi inceleyip daha iyi bir yol olduğuna karar verdiği için var.
Okay, so there's this guy, Steve Austin, and he was an astronaut, but- - damn, wait.
Tamam bir adam var, Steve Austin, o bir astronot ama...
What, is this gonna be your "I'm sorry I was never there for you because I never knew you existed blah blah blah" speech?
"Özür dilerim, var olduğunu bilmiyordum, yanında olamadım." konuşması mı bu?
I'd feel totally prepared if this was just multiple choice, but I know there's gonna be an essay section.
Sınav test olsa rahattım da kompozisyon kısmı da olacak, eminim.
I mean, there can be a shit storm raining down on us and we just turn the other way and pray it's all right, but I'll tell you, he makes a pretty compelling case that this is in our blood'cause Grandpa Silas was a bootlegger.
Yani üzerimize fena bir yıldırım düşebilir ve biz öbür tarafa dönüp her şeyin yolunda olmasına dua ederiz. Ama size söyleyeyim, Büyükbaba Silas'ın bir içki kaçakçısı oluşu bunun bizim kanımızda olması durumunu epey inandırıcı kılmış.
This guy was there selling books.
Yaklaşık 6 ay sonra, sokakta yürüyordum bir adam kitap satıyordu.
The nominal president of the church, this man named heber jentszch, he was in there for seven years.
Kilisenin temsili başkanı, Heber Jentszch diye bir adam 7 yıldır oradaydı.
You've been through a lot lately. Uh, I don't know if you know this, but I... I was there with you and Dylan up at the house the night your mom got mad and left.
Son zamanlarda çok şey yaşadın ve bilmiyorum biliyor musun ama annenin sinirlenip evi terk ettiği gece Dylan'la ve senle evinizdeydim.
there was this girl 37
there was this guy 48
there was this one time 17
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there was this guy 48
there was this one time 17
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there was a girl 56
there wasn't time 38
there was an explosion 49
there was one 46
there wasn't any 16
there was an accident 105
there was a break 38
there was a 177
there was something 46
there was a man 63
there wasn't time 38
there was an explosion 49
there was one 46
there wasn't any 16
there was an accident 105
there was a break 38
there was a 177
there was something 46
there was a man 63