Güzel bir şey tradutor Espanhol
5,697 parallel translation
Hukuki bir sorun ve şüpheli eylemler olmaksızın çalıştığınız için güzel bir şey söyleyemez miyim?
¿ Qué? ¿ No puedo decir algo bonito sin que vuestras balizas de fuerzas de la ley se disparen?
Sevindim. Güzel bir şey bu.
Me alegro por ti.
Güzel bir şey bu.
Qué bien.
Tanrım, bugün bundan daha güzel bir şey olamaz artık.
Dios, después de eso todo será peor el día de hoy.
Biri hakkında söylenebilecek çok güzel bir şey bu.
Esa es una cosa muy amable para decir de una persona.
Bu kadar istenir olmak ne güzel bir şey.
Bueno, siempre está bien ser deseado.
Baba olmak kadar güzel bir şey yoktur.
Nada se compara con ser papá.
Ve o yaralardan ve ölü manzaralardan yeni ve güzel bir şey ortaya çıkarılabilir mi?
¿ Y desde esas heridas, desde esos paisajes muertos, pueden cosa nuevas renacer?
Medeniyet güzel bir şey olmasaydı Tanrı cezasını verirdi.
Que me aspen si la civilización no es algo bonito.
Sadece sana güzel bir şey vermek istedim.
Yo solo quería, ya sabes, darte algo bonito.
Güzel bir şey.
Es precioso.
"The NFL Deneyimi." Güzel bir şey gibi geliyor.
"La experiencia NFL." Suena bien.
Bu çok güzel bir şey.
Qué dulce.
Kuşkusuz, güzel bir şey.
Por supuesto, también es algo muy agradable.
Tatlım. Annen hakkında endişelenmen güzel bir şey ama annenin hislerine dayanarak karar veremezsin.
Oh, cariño, es genial que estés preocupada por tu madre, pero no puedes tomar esa decisión basado en cómo podría sentirse.
Hayır, bütün demek istediğim şey evlilik güzel bir şey olabilir.
No, solo digo que el matrimonio puede ser algo hermoso.
Bir aileye sahip olmak güzel bir şey.
Tú también. Es bueno tener familia.
İnsanlara yardım etmek güzel bir şey.
Es bueno ayudar a la gente.
Oğlumla paylaşmak için bundan daha güzel bir şey düşünemiyorum.
No se me ocurre nada más maravilloso para compartir con mi hijo.
- Güzel bir şey.
- Es bonito.
Baba, daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmüş müydün?
Papá, ¿ habías visto alguna vez alto tan bonito?
Belki baban güzel bir şey alabilir...
Tal vez a tu padre se le ocurra algo...
- Bu güzel bir şey.
- Sí, menos mal.
Şöyle güzel bir şey olsun.
Toma una buena.
Bu güzel bir şey.
Es buena esa manera.
Daha önce dondurulmuş yoğurt kadar güzel bir şey tatmamıştım.
Nunca había probado antes nada como el yogur helado.
Bence kardeşini bu kadar sevmen çok güzel bir şey.
Sabes, creo que es muy tierno el modo en que amas a tu hermana.
Güzel bir şey bence.
Es muy dulce.
Babalar ve kızları, çok güzel bir şey.
Es algo hermoso, padres e hijas...
- Bu çok, çok güzel bir şey.
Eso es hermoso, una cosa hermosa.
İşadamı olman güzel bir şey.
Es bueno que te hayas convertido en un hombre de negocios.
Yine de eğitimli olanıyla karşılaşmak güzel bir şey.
Aun así, es un placer conocer a una chica educada.
Saçma gelecek biliyorum ama, bu güzel bir şey değil mi?
Sé cómo va a sonar esto, pero es algo bueno, ¿ no?
Ne güzel bir şey!
¡ Vaya, esto es increíble!
Bu güzel bir şey.
Es una preciosidad.
Gerçek şu ki, gerçekten güzel bir şey yapmak istiyorum.
La verdad es que sólo quiero hacer algo grande.
Pek güzel bir şey değil ama seçmelere götürür ve en azından şimdilik garsonluğa dönmek zorunda kalmazsın.
No es nada elegante, pero te llevará a tus audiciones y al menos por ahora, no tienes que volver a ser mesera.
- Bu güzel bir şey olmalı.
Esta si que es buena.
Üstüne tavuktan başka bir şey koymaları güzel olmuş aslında.
Supongo que está bien tener algo más que pollo para poner en la ensalada.
O tatlı ve güzel bir insan, ve o orospu çocuğu ondan bir şey aldı.
Es una persona dulce y hermosa, y ese hijo de puta tomó algo de ella.
Geckolar sonunda dişlerini geçirecekleri güzel, sulu bir şey buldular.
Los Gecko por fin hincan el diente a una preciosa y jugosa mena de pepitas de oro.
Güzel, demek ki bir şey buldun.
Eso está bien, tienes algo entonces.
Güzel. Bu iyi haber çünkü iyi olduğum bir şey varsa o da var olmaktır.
Bueno, está bien.
- Güzel. - İyi bir şey.
- Eso es bueno, eso es bueno.
Bence öyle görünüyor ki, şu an ikimizin de ihtiyacı olan tek şey... -... gerçekten güzel bir yazı karakteri.
Tengo muy claro que lo que ambos necesitamos es un buen tipo de letra.
Ama acele etmez ve talimatlara uyarsan gurur duyabileceğin güzel ve sağlam bir şey inşa edebilirsin.
Pero si te tomas tu tiempo, y sigues las instrucciones, construirás algo hermoso y sólido, algo de lo que puedas estar orgulloso.
Hiçbir şey yapmadan hakkında konuşman gereken bir işin olması güzel olmalı.
Debe estar bien tener un trabajo en el que puedes decir cosas... sin tener que hacer nada.
Oh, Joan, biliyorsun ki içe denemeyi bekliyorum... biraz senin şarabından... Bu güzel olur. Ben, sana bir şey söyleyebilir miyim?
Oh, Joan, como sabes no puedo... esperar a que... me traigas ese vino blanco.
Burada bir ton güzel şey var.
Hay un montón de cosas buenas ahí.
Şey bu güzel bir haber.
Bueno, esas son buenas noticias.
Hiçbir şey güne güzel bir pusu kurarak başlamaya benzemez.
Nada como empezar la mañana con una buena emboscada.
güzel bir gün 178
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir gün olacak 16
güzel bir sabah 27
güzel bir akşam 18
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir yer 66
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir gün olacak 16
güzel bir sabah 27
güzel bir akşam 18
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir yer 66
güzel bir isim 64
güzel bir fikir 28
güzel bir parça 20
güzel bir soru 43
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
güzel bir fikir 28
güzel bir parça 20
güzel bir soru 43
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17