English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Ö ] / Öyle yapın

Öyle yapın tradutor Espanhol

670 parallel translation
Ondan sonra, eğer hâlâ teslim etmek istiyorsanız, öyle yapın.
Luego, si quieren entregarle, háganlo.
NasıI isterseniz öyle yapın.
Haced como queráis.
Nasıl isterseniz öyle yapın.
Haga como guste. ¡ Calla!
Öyle yapın.
Usted mismo.
Bu tarafa vurmak istiyorsanız, öyle yapın, haydi.
Bueno, si usted quiere, lo pongo ahí.
- Lütfen öyle yapın. İyi akşamlar, efendim.
No puedo llamarte señor, hijo, no te importa si te llamo Buckley, ¿ verdad?
Pekâlâ o zaman öyle yapın Bay Allnutt.
Adelante, hágalo, Sr. Allnut.
İşte öyle yapın.
Vamos.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın madem.
Adelante, haced lo que queráis y no contéis con mi opinión para nada.
- Öyle yapın.
- Hágalo.
Cesedi denize sadece subaylarla atabilirseniz, öyle yapın.
Si pueden tirar el cuerpo con los oficiales sobre cubierta solamente, háganlo.
Yine de ben arabayı alıyorum, siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
Me voy en coche de todas formas, y usted puede hacer lo que desee.
Nasıl isterseniz öyle yapın, ben bir şey görmedim.
Haced lo que queráis, que yo no he visto nada.
Bizimkiler, siz de öyle yapın!
¡ Lo mismo para vosotros!
- Öyle yapın o zaman.
¿ Y por qué no los compras?
"Bir erkek çocuk yapın" öyle mi?
Y ahora, ¿ me dices que tenga un hijo?
Hepimiz Glass'ın içinde olduğu durumu gördük. Yapılacak başka bir şey yoktu, öyle değil mi?
Todos vimos la forma en que estaba Glass, no se podía hacer más, ¿ no?
Suratını neden öyle yapıyorsun?
¿ Por qué hace esos gestos?
Ayakkabının tabanı tavana öyle sıkı yapışıyor ki düşmüyorsun.
La suela de la zapatilla produce una succión que te mantiene en el techo.
Sayın Başkan, ben de öyle yapıyorum.
Sr. Presidente, sirvo de guía.
Öyle idealleri ve belirli şeyler üzerine farklı bakış açıları var ki zamane kızlarının kıyas yapılamaz şekilde üzerinde.
Tiene tantos ideales y una visión de las cosas que ni puede comparársela con las jóvenes que uno conoce hoy en día.
- Hayatın tadını çıkarmalısın. - Öyle yapıyorum.
- Debería estarlo pasando bien.
Evet. Oldukça korkunçtu. Hediye atın dişine bakılmaz ama ben hep öyle yapıyormuşum gibi hissettim.
No podía rechazarlo es magnifico.
- Varsayım yapıyor olabilirim ama sizin gibi hoş bir bayanın birkaç erkek arkadaşı olması mümkün değil mi? - Ben de öyle söyledim.
- Eso dije.
Öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi. Öylesine şişirme, uydurma hâllere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı. İnsan yapıyorum derken, insanlığın berbat bir kopyasını yapıyorlardı.
He visto a actores, y he oído a otros alabarlos grandemente,... que, y no seré blasfemo,... sin acento cristiano, ni modos de pagano, cristiano u hombre,... se pavonean y berrean, como si algún menestral de la naturaleza hubiera hecho al hombre, y mal : así lo imitan.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmaşlar ki.
Tres de los carruajes son de hermosa factura,... muy adecuados a las empuñaduras,... delicados y ricamente realizados.
Ve buna hırsızlık da demeyin sakın, çünkü o da öyle yapıyor.
Y no es robar, pues él lo obtuvo así.
John, eğer bana kur yapıyorsan senin öyle oturup sanki hayatlarımızın sonu gelmiş gibi davranmana izin veremem.
Si estás declarándote, no voy a dejar que te quedes ahí y que te comportes como si fuese el fin.
Öyle sanırım. Şey, evin yapıldığı yeri istediğimi anladığını sanıyordum, evin kendisini değil, hayır.
- Ya veo... pensé que sabían que quería este terreno, no Ia casa.
Tamam. Senin öyle bir kemik yapın yok.
Es verdad, tu estructura no es tan sólida.
Eminim en iyi arkadaşın öyle yapıyordur.
Tratar a tu mejor amiga de esa manera.
Bundan böyle sadece kendi işine yap ve herkeste öyle yapsın tamam mı?
Y ahora, ocúpate de tus asuntos y dile a los demás que hagan lo mismo.
- Canın nasıl istiyorsa öyle yap.
Haz lo que quieras.
Misinası sağlamdı ve büyük balıklar için yapılmıştı. Misinasını öyle gerginleştirmişti ki üzerinden su damlaları sıçrıyordu.
Su sedal era fuerte, hecho para peces pesados,... y lo sujetó hasta que estaba tan tirante que soltaba gotas de agua.
Adamların ne yapıyor öyle?
¿ Qué hacen tus hombres?
Öyle bir yapın ki...
Decórelo como si fuera...
Canın ne istiyorsa öyle yap.
¡ Ah!
- Öyle yapın!
- ¡ Hágalo!
Öyle bir şey yapıldığını görmedim.
No, y jamás lo vi hacer.
- Bilmiyorum ama ben baskın yapıyordum. - Öyle mi?
- No sé, yo estaba haciendo una redada.
Dan-no-ura savaşının yapıldığı manzarayı görmek istiyordu öyle ki bugün oraya gittik.
Ha venido para presenciar la escenificación de la batalla de Dan-no-ura.
Adama şantaj yapıldığını ve bunu bitirmeye karar verdiğini. Evet, ben de öyle düşündüm.
Supongo que habría deducido que era víctima de un chantaje y que decidió terminar con todo.
Öyle diyebilirsiniz.. Yalnız size istediğiniz tür bir karşılama yapılacağını düşünmüyorum.
No diría eso No quiero que nadie sea herido
İnsanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın.
Les digo que se porten con el prójimo...
Bunla ilgili bir şey yapın diyorsunuz, öyle mi?
Y quiere que hagamos algo, ¿ verdad?
Öyle sanıyoruz ki, buna bağlı olarak söz konusu sunum, daha fazla yapılmış olan... mali hesap hataları için, yalnızca bir başlangıç teşkil... etmektedir ki ; bu da, okul müdürünün utancını katlaması demek oluyor.
Por eso, supongamos que el monto actual es un preludio... de otros errores de cálculo fiscal... y bochornos continuos para el director.
Öyle olsun. Öyleyse senin onayın olmadan yapılmak zorunda!
- Lo haremos sin su consentimiento.
Bugünlerde öyle saç kesimleri yapılıyor ki öz evladını tanıyan babayı tebrik etmek lazım.
De camino ellos se llevan su pelo hoy día es un padre sabio que conoce a su propio hijo.
Yapmak zorunda olduğunu yaptın. Ben de öyle yapıyorum.
Hiciste lo que tenías que hacer, como yo.
Evet, sorun ne... sende resminin yapılmasını istiyorsun değil mi? Öyle değil mi?
¿ Quieres que te hagan un retrato también?
Bir insan öyle sağını solunu yapıştırabileceğin bir birim değil.
Un hombre no es una unidad biológica que se pueda remendar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]