Öyle değil tradutor Francês
26,681 parallel translation
Biraz garip, öyle değil mi?
C'est étrange, vous ne trouvez pas?
Öyle değil mi?
je fais, ne faites pas je?
Tang hanedanının, öyle değil mi?
C'est... Dynastie de la saveur forte, est-ce que ce n'est pas?
Evet, tam olarak öyle değil.
Oui, mais pas tout à fait vrai.
Hayır, öyle değil.
Non, c'est pas vrai.
Senin için öyle değil mi?
De ce que vous en tirerez?
Orada öyle değil Levi.
Ce n'est pas comme ça là-bas, Levi.
Tamam, belki de öyle değil. Ama...
D'accord, peut-être pas exactement ça.
- Bence öyle değil hanımefendi.
Je ne saurais le dire.
Konuşacağımız çok şey var, öyle değil mi?
Nous avons tant de choses à nous dire, toi et moi.
Ne de olsa bizleri canavarlaştıran hatıralarımızdır öyle değil mi?
Après tout... ce sont nos souvenirs qui font de nous des monstres. N'est-ce pas?
Sör Malcolm Murray, öyle değil mi?
C'est bien vous, n'est-ce pas?
Bizler kimsesiz Gece Yaratıkları'yız, öyle değil mi?
Nous sommes les créatures solitaires de la nuit.
Sen de geceden birisin nihayetinde, öyle değil mi?
Vous ne faites qu'un avec la nuit, n'est-ce pas?
Artık Kansas'ta değiliz galiba, öyle değil mi?
On n'est plus dans le Kansas, hein?
Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, öyle değil mi?
On fait de notre mieux, hein?
Bu adam markiydi, öyle değil mi?
Ce gars était un marquis, non?
Bu palanın Betsy Ross'a ait olduğunu söylemiştin öyle değil mi, Crane?
Vous disiez que ce coutelas appartenait à Betsy Ross, Crane?
- Peki ben öyle değil miyim?
Et ce n'est pas mon cas?
Ve bizden birini sevmek, bir ölüm fermanı öyle değil mi?
Aimer n'importe lequel d'entre nous est une condamnation à mort, n'est-ce pas?
Çünkü ben tüm vaktimi dört dönüp gerçeğe sadık kalmak için harcardım ve sen... senin için öyle değil.
Car je passerais mon temps à tourner en rond, en tentant d'être fidèle à la réalité et toi, t'es pas... attachée à ça.
Evet çok romantik değil. Öyle değil mi?
Pas très romantique, n'est ce pas?
Öyle değil mi?
Absolument personne, d'accord?
Anlıyorum. Sanırım ikinci gelmekte utanılacak bir şey yok, öyle değil mi?
Je comprends, j'imagine qu'il n'y a pas de honte à finir second, hein?
Bu harika, öyle değil mi Brian?
C'est merveilleux, pas vrai, Brian?
Bu gerçek değil, öyle değil mi?
C'est pas réel, pas vrai?
Ama öyle değil.
Eh bien, ça ne l'est pas.
Hiçbiri öyle değil zaten.
Rien ne colle.
Biz de öyle değil miyiz?
Nous serions différents?
Yani Kree Orakçıları yaratmaya çalışıyoruz öyle değil mi?
C'est ce que les Faucheurs espéraient créer.
Bütün Nainsanlar öyle değil.
Tous les Inhumains ne le peuvent pas.
Yani, öyle değil mi?
Je crois, que tu peux.
Tam olarak öyle değil.
Pas exactement, non.
- Başka bir şekilde ama öyle değil.
- Autrement, pas comme ça.
Bu zehir ölümcül değil ama öyle olmasını isteyeceksin.
Cette toxine, elle n'est pas mortelle, mais elle vous fera souhaiter qu'elle puisse l'être.
Ama eğer öyle olsaydı tabelalar ısı kalkanından uçmazlardı değil mi?
Mais si c'était vraiment le cas, les plaques du bouclier thermique ne s'envoleraient pas, tu crois pas?
Öyle çakma isimsiz mallardan değil.
Rien de cette merde de générique.
- Saçmalamayı kes. - Hayır, öyle değil tamam mı?
- C'est n'importe quoi.
Öyle pat diye saldırarak değil.
Jamais d'assaut frontal.
Öyle olmak zorunda değil.
Pas forcément.
- Artık öyle biri değil misin?
Tu n'es plus cette personne?
Bilmiyorum. Bina saldırdı sanki. Ama öyle bir şey mümkün değil, değil mi?
C'est comme si le bâtiment m'avait attaqué, mais ce n'est pas possible, n'est-ce pas?
Belli ki Damien Darhk'ın affedebileceğini düşünüyorsun... -... ki öyle bir şey mümkün değil.
Clairement, vous surestimez la capacité qu'a Damien Darhk à pardonner, ce qui voudrait dire qu'il en ait une.
Raghav, öyle küçümsenecek bir suçlu değil.
Raghav n'est pas un novice.
Aramız pek öyle süt liman değil, ama benimle her zaman konuşabilirsin.
Écoute, je sais que les choses entre nous ne sont... pas idéales, mais... tu peux toujours venir me parler.
- Bu öyle bir şey değil.
Ça ne marche pas comme ça.
Artık deli değil, öyle mi?
Donc il n'est plus fou.
Öyle biri değil ama.
Il ne l'est pas.
Burası öyle herkese göre bir yer değil. Böyle şeylerden hoşlanır mısın?
Ce n'est pas pour tout le monde, mais... est-ce que ça vous intéresserait?
O zaman kadın öyle diyor diye değil, ben rica ediyorum diye yap bunu sen de.
Alors ne le fais pas parce qu'elle a dit non. Fais-le parce que je te le demande.
Bu insanlar öyle tipler değil.
Ces gens ne sont pas comme ça.
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
öyle degil mi 23
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66