English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ N ] / Ne şans

Ne şans tradutor Português

1,809 parallel translation
- Ne şans ama?
- Qual é a probabilidade disso acontecer? - Não sei.
Yaptığın şeyden sonra ne şansı?
Depois do que fizeste, qual?
Nancy ne şans ama?
Nancy, quais são as probabilidades?
Fare gibi, ne şans ama.
Parecem ratos, que sorte.
Böyle bir olay yerinde sizin de bulunmanız ne şans.
Que sorte fantástica, estares assim lá na cena.
Ne şans vardı.
Que sorte tiveram.
Ben de bundan hoşlanmıyorum, Yarbay ama başka ne şansımız var ki?
Não estou feliz com isto também, Coronel. Mas que outra escolha temos?
Yeterli adam olmadığını biliyorum ama başka ne şansımız var?
Eu sei que não temos pessoal, Mas nesta altura, que hipóteses é que temos?
Seni burada görmek ne şans.
Imaginei que te ia encontrar aqui. Eu sei.
Ne şansı?
Que sorte?
Eğer öleceksem, yeni çocuklara bir şans verelim. Ne dersiniz?
Se vou morrer, deixem os novos disparar, hein?
Tekrar, çocuk sahibi olmamız ne büyük şans öyle değil mi?
Quais as chances de termos mais filhos?
Sadece öyle bir çığlık at ve rol yap ki herkes beni ne yaptığını bilen bir aygır sansın, tamam mı?
É no cu? Mas vê lá se finges, para dar a ideia de que sou um garanhão que sabe o que está a fazer. Sê simpática.
Ne düşündüğünü biliyorum, ama bu benim tek şansım.
Sei o que estás a pensar, mas esta é a minha única hipótese.
Sonra, şansın varsa, seni Onur Mahkemesi'ne gönderir.
E depois, com sorte, vai recomendar-te ao Tribunal de Honra.
Ne yani onlara kaçmaları için bir şans daha mı vereceksin?
Estás a ver se me arranjas outra úlcera?
Kardeşimin evlenme şansını yok etmemden daha önemli ne olabilir acaba?
O que pode ser maior que eu arruinar a hipótese da minha irmã casar-se?
Ne büyük şans.
Que sorte!
Ne de olsa eski aşkım olarak, doğal olarak şok oldun ve kıskandın. Ama bu senin bu şansı bir gün yine yakalayamacağın anlamına gelmez.
Como minha ex-amante, naturalmente estás chocada e com ciúmes, mas podes bem ter outra oportunidade qualquer dia.
Kimliğini ne kadar çabuk teşhis edersek, adamı yakalamak için o kadar şansımız olur.
Quanto mais depressa identificarmos esse tipo mais hipóteses temos de o apanhar.
Bizim için bunu yapmanın ne büyük şans olduğunu bilmediğimizi sanma.
Não pense que não sabemos que é uma sorte tê-la a fazer-nos isto.
Buraya gelmeniz ne büyük şans.
Arriscou-se muito a vir até aqui.
İstediğimi elde etme şansımı mahvetmediğin sürece geceleri ne haltlar yediğin beni hiç ilgilendirmez.
Não me importa o que faz até tarde da noite, a não ser que afete minha chance de conseguir o que quero.
Daha ne kadar şans vermemizi bekliyor?
Quantas mais hipóteses lhe esperas dar?
- Kötü şans şeysi de ne?
- Síndrome do azar?
Ceset sayısı ne kadar artarsa, çektiklerimizin ulusal çapta yayınlanma şansı artar. Yani biraz erkek ol, tamam mı? Amy!
Quanto mais mortos, melhor a hipótese de o que documentarmos passe a ser notícia nacional, portanto deixa de ser maricas, está bem?
- Sence benim şansım ne kadar?
Quais é que achas que sejam as minhas possibilidades?
Şans tanımının, seninkinin ne kadar kötü olduğuna göre değiştiğini umuyorum.
Assumindo que a definição de sorte muda dependendo de quão má é a tua sorte.
Hangi tatta olsun bilemedim, oradaki adam da şansımı denememi söyledi elini at ne gelirse gibi.
Não conseguia escolher um sabor então o homem sugeriu que tirasse à sorte.
Kimliğini ne kadar çabuk teşhis edersek, adamı yakalamak için o kadar şansımız olur.
Quanto mais depressa identificarmos esse tipo, mais hipóteses temos de o apanhar.
- Tanı konulmadan bu kadar yıl geçme şansı - - Ne diyorsun?
Ter uma patologia não diagnosticada há tanto tempo...
Eğitimde kanın ne kadar çok akarsa, çarpışmada ölme şansın o kadar azdır.
Quanto mais sangrares nos treinos, menor é a hipótese de morrer em combate.
Bize burada gerçekten ne işler çevirdiğin hakkında konuşma şansı tanımalısın.
Assim podemos falar sobre o que estás realmente aqui a fazer.
Bu Buddy'nin geçit töreninde at sürmek için son şansıydı. Çünkü her ne kadar bütün "Bir Dilek Tut" çocukları ölmese de.. Bu çocuk ölmek üzere.
Foi a última oportunidade dele cavalgar no desfile, porque embora nem todas as crianças do "Faça um Pedido" estejam a morrer, essa está.
- Dinle, onu için her şey demek olan biri için, yaptığının ne olduğunu bilmese bile aşktan ve sadakatten öte bir şey yaparak şansını denedi.
- Melinda... - Não, ele arriscou por amor e lealdade pela única pessoa que significava tudo para ele, mesmo que ele saiba que não faz sentido.
Asıl konu bu olanlar ne kadar acı verici olursa olsun bana ikinci bir şans verildi.
A questão é... Não importa o quão doloroso isto tudo tem sido, foi-me dada uma segunda oportunidade e percebi isso na noite passada quando enfrentei os meus pais e a minha irmã.
Silah çalışır hale gelir gelmez aileni öldüreceklerdir. Şimdi söyle bana ne silahı bu? İşte bu yüzden tek şansın benim.
Assim que a arma rebentar, a sua família será morta, é por isso que sou a única esperança que você tem.
Ne sans ama değilmi?
Sorte a minha, não foi?
Küçük bir kızın babasını son bir kez daha görme şansını elinden alamam ne yapmış olursa olsun.
Não posso tirar a última oportunidade de uma criança ver o pai. Independentemente do que ele fez.
Ne olur, bana ikinci bir şans ver.
Dá-me outra oportunidade.
Şimdi, biri şansını denemek isteyip içeri girer ve bir tane çalarsa onu durdurmak için ne yapacağımı bilemem.
Se alguém quer arriscar e vir aqui dentro roubar um, não sei o que fazer para impedi-lo.
Anlaşılan eğer devam edebilseydiniz ne olacağını görmek için hiç şansınız olmamış.
Parece que vocês nem tiveram uma hipótese de ver o que poderia acontecer.
Bir insanı ölümün eşiğine getirir, ve sonra ona hayatta kalabilmesi için... ne kadar küçük olduğu hiç önemli değil, bir şans verecek olursan... ona dört elle sarılırlar.
Se fizeres um ser humano sentir que a morte está perto, e lhe ofereceres uma hipótese - não importa quão pequena seja - de sobreviver, eles agarram-na.
- Şansın varken yapmalıydın Brian. - Ne?
Parece que devias saltado para cima dela quando tiveste oportunidade, Brian.
Ama Brian, büyükbabam Haim'in düğününü kendi gözlerimle görme şansını bir daha ne zaman yakalayabilirim.
Mas, Brian, quando é vou ter outra oportunidade de ver o casamento do meu avô Haim com os meus próprios olhos.
Bunu ne kadar hızlı kabullenirsen o kadar çok hayatta kalma şansın artar.
Quanto mais cedo te mentalizares mais hipóteses tens de sobreviver.
Ne kadar kalabalık olursak, onlara karşı o kadar fazla şansımız olur.
Quantas mais pessoas houver, melhores hipóteses teremos.
Ama öyle bir şansın olsaydı ne yapardın?
Mas se tivesses escolha, o que farias?
! Ne kadarlık şansım var doktor?
Que hipótese tenho realmente, doutor?
Gitmeye başladığımızda kafayı yemesi şansı ne kadar?
Quais as chances de surtar na escolta?
Peki, genç bayan. Sana şans vereceğim, bakalım ne olacak.
Está bem, jovem, vamos tentar, ver como corre as coisas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]